Ne yapayım, kardeşim işte

Güncelleme Tarihi:

Ne yapayım, kardeşim işte
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 1999 00:00

Haberin Devamı

Abdullah Öcalan'ın 50 yaşlarındaki kızkardeşi Fatma Öcalan, kardeşinin yakalandığını, yüksek duvarlı evinin kapısını çalan bir muhabirden öğrendi. Hiçbir şey söylemeden evine kapandı. Yalnızca çocukları giriyorlar yanına ara sıra. Büyük oğlu Ali, kimseyi yaklaştırmıyor eve. İçeri girmeyi sadece biz başarabildik.

Urfa Halfeti'nin Ömerli köyünde yaşamı yüksek duvarlı bir evden, yedi çocuğundan ve PKK'nın televizyondaki sesi Med TV'den aldığı haberlerden ibaret olan 50 yaşlarındaki kadın, terörist Apo'nun kızkardeşi Fatma Öcalan. Soyadının Öcalan olması amca oğluyla evli olmasından.

Köyünde elektrik olduğu günlerde dış dünyadan en çok duyduğu sözler, ‘‘gerillalar’’, ‘‘özgürlük ve demokrasi adına dağlarda verilen mücadele’’, ‘‘adım adım ele geçirilen topraklar’’ ve kazanılan ‘‘zafer’’. Ona böyle bir dünya anlatmışlar. Başka fotoğraflar göstermeden. Ne okuması, ne yazması var. Bir adım ötesini, binlerce insanın ölümünü, bu ölümlerin nedenini bilmiyor ve soruyor: ‘‘Abdullah ne yapmış ki?’’

KİMSEYLE GÖRÜŞMÜYOR

Fatma Öcalan'ın köyünde ne 15 Şubat gecesi, ne de 16 Şubat günü elektrik vardı. Kardeşi Abdullah Öcalan'ın yakalandığını bahçesini örten yüksek duvarın ortasındaki kapıyı çalan bir muhabirden öğrendi. Hiçbir şey söylemeden evine kapandı. Yalnızca çocukları giriyorlar yanına ara sıra. Büyük oğlu Ali, kimseyi yaklaştırmıyor eve. İçeri girmeyi sadece biz başarabildik.

Burası Abdullah Öcalan'ın doğup büyüdüğü ev. Ankara'ya Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne okumaya giderken ayrıldığı ve bir daha asla dönmediği ev. Bu evde görüştüğümüz Fatma Öcalan kardeşinin Türkiye'ye geldiğine inanamıyor. Getirilmesi değil inanamadığı; yıllar sonra kardeşinin yeniden, doğduğu topraklarda olduğunu bilmesi. Ne Türkçe, ne de Kürtçe açıklayabiliyor içindeki duyguyu. Şaşkın, endişeli, düşünceli gözlerini durgun bakışlarla sobaya sabitliyor.

‘‘Yakalamışlar, Türkiye'de’’ cümlesini duyduğu anda ağlamaya başlamış. O aslında 21 yıldır Türkiye'yi ağlatan kardeşi terörist Apo'yu 25 yıldır görmemiş, sesini telefonda duymamış, tek bir mektubunu ya da yazılı notunu almamış. Hep, onun ‘‘TC sınırlarının ötesinde, rahat ve güvende’’ olduğunu düşünmüş. Şimdi Türkiye'de. 30 bini aşkın kişinin ölümünden sorumlu tutulan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yaşamının önünde artık büyük harflerle ‘‘Ceza’’ yazıyor, belki de ‘‘ölüm.’’ Ablası ağlarken ‘‘o bunu haketmedi’’ diye mırıldanıyor, sonra kendi kendiyle çelişkiye düşüyor besbelli, biraz daha kısık sesle ekliyor: ‘‘Ne yapayım, kardeşim işte...’’

Niye görüşmediniz yıllardır?

- Nasıl görüşelim, çare yok ki! (Bir süre sonra anladım ki ‘‘Çare yok ki’’ onun için ‘‘imkan yok ki’’ anlamına geliyor)

Aileden kimseyle mi bağlantısı yok? (Kardeşi Osman Öcalan hariç. Herkes onun hala Kuzey Irak'ta olduğunu biliyor)

- Yoktur kimseyle; O kaçak, bizi ne etsin ki!

DÖNÜMLERCE TARLASI VAR

Apo'nun yakalandığı gün köyünün girişi çıkışı kontrol altına alındı. Her evin önünde jandarma vardı. Kimliksiz kuşlar bile uçurtulmadı. Kızkardeşinin güvenlik çemberinin içindeki evinde çıt yoktu. Fatma Öcalan kardeşleriyle bile konuşmadı. Öcalanlar altı kardeşler ama Fatma Öcalan'ın anlattıklarına bakılırsa sıkı ve özel bir kardeşlik bağları yok. En büyük abla ve ağabey Adana'da yaşıyor, bir diğeri Avusturya'da. Biri Halfeti'deki Fatma Öcalan, biri hala dağlarda yaşayan Osman Öcalan ve bir de Apo.

Ne şehirdekiler dağdakilerin ne dağdakiler şehirdekilerin adresini, telefon numarasını biliyor. Adana'dakiler yazın Halfeti'ye gelip ailenin tarlalarından ürünlerini alıyor, gidiyorlar. Abdullah Öcalan'ın da dönümlerce tarlası var ama yıllardır nefret ve şiddet ekmekten pamuk ve fıstık ekmeğe fırsatı olmamış.

BİR YANDA KAN DİĞER YANDA PARA!

Fatma Öcalan'ın iki kardeşi dağa çıktı, terörist oldu, öldürdü. Ona bu konuda ne düşündüğünü, hissettiğini sordum. ‘‘Yakalanınca üzülüyorum, ne yapacaksın, istermiydik bunları yapsın’’ diyor. Ama içinde ve sözlerinde çok büyük bir çelişki taşıyor:

Ceza görsün ister misiniz yaptıklarından?

- Yok, ne yapmış ki?

Hiç mi haketmedi cezayı?

- Hayır, niye haketsin ki. O halkını savunuyor.

Diğer kardeşlerinin yaşantısını tek cümleyle anlatıyor; ‘‘Maddi durumları çok iyi.’’ İşte Fatma Öcalan'ın kabusu ve ikilemi. Kardeşlerinden kimi terörist, ne arıyor ne soruyorlar. Diğerleri de zengin. ‘‘Ellerinden gelse merhaba koymazlar’’ diyor. Yani Fatma Öcalan yalnız ve mutsuz...

Oysa çocuklukları bu kadar kin ve mutsuzluk dolu değil. Evi geçindirecek büyüklükte tarlaları var. Ailecek pamuğa gidiyorlar, fıstık topluyorlar. Apo da yanlarında. Kızkardeşinin ‘‘hiç yaramaz değildi’’ dediği Apo küçükken çok çalışmış tarlada. İlkokulu okumak için üç kilometre uzaklıktaki Şarlakkaya köyüne yürümüş hergün. Annesinden çıkın alırmış sabahları. Annesi unutursa çok kızarmış. Hırsla okumuş. Ortaokul ve liseyi Nizip'te bitirmiş. Ve hergün namaz kılmış: ‘‘Hocadan önce namaza giderdi. Çok namaz kılardı. Kuran'ı hatmetmişti. Kılma bu kadar namaz uçacaksın derdi arkadaşları...’’

Gerçekten de uçtu Apo; dağa kondu önce. Oradan da 30 binden fazla insanın cesedine...

AİLE TERÖRE KURBAN VERMEDİ

Apo güçlü bir çocukmuş. ‘‘Kimsenin gücü yetmezdi ona. 10 kişiyi biraraya toplar karşı koyardı. Dere kenarına gider elinde yılanlarla dönerdi.’’ Yılan ölüleri hiçbir gün eksik olmamış elinden. Ava gittiğinde çanta dolusu kuş vurmadan dönmemiş. ‘‘Cesaretliydi’’ diyor Fatma Öcalan.

Ailesine, size düşkün müydü?

- Halkımı nasılsa sizi de o kadar seviyorum derdi.

Fatma Öcalan kardeşinin Kürt devletini kurmak hayaliyle dağa gittiğini anlatıyor. ‘‘İstemezdik ki! Ne yapacağız işte abimiz’’ diyor. O gözünde yükseklerde bir yerde. ‘‘Şimdi tutuluyor ya, üzüntüden kolum kanadım kırık.’’ Roma'dayken de üzülmüş.

Yine de rahat Fatma Öcalan. Çünkü Öcalan ailesinden kimse ölmemiş bu güne kadar; ne dağda, ne çarpışmada! Zaten ailede Abdullah'la Osman'dan başka teröre karışan da yok.

ANNESİ SAYIKLAYARAK ÖLDÜ

Apo, beş yıl önce annesi öldüğünde de aileden kimseyi arayıp sormamış. Fatma Öcalan, anneleri Üveyş Öcalan'ın, Abdullah'la Osman'ı sayıklarken, kapı önünde oturup yollarını gözlerken öldüğünü anlatıyor. Her gece kapı çalınacak gelecekler diye beklemiş. Küçükken onlara sık sık ‘‘Hakkınızı alın, emeğiniz boşa gitmesin’’ demiş ama yıllarca dağda olduklarını bilmiş yalnız, binlerce ölüme imza attıklarını değil.

Fatma Öcalan'ın dört oğlu, üç kızı var. En büyük oğlu Ali 24 yaşında. Askerliğini Ankara Etimesgut'da, 3. Hava İnşaat Taburu'nda yapmış. Yazışmalardan ve istihbarattan uzak tutulmuş, o kadar. Mürtet Hava Üssü'nün pistinin yapımında asfalt dökmüş.

Öcalanlar'ın Ömerli köyündeki evinde sarı, kırmızı ve yeşil renkleri yalnızca televizyonun arkasında duvara asılmış küçük plastik çiçekte birarada duruyor. ‘‘Hep onu düşünüyorum, kimseyle konuşmak istemiyorum’’ diyor Fatma Öcalan. Belki şimdi kardeşinin bilmediği başka yönlerini tanıyacak. Gene de hiçbir şey engel değil ‘‘Çare yok ki, bir kere görsem’’ demesine.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!