Oluşturulma Tarihi: Ağustos 31, 2001 00:00
ÜZGÜNÜZ bu sorunun öyle kestirme yanıtı yok... Sizler adına aynı soruyu -Erdal Sağlam'la birlikte- ekonominin önde gelen oyuncularına yönelttiğimizde mali piyasalarda görüş mesafesinin henüz artmadığını gördük...Dolayısıyla tıpkı Erdal'ın önceki gün yaptığı gibi İstanbul iş dünyasına egemen iklimi ve bazı gözlemlerimizi aktarmakla yetineceğiz.* * *Herkesin merak ettiği dövizdeki düşüşün nereye kadar süreceği ve ne ölçüde kalıcı olduğu... Bir-iki soruyla alt başlıklara inersek...Dövizde alışveriş ne durumda?Önceki gün piyasa kapanışından sonra çok şubeli bir bankanın hazine yöneticisine aynı soruyu yönelttik. Banka şube ağında bozulan günlük döviz miktarından yola çıkarak Türkiye genelindeki satışı 50-100 milyon dolar düzeyinde tahmin etti. Yine büyük bir döviz büfesi de günlük iş hacminin düşüşle birlikte yarı yarıya azaldığını anlattı.Demek ki dövizde alıcı da, satıcı da henüz beklemede. Fiyatlar oturana kadar kararını erteleme eğilimini taşıyor.* * *Bankaların döviz hesabı ne?Bankaların kendi döviz borçları var... Ayrıca şirketlere açtıkları döviz kredileri yükselen kur nedeniyle ödenemez hale geliyor. Bu nedenle bankaların bugünkü koşullarda döviz kurunu aşırı yükseltecek hamlelerden sakınmaları doğaldır. Ne var ki ağustos ayında birisi kamu, toplam yedi banka Merkez Bankası ile stratejik ortaklığa girerek döviz kurunu savundu.Havuz bankaları olarak anılan bu kuruluşlar kendi hesaplarına göre bir milyar dolara yakın satış yaptılar... Sonra dövizi sattıkları fiyattan daha pahalıya aldılar... Zarar ettiler. Şimdi aynı bankalar dövizin düşüşünü dikkatle izliyor. Her banka kendi hesabına göre bir fiyattan döviz alarak zararını telafiyi planlıyor.Bu yüzden kurun serbest düşüşe girdiğini düşünmek yanlıştır. Aşırı ucuzlamanın yaratacağı talep fiyat gerilemesini frenleyebilir.Vatandaş dövize nasıl bakıyor?İşsiz sayısı bir milyona dayandı. Yani neredeyse her haneye bir işsiz düşüyor. Kiminin babası, çoğunun oğlu, annesi, kız kardeşi işsiz...Millet geleceğine korkuyla bakıyor. O yüzden zorunlu harcamalar dışında üç kuruşa üç düğüm atılıyor. Üstelik sadece çalışanların değil şirketlerin de giderleri kısılıyor. Üretim, istihdam ve tüketim gerileyince olan TL'ye oluyor...Çünkü vatandaş tüketmediği için TL'ye ihtiyaç yok. Şirket yeni işçi almıyor, sanayici üretim yapmıyor, TL aramıyor.Vatandaş olsun, şirket olsun... Varsa yoksa, elindeki-avucundakini korumayı düşünüyor. Paranın değeri muhafaza işlevi öne çıkıyor.En zor günler için ayrılan üç-beş kuruşu değer kaybına karşı koruyacak para birimi hangisi olacak? Döviz mi, TL mi? İşte kritik soru burada yatıyor.Döviz nakit, ayrıca değişim işlevi de var... (Zaten öyle olmasa başbakan dahi dövizle ticaret kalksın diye şikáyet dilekçesi imzalar mı?)Buna karşılık TL'nin itibarı için şimdilik iyi niyet ve temenniden fazlasını göremiyoruz. Hatta tam aksine en kısa vadeli, yani döviz kadar nakit TL hesapları (repo) vergi ve faiz indirimi ile adeta cezalandırılıyor. Tasarrufçu zorla daha uzun vadeli mevduata, son zamanlarda Hazine káğıtlarına yönlendiriliyor.Ama hükümet ve ekonomi yönetiminin riskini bir geceden daha uzun zaman taşımak istemeyenlerin tercihi önümüzdeki günlerde belli olacak...Ucuz döviz mi, yoksa uzun vadeli TL mi?* * *Aslında dövizin dalgalı kura geçtiğimiz günden bu yana seyrini hisse senedinin teknik tabloları gibi izlemek mümkün...ABD Doları'nın mayıs ayından itibaren yükselen bir çizgisi var...Arada sırada çizgi dışı kur zıplaması oluyor, sonra hemen geriye geliyor. Fiyat eski trendini koruyarak yükselmesini sürdürüyor...Döviz yatırımcısının aşırı dalgalanma verilerini göz ardı ederek asıl trendi izlemeye çalışması akıllıca olur.
button