Güncelleme Tarihi:
Türkiye’deki tatlı su kaynaklarının, ciddi kirlenme tehdidi altında olduğunu vurgulayan Karadurmuş, sanayi atıkları, tarımsal ilaçlar, kimyasal maddeler ve evsel atıkların, su kaynaklarına karışarak suyun kalitesini bozduğunu söyledi. Bu durumun hem içme suyu olarak kullanılabilirliği azalttığını hem de ekosistem dengesini bozarak, biyolojik çeşitliliğin kaybına yol açtığının altını çizen Karadurmuş, şöyle devam etti: “Artan nüfus, plansız kentleşme ve yetersiz altyapı ise suyun sürdürülebilir yönetimini zorlaştırmakta, kirlenme riskini daha da artırmaktadır. Endüstriyel, kentsel ve tarımsal atıklar nedeniyle bir zamanlar hayati öneme sahip olan Ergene, Büyük Menderes ve Nilüfer gibi nehirler, toksik su yollarına dönüşmüştür. Bazıları, en ciddi kirlilik seviyesi olan 4’üncü derece kirli olarak sınıflandırılmıştır. Örneğin Ergene Nehri sanayi atıklarıyla aşırı yüklenirken, Uludağ’ın temiz sularından doğan Nilüfer Çayı, Bursa’dan geçtikten sonra çözünmüş oksijen seviyesini neredeyse tamamen kaybederek, balıklar dahil sucul yaşam için elverişsiz hale gelmiştir.” Karadurmuş, tatlı su krizinin önlenmesi için devlet, özel sektör ve bireylerin ortak sorumluluk üstlenmeleri gerektiğine dikkat çekti.