Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Mart 01, 2006 00:00
Hürriyet yazarı Özdemir İnce’nin geçen pazar günü yayımlanan yazısında söz ettiği "Monsieur X"in Nedim Gürsel olduğunun anlaşılması tartışmayı derinleştirdi. Gürsel, İnce’nin doğruyu söylemediğini, Fransızcasının da pek parlak olmadığını öne sürüp, kendisinin o yıllarda "sürgün" olduğunu iddia etti. Gürsel’in suçlamalarını İnce’ye soru olarak yönelttik ve şu yanıtları aldık.
Nedim Gürsel, sizi yalancılıkla itham ediyor. Fransız PEN’deki ödül töreninde yaşananları anlatır mısınız?
Yazdığım gibi: Nedim Gürsel, yanlış bilgi vererek almaması gereken bir ödül aldı. Ben de toplantıdaydım. Ödül toplantısı 17 Nisan 1986 Perşembe günü saat 18.30-20.00 arasında yapıldı. Seyir Defteri’me o günle ilgili olarak şunları yazmışım: "Fransız PEN Kulübü’nün kokteyli. Georges-Emmanuel Clancier ile tanışma. Özgürlük Ödülü’nün jüri başkanı Eugene Ionesco açıkladı. Nedim Gürsel’in ’Komutan’ın Tavşanları’ için Jüri Özel Ödülü verildi. Nedim burada kendini bir ’exile’ olarak tanıtıyor. Garip!!!" Bu Nedim’in sayısız vukuatından sadece biridir.
PEN’E SORUN
Gürsel, PEN Ödülü’nün, "Ülkesine dönemeyen yazarlara" değil, "düşünce özgürlüğü adına" verildiğini söylüyor. Öyle midir gerçekten?
1986 yılında adı geçen ödül "Ülkesine dönemeyen, ülkesinde yayınlanma olanağı bulunmayan" yazarlara verildi. Bunu Fransız PEN Kulübü Başkanı Rene Tavernier söyledi. Şimdi adını hatırlamadığım, dönemin Slav soyadlı genel sekreteri de bu özelliklere gerçekten sahip yazarların hakkını yediği için Nedim’e kızmıştı. Ve Nedim’in bana dediğine göre bu adam kendisiyle çok sert konuşmuştu. İsteyen durumu Fransız PEN’ine sorsun!
MEKTUBU YAYINLARIM
Nedim Gürsel, sizinle arasında, yazınızda söz ettiğiniz konuşmanın geçmediğini söylüyor.
İnkar edebilir. Ama isterse, bu konuyla ilgili olarak kendisine yazdığım 22 Nisan 1986 tarihli mektubu yayınlayabilirim. Kaldırabilirse. Kendisine mektubu saklamasını yazmış ve söylemiştim. Sadece onu değil 20 Mayıs 1993 tarihli mektubu da. 1986 yılının "L’Aganda Moderne"in 19 Nisan 1986, Cumartesi sayfasında,
"Nedim Gürsel gelecek. 12.30." yazıyor.
Geldi. Kendisine Cite Universitaire’nin lokantasında
yemek ısmarladım. Bu olay üzerine konuştuk. Beni kızdırdığı için kendisine yukarda sözünü ettiğim mektubu gönderdim.
SIFIR ALIR
"Exile" yani sürgün kelimesini analiz ederken de, sizin Fransızcanızın kötülüğünden söz ediyor. "Exile" Nedim Gürsel’in kullandığı gibi mi kullanılıyor Fransızca’da veya diğer dillerde?
Fransızca’nın iyiliği ve kötülüğü "exile" sözcüğüne göre saptanacaksa, Nedim "sıfır" alır Fransızca’dan. "Sürgün" hiçbir dilde Nedim’in ileri sürdüğü anlamda kullanılmaz. Nedim, "gurbetçi, göçmen" anlamında kullanıyor. Bu nedenle kızdığım için mektubumda kendisine Fransızca dersi vermiş ve "Sana ’sürgün’ diyeceksek, Ataol’a (Behramoğlu) ve Nihat’a (Behram) ’hakiki sürgün’ mü diyeceğiz, ’Hakiki
Koç’ der gibi?" diye sormuştum. Siz ve okurlar sözlüğe bakınız, lütfen.
KENDİMİ YORAMAM
Son olarak Gürsel’e söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
Ben bir ağabey olarak Nedim’e çok nasihat ettim ama dinlemiyor. Şimdi kendimi yeniden yoramam Nedim için. Hepsi Paris’te yazılmış, 22 Nisan 1986, 10 Mayıs 1993, 20 Mayıs 1993 tarihli mektuplarımı yırtıp atmadıysa (ben kendisine saklamasını söylemiştim) bir daha, dikkatle okusun.
Exile tanımı yanlışİSTANBUL Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden emekli olan ve Türkiye’nin en kaliteli Fransızca-Türkçe sözlüğünün yazarı Prof. Tahsin Yücel, "exile" kelimesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Exile, Fransızca’da siyasi veya başka nedenlerle, "Bir ülkeden bir daha kabul edilmemek üzere kovulmuş, sürgün edilmiş" anlamında kullanılır. Nedim Gürsel’in yaptığı tanım yanlıştır. "Kendini sürgün etmek" Fransızca’da bir başka fiille ifade edilir."
Gitti, geldi kitapları çıktı bu nasıl sürgün
Nedim Gürsel, Pierre Loti’yi örnek veriyor. İki durum birbirine benziyor mu sizce?Nedim giderek saflaşmaya başlıyor galiba. Ne Nedim ne de Pierre Loti sürgündürler. Loti, Türkiye’de lüks içinde yaşamış bir Fransız bahriye subayıdır. Gizli ajan olduğu da söylenir. Nedim ise Fransa’da burslu okumuş bir öğrenci. Sanırım 1978’den bu yana da Fransız devletinin resmi memurudur. Fransız Ulusal Araştırma Merkezi’nde (CNRS) araştırmacı olarak maaş almaktadır. Ayrıca bir yüksek okulda hocadır. Sözünü ettiği "sürgün" döneminde, Türkiye’de kitapları yayınlanmakta, canının istediği zaman gidip-gelmekteydi. Sevsinler böyle sürgünlüğü.
Türkiye’de ’Sevgilim İstanbul’, Fransa’da ’Komutanın Tavşanları’
12 Mart’tan ve bilhassa 12 Eylül’den sonra, "sürgün rantı" yiyen yazarlar mı çıktı ortaya? Elbette çıktı! Ama sözü dağıtmayalım. Nedim ödülü Hamburg’da aldığını söylüyor, ama Gösteri Dergisi’nin Ocak 2006 sayısında "Sevgilim İstanbul" ile "1986 Fransız PEN Kulüp Ödülü"nü aldığı yazıyor. Ancak,
"Les Lapins du commandant" ("Komutanın Tavşanları") ile "Jüri Özel Ödülü"nü aldı. Fransa’da "Komutanın Tavşanları", Türkiye’de "Sevgilim İstanbul". Kitap adlarında bile bir ikiyüzlülük, oportünizm var!