Neden erkeklerden daha az değerliyiz

Güncelleme Tarihi:

Neden erkeklerden daha az değerliyiz
Oluşturulma Tarihi: Mart 08, 2000 00:00

Haberin Devamı

Güneydoğu'da ilk kez yapılan interaktif kadın şöleninde Gülden Karadağ'ın internet mesajı

Neden erkeklerden

daha az değerliyiz

ARALARINDA dizüstü bilgisayarı ilk kez görenler vardı...

İlk kez internet lafını duyanlar, ilk kez çamurla minik heykelcikler yoğuranlar, ilk kez anneleri için renkli kağıtlardan tebrik kartı imal eden küçük çocuklar...

Anakültür'ün 1996'da Şanlıurfa'da, 16 yaşında namus cinayetine kurban giden Sevda Gök'ün anısına Kadınlar Günü'nde dört yıldan beri Güneydoğu Anadolu'da düzenlediği ‘‘Sevgi Şöleni’’ bu yıl farklıydı.

Farklıydı çünkü Gaziantep'in Yeşildere kasabasında, Kilis'te ve Şanlıurfa'da ilk kez ‘‘interaktif’’ şölen yapılıyordu.

Bu yıl Güneydoğulu kadınlar Batı'dan esen rüzgarın etkisine kapılarak geleneksel edilgenliklerini üzerlerinden attılar. Ağaçların gölgesinde, kırmızı plastik sandalyelere dizilerek sanatçıları, konuşmacıları dinlemekle yetinmediler. İnternet aracılığıyla hemcinslerine e-mail'ler gönderdiler. Bayramlık giysileriyle çamur yoğurdular, zeytin dalı boyadılar, dans ettiler, şarkı söylediler.

İNTERNET MERAKI

‘‘İnteraktif Şölen'in’’ yıldızı hiç kuşku yok ki internetti.

Mehmet Ateş'in tasarımı olan ‘‘Dünyaya açılan pencere’’ nin ana fikri aslında basitti. Güneydoğulu kadınlar kafalarını kurcalayan soruları, kadın olarak ne hissettiklerini dünyadaki hemcinslerine iletebileceklerdi. Anakültür'ün bu gezisine katılan Amerikan Konsolosluğu basın sorumluları Susan Shultz ile Sevil Sezen bilgisayarın başına oturur oturmaz meraklılar belirdi.

İlk gelenler kızlı erkekli ilkokul çocuklarıydı.

Ardından 16-20 yaşlarında gençler kızlar sökün etti, peşlerinden de anneleri. Bazıları sorularının dünyanın öbür ucuna gideceğini, yabancılar tarafından okunacağını öğrenince heyecandan ne diyeceklerini unuttular.

Suzan Shultz'un İngilizce olarak dünyanın önemli kadın kuruluşlarına gönderdiği e-mail'lerde, basit, içten ifadelere rağmen ‘‘kadın-erkek eşitliği’’, ‘‘baskı’’, ‘‘eğitim fırsatı’’ sürekli karşımıza çıkan sözcüklerdi.

Kilis'te şölenin yapıldığı eski bir Ermeni konağının bahçesinde Shultz'un bilgisayarında bir solukta okuduğum sorular, temenniler, hayaller şöyleydi:

KADINLAR NE İŞ YAPAR

Gülden Karadağ Neden erkeklerin gözünde daha az değerliyiz? Kızların da erkekler gibi okula gitmelerini istiyorum.

Zehra Aydeğer Dünyadaki tüm kızlar okula gidiyor mu?

Şükran Aktaş Kadınlar kentlerde nasıl yaşıyorlar merak ediyorum. Her yerde kadınların daha iyi bir hayat yaşamalarını diliyorum. Eğitim çok önemli.

Derya Yıldızhan Okula gitmek istiyorum ama ailem izin vermiyor. Ablam evlendi diye annem benim evde oturmamı istiyor. Diğer ülkelerde böyle bir baskı var mı?

Songül Aydemir Köyde kadınlarla erkeklerin eşit olmalarını istiyorum. Başka ülkelerde yaşayan kadınlarla karşılaşırsam çok mutlu olacağım.

Gülcan Aktaş Kadınlar günü kutlu olsun. Ben doktor olmak isterdim ama ailem beni 16 yaşında evlendirdi. Merak ediyorum dünyada kadınlar diledikleri işi yapabiliyorlar mı?

ERKEKLERLE

KONUŞMAK SORUN

Şefika Ertaş Köyümüzde bir hastane açmak için ne yapabiliriz? Ortaokul ve lise de istiyoruz.

Tülin Yıldızhan Okula gidebilseydim edebiyat öğretmeni olurdum. Eğitim şart. Ben iyi eğitim görürsem çocuklarımı daha iyi yetiştirebilirim buna inanıyorum.

Serpil İyigün Dört kızım var. Onların daha iyi bir yaşamı olsun diye her şeyi yaptım. Ama Kilis'te kadınlara iş yok. Kadınların çalışmasına iyi gözle bakılmıyor. Erkeklerle konuşmaları dahi sorun oluyor. Bu nasıl değişecek?

Nesibe İyikırmacı Kilis'te en büyük sorun işsizlik. Erkeklere iş var, kadınlara yok. İnternet-cafe'ler var burada ama yalnız erkekler gidiyor.

Özlem Sarıoğlu Neden kadın erkeğin hep gerisinde? Herşeyi biz üstleniyoruz yine de değerimiz yok. Neden?

Kadınların durumu iç açıcı değil

İki bin yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlarkan, Türk kadınlarının sosyal, siyasi, ekonomik alanlardaki durumunda değişen bir şey yok.

Kadınların yüzde 97'si şiddetle iç içe yaşarken, yüzde 20'si okuma-yazma bilmiyor, yüzde 39'u da işsiz.

Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün araştırmasına göre, şiddet çoğunlukla kadına eşi, erkek arkadaşı ya da diğer aile bireyleri tarafından uygulanıyor.

Gecekondu mahallelerinde yaşayan kadınları kapsayan araştırmada, kadınların yüzde 97'sinin aile içi şiddete maruz kaldığı belirlendi. Ailelerin yüzde 34'ünde fiziksel, yüzde 53'ünde ise sözlü şiddet var.

Türkiye genelinde lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39.6'sı işsiz. Kentli kadınlarda bu oran yüzde 37.4 iken kırsal alandaki kadınlar için yüzde 45.3'e ulaşıyor.

Üniversite ve diğer yüksek eğitim kurumlarında toplam 53 bin 805 öğretim elemanı görev yaparken, bunlardan 17 bin 828'i kadın, 35 bin 977'si erkek. Kadın öğretim elemanlarının tüm öğretim elamanlarına oranı ise yüzde 33.1.

RAKAMLAR KADINA KARŞI

Kadın öğretim elemanlarının yüzde 8.5'i profesör, yüzde 6.5'i doçent, yüzde 10.7'si yardımcı doçent, yüzde 12.4'ü de öğretim görevlisi. Diğer kademelerde görevli kadınlar ise toplam öğretim elemanlarının yüzde 61.9'unu oluşturuyor. Akademik personelin yüzde 33'ünü oluşturan kadınlar dekan, rektör, bölüm başkanlığı gibi yönetici kadrolarda son derece düşük düzeyde temsil ediliyor.

60 üyeli Danıştay'ın 19 üyesi ve 2 başkan vekili kadın. 238 üyeli Yargıtay'da ise 15 kadın üye ve 32 daire başkanlığı içinde 1 kadın daire başkanı görev yapıyor. 4'ü yedek 15 üyesi olan Anayasa Mahkemesi'nin de, 2 asil 2 yedek 4 kadın üyesi bulunuyor.

Kadınlar, yüzde 65.6 ile sağlık, yüzde 65.4 ile avukatlık, yüzde 43.4 ile de eğitim ve öğretim hizmetlerinde görev alıyorlar. Kamudaki kadınların yüzde 37.2'si ise genel idari hizmetler sınıfında çalışıyor.

Kamuda çalışan 100 kadından 57'si, 24-35 yaş grubunda yoğunlaşıyorve yüzde 44 ile ilk sırayı lise mezunları oluşturuyor. İkinci sırayı yüzde 15.2 oranı ile iki yıllık yüksek öğrenim mezunları alıyor. Böylece orta kademede yoğunlaşan kadınların yükselme şansları da sınırlanıyor.

Kadınlar, ilk olarak 1933 yılında belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı aldılar. 1935 ara seçimleri, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği ilk seçim oldu. Bu dönemde, 18 kadın TBMM'ye girerken, 1939'daki seçimlerde, 400 milletvekili arasında 15 de kadın yer aldı. 18 Nisan 1999'daki seçimlerde ise 550 milletvekilli Meclis'e sadece 22 kadın girebildi.

Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verildiği ilk ülkelerden olmasına rağmen Türkiye, kadınların parlamentoda ve karar mekanizmalarında temsil oranı açısından hala çok gerilerde yer alıyor. TBMM'deki yüzde 2.4'lük kadın milletvekili oranı Uganda'da yüzde 17.4, Güney Afrika'da yüzde 25, Meksika'da yüzde 14, İsveç'de 40.4, Polonya'da yüzde 13, Mozambik'te ise yüzde 25.

Ne nedir?

8 Mart 1857 grevi

8 Mart 1857'de New York'ta 40 bin kadar kadın işinin, ‘‘8 saatlik çalışma süresi’’ ve ‘‘eşit işe eşit ücret’’ istemleriyle başlattığı grev, kadın hareketinin başlangıcı oldu. Olaylar sırasında çıkan yangında 100'den fazla kadın hayatını kaybetti. 16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM), 8 Mart gününü ‘‘Kadın Hakları İçin Birleşmiş Milletler Günü’’ ilan etti. Böylece BM'ye üye tüm ülkelerde 8 Mart ‘‘Uluslararası Kadın Günü’’ olarak kutlanmaya başlandı.

Feminizmin anası

Pudu- Hepa

KADINLARIN ilk kez devlet yönetiminde erkeklerle eşit derecede yeralmasını sağlayarak feminizmin temellerini atan Hitit Kraliçesi Pudu- Hepa hakkındaki tarihsel bilgiler, Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serdar Girginer ile araştırmacı- yazar Nurettin Çelmeoğlu tarafından derlenerek kamuoyunun bilgisine sunuldu.

M.Ö. 1300 yıllarında Adana'da kurulu bulunan Kizuvatna Krallığı'nın başındaki Pentipişarr'ın kızı olan Pudu- Hepa'nın, Hitit Kralı 3. Hattusil ile evlendikten sonra ülke yönetimine eşiyle birlikte katıldığını söyleyen Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Nuran Terliksiz, feminizmin anası sayılan Pudu- Hepa ile ilgili şu bilgileri verdi: ‘‘Hitit Kralı 3. Hattuşil, Mısır seferinden dönerken Kizzuvatna Kralı ve başrahibi Pentipişar'a uğrar. Burada kralın kızı Pudu- Hepa'ya aşık olur ve babasından ister. Pudu- Hepa ise evlenme teklifini kabul edeceğini ancak bazı koşulları olduğunu bildirir. Bu koşullar ise ‘Devleti beraber idare edeceğiz. Paranın bir yüzüne senin bir yüzüne benim resmim basılacak. Bütün devlet kararlarında ikimizin imzası olacak. Sarayın yönetiminden, eyalet sorumlularının denetiminden ben sorumlu olacağım' şeklindedir. Hattusil bu koşulları kabul edince, Pudu-Hepa kraliçelik tacını giyerek Adana'dan ayrılır. Evlilik olayından sonra Pudu- Hepa'nın, Hititlilerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Barış Antlaşmasına imza koyması kadın-erkek eşitliğinin temellerini oluşturur.'

Tuncay DAĞLI / ADANA, (DHA)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!