Güncelleme Tarihi:
Madrid’de geçtiğimiz günlerde yapılan ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen 22 bin doktorun katıldığı kongrede, sağlıklı akciğerlere dikkat çekmek için halka yönelik etkinlikler de düzenlendi. Avrupa Solunum Hastalıkları Derneği (ERS) Başkanı Prof. Dr. Tobias Welte, tüm kronik akciğer hastalıkları için sigara içmenin ve çevre kirliliğinin ana risk faktörü olduğunu söyledi. Enfeksiyonların, kronik solunum yolu hastalıklarının (astım, KOAH vb.) alevlenmesinde ana tetikleyici olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Welte, “Avrupa ülkelerinde de aşıyla önlenebilecek enfeksiyonlarda artış yaşanıyor. Enfeksiyonlar akciğer hastalıklarını hem tetikliyor hem de hastalığın ilerlemesine yol açıyor. Enfeksiyonları önlemede en önemli ve etkili yöntemse aşılanmak (grip, zatürree)” dedi. Prof. Dr. Welte, sadece sigara değil, e-sigara, ısıtılmış veya sarma tütün, nargilenin de tüm solunum yolu için son derece tehlikeli olduğunu söyledi.
ÇOCUKLARDAN HER 10 ÖLÜMDEN BİRİ KİRLİ HAVADAN
ERS Kongresi Başkanı Prof. Dr. Pilar de Lucas, kentlerdeki ozon, azotdioksit, kükürtdioksit, karbonmonoksit, partiküller gibi hava kirleticilerinin seviyelerini sınırlayan önlemlerin alınmasının hayati önem taşıdığını söyledi. Hava kirliliğinin solunum yolu sisteminin zayıflamasına yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Lucas, “Akciğer yapısının, dokusunun zayıflamasına ve hassasiyetinin artmasına neden oluyor. Vücudun bağışıklık direncini azaltıyor. Hücre ölümlerine, kanserin gelişmesine zemin hazırlıyor. Hava kirliliğine maruz kalan çocukların özellikle akciğerleri ve solunum sistemleri çok daha hassas yapıda” diye konuştu. Dünyada her yıl 8 milyon insan hava kirliliği kaynaklı hastalıklar sonucu yaşamını yitiriyor. Beş yaş altı çocuklarda görülen on ölümden birinin nedeni kirli hava.
Avrupa Akciğer Vakfı (ELF) başkanı ve KOAH hastası olan Isabel Saraiva ölümlerin önemli nedenlerinden biri olmasına rağmen solunum hastalıklarının gündemde öncelikli bir konu olmadığını söyledi. Akciğerlere verilen zarardan geri dönülemediğini belirten Saraiva, “Akciğerlere iyi bakmak için dört temel önerimiz, sigara içmeyin, aşı olun, kirli havadan kaçının ve fiziksel olarak aktif kalın” diye konuştu.
ERS Kongresi’nde, hastalar için halihazırda ruhsatlı bir tedavi seçeneğinin bulunmadığı, sakatlıkla sonuçlanabilen, şiddetli bir solunum hastalığı olan sınıflandırılamayan ILD(interstisyel akciğer hastalığı) ile ilgili, 14 ülkeden 253 hastayla yapılan araştırmanın sonuçları da paylaşıldı. Sınıflandırılamayan ILD’de, Roche İlaç’ın ‘pirfenidon’un etkililiği ve güvenliliğini araştıran Faz II çalışmasının verileri umut verdi. Bu hastalık grubunda, pirfenidon, 24 hafta sonunda akciğer fonksiyonu göstergeleri üzerinde olumlu etki gösteriyor. ILD, 200’ün üzerinde akciğer hastalığından oluşan geniş bir grup. ILD hastalarının yaklaşık yüzde 10’una kapsamlı incelemeler sonunda bile kesin tanı konulamıyor ve böyle vakalarda hastalar sınıflandırılamayan ILD (uILD) kategorisinde görülüyor. Sınıflandırılamayan ILD için henüz bir tedavi seçeneği bulunmadığı için bazı hastalarda solunum belirtileri hızla kötüleşebiliyor, akciğer fonksiyonu bozulabiliyor, mevcut tedavilere direnç gelişebiliyor ve erken ölüm gerçekleşebiliyor.
Prof. Dr. Yorgancıoğlu Avrupa yönetim kurulu üyesi
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, Avrupa Solunum Hastalıkları Derneği’nin(ERS) yönetimi kurulu üyeliğine seçildi. Türk Toraks Derneği’nin eski başkanlarından olan Yorgancıoğlu’nun yeni görevi ERS Kongresi’nde ilan edildi. Amerikan Toraks Derneği Türkiye sorumlusu olan Yorgancıoğlu, ayrıca Dünya Sağlık Örgütü GARD (Dünya Solunum Hastalıkları Birliği) Başkan Yardımcısı, GINA (Dünya Astım Birliği) Yönetim Kurulu Üyesiliği görevlerini de sürdürüyor. Yorgancıoğlu’nun yeni görevi 3 yıl sürecek. Kongrede görüştüğümüz Yorgancıoğlu, tüm dünyada halk sağlığını etkileyen iklim değişikliği, hava kirliliği, sigara içimi, obezite sorunlarının öncelikleri olacağını söyledi. Özellikle astım ve KOAH ile ilgilenen Yorgancıoğlu, her iki hastalıkta da gerektiğinden fazla ilaç verildiğini belirterek, “Sahadaki hekim kendini rahat hissetmek istiyor. Bu yüzden verebileceği en yüksek doz ilacı veriyor. 1-2 ilaçla tedavi edebilecekken yazabileceği bütün ilaçları yazıp rahat etmek istiyor. Hastalar da bunu talep ediyor. Tedavide basamak basamak gitmiyor. Yüksek doz ilacın hem hastaya yan etkileri var hem de ülkeye maliyeti yüksek. Bunun önüne geçmek gerekiyor” dedi.