Güncelleme Tarihi:
(www.gazetevatan.com sitesinden aldığım haber aynen şöyle:)
Ey suçlu, kanun namına kitap oku!
Hapis yerine kitap okuma cezasına çarptırılan ilk Türk, Alpaslan Yiğit : Allah düşmanıma böyle ceza vermesin. Hakime 'Kitap delikanlıyı bozar, normal ceza ver' diye yalvardım. Çok utandım. Herkes bana kıs kıs güldü
Haber : Selahattin KINALI (Vatan Gazetesi, 2 Haziran 2003)
Alpaslan Yiğit. 28 yaşında ve Yozgat ili Yeni Fakılı ilçesinde yaşıyor. 4 Nisan 2002 tarihinde ilçe meydanında "halkın rahatını bozacak şekilde sarhoşluk" sucu işleyince gözaltına alındı ve Türk hukuk tarihinde ilk kez uygulanan bir cezanın kahramanı oldu. İlçenin Sulh Ceza Hakimi Yılmaz Parıltı, sanık Yiğit'i önce 15 gün hafif hapis cezasına çarptırdı. Sonra 'iyi halini göz önüne alarak' tedbire çevirdi ve 1 ay süreyle her gün 1.5 saat "kitap okuma cezasına" dönüştürdü. Jandarma nezaretinde her gün 1.5 saat kitap okuyacağını öğrenen Yiğit, ilk fırsatta sırra kadem bastı. 6 ay kaçak yaşadıktan sonra "Kanundan ve kitap okumaktan kaçamayacağını anlayınca" teslim oldu. Yiğit'i, cezasını bitirdikten sonra geçici olarak işe alındığı Yeni Fakılı Belediyesi'nde bulduk.
6 ay boyunca kaçtım
* Suçunuz neydi Alpaslan bey?
Cahillik edip sarhoş sarhoş bağırmışım biraz.
* Cezaya tepkiniz ne oldu?
Hakim beye bana da herkes gibi ceza verin dedim. Ben delikanlı adamım dedim, bu cezayı verirseniz herkes benimle alay eder dedim. Ha evde bulaşıkları yıkamışsın ha kütüphanede kitap okumuşsun diyordum kendi kendime. Ama hakim bey kararını değiştirmedi. Ben de kafam çok karıştığı için Ankara'ya gittim.
* Yani kaçtınız?
Öyleymiş, sonradan öğrendim.
* Neden geri döndünüz sonra peki?
Tam 6 ay dolaştım durdum. Sonra anladım ki bu kitapları okumadan bana rahat yok.
* Kütüphaneye ilk girdiğinde neler hissettiniz?
Önce çok kötü hissettim kendimi. İşkence gibiydi. Sanki bütün kasaba beni izliyor da kıs kıs gülüyor gibi geliyordu bana. Başıma da bir adam dikmişler beni takip ediyor.
* Hangi kitapla başladınız? Gerçekten okuyor muydunuz sayfaları?
Türk Yazarlar Sözlüğü diye bir kitapla başladım. Bir de Atatürk'ün hayatını okudum. İkisi de çok kalın olduğu için 1 ayda ancak bitirdim zaten. Aslında okuyor gibi yapıp sayfaları geçiştiriyordum. Ama hakimin okuduğum yerlerden sınav yapabileceğini söylediler, sonra okumaya başladım. Çok zorlandım, allah düşmanıma bile böyle ceza vermesin!
Bilgi gibisi yok valla
* Keşke hapis yatsaydım da okumasaydım dediğiniz oldu mu?
Başından beri öyle dedim zaten. Belediye başkanımız "sabıkana işlenir, iş bulamazsın bir daha" deyince bağrıma taş basarak okudum. Yoksa 15 gün nedir ki aslanlar gibi yatar çıkardım, köy kahvesine girerken de başımı dik tutardım.
* Şimdi dik değil mi başınız?
Dik ama o kadar dik değil. Köylülerin beni görünce kıs kıs güldüklerini biliyorum. Ama kitap okuyunca onların bilmediği çok şeyi öğrendim Ben de onlara gülüyorum şimdi.
* İşe yaradı yani?
Evet. Hatta TV'de canlı bilgi yarışmasına katıldım ve kitaptan öğrendiklerim sayesinde 350 milyon kazandım. Ama hâlâ paramı göndermediler, söyleyin de göndersinler.
* Cezanız bittikten sonra da okumaya devam ettiniz mi?
Aslında okumanın o kadar da kötü olmadığını anladım. Demek ki bilgi para ediyormuş dedim kendi kendime. Ahmet Rasim ve Refik Halit Karay çok güzel geldi bana. Fırsatım olursa okuyorum şimdi.
* Karizma sarsılmasın!
Yok artık sarsılmaz. TV'deki soruyu da bilince şimdi ben hava atıyorum herkese. Bilgi gibisi yok valla!
* * *
Serdar’ın notu: Önce bu güzel haber ve röportaj için muhabir arkadaşımı, sonra da verdiği karar için genç hâkimi kutluyorum. İngiliz adaleti bir efsanedir bilirsiniz. Böyle bir hikaye vardır çok sevdiğim. Gerçek bir hikaye. Babamdan dinlediğim. 1950’li yılların başında Cumhuriyet Gazetesi’nin güzellik yarışmasını kazanan, galiba Şule adındaki genç kızı, uluslararası yarışmaya katılmak üzere rahmetli Metin Abi (Metin Toker) götürmüş İngiltere’ye, gazete adına. Türkiye Güzeli genç kız Londra’yı gezmiş, bu meyanda bir de duruşma izlemiş. Onun hikayesi:
Genç çocuk kitap çalarken yakalanmış, hâkim karşısına çıkarılmış. İtiraf etmiş çocuk, “Evet çaldım, param yok ve kitap okumak istiyorum. Aldous Huxley’in kitaplarını çok sevdiğim için çaldım!”
- Bak oğlum, demiş hâkim, kitap da çalsan, bu yaptığının adı hırsızlıktır. Sana bir ceza vermem lazım, ama siciline işlenmesini istemiyorum. Tek bir yazarın kitaplarını çaldığına göre, maksadın hırsızlık yapmak değil, o kitapları okumak belli ki. Onun için bu seferlik seni affediyorum. “Bir daha yapmayacağına söz veriyor musun?” diye sormuyorum bile, yaptığının yanlış bir şey olduğunu sen de biliyorsun. Değil mi?
- Teşekkür ederim efendim!
Duruşma bitmiş, herkes çıkarken hâkim beraatine karar verdiği genci yanına çağırmış. Kürsüden eğilerek kitap hırsızına kartını uzatmış ve kulağına “Kartvizitimin arkasına ev adresimi yazdım, demiş, özel kütüphanemde Huxley’in bütün eserleri var. Hafta sonları ne zaman istersen evim sana açık, istediğin zaman gelip kitap okuyabilirsin!”
Biz de böyle hâkimler istiyoruz!