"NE ME QUITTE PAS"JACQUES BRELÅžarkının Fransızca olan sözlerini anlamıyordum. Anlamıyordum ama, O'nun sesi, acıyı, hüznü, yalvarışı, umutsuzluÄŸu ve aÅŸkı;

Güncelleme Tarihi:

NE ME QUITTE PASJACQUES BRELŞarkının Fransızca olan sözlerini anlamıyordum. Anlamıyordum ama, Onun sesi, acıyı, hüznü, yalvarışı, umutsuzluğu ve aşkı;
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 24, 2000 00:00

"NE ME QUITTE PAS"JACQUES BRELÅžarkının Fransızca olan sözlerini anlamıyordum. Anlamıyordum ama, O'nun sesi, acıyı, hüznü, yalvarışı, umutsuzluÄŸu ve aÅŸkı; iletmek istediÄŸi tüm duygularını damla damla aktarıyordu…Ne me quitte pas*Il faut oublier Tout peut s'oublier Qui s'en fuit Oublier le Des malentendusEt la temps perdu A savoir commentOublier ces heursQui tuaient par foisA coups de pourquoiLe coeur du bonheurNe me quitte pas…Beni terk etmeUnutmak zorundayızherÅŸey unutulabilirgeçen herÅŸey…yanlış anlaşılmalarla geçen zamanı unutve anlamaya çalışmakla yitip giden zamanı..Unut o saatleriki zaman zaman"niçinler" öldürürkalplerdeki mutluluÄŸu…Terk etme beni…"Ä°nsanın hayatında iki önemli tarih vardır: doÄŸumu ve ölümü. Bu ikisinin arasındaki süreç önemsizdir." Böyle demiÅŸ Jacques Brel. Bunu baz alırsak, onun hayatını da "1929 - 1978" tarihleriyle bir mezartaşı yazısına indirgeyebiliriz. Oysa, besteci ve yorumcu Brel ile ilgili, söylenecek pek çok söz var.Fransız 'chanson'larının en önemli yorumcularından ve bestecilerinden biri olan Jacques Romain Georges Brel, aslında Belçika'lıdır. DoÄŸup büyüdüğü bu küçük ülke ona sanki 'dar' gelir, kendini sınırlar içine hapsolmuÅŸ gibi hissetmesine neden olur. Bu duygu daha sonra birçok ÅŸarkısında izlerini gösterir. Uzak DoÄŸu ve Çin'i düşlediÄŸi "from gloom to silence" (hüzünden sessizliÄŸe) adlı ÅŸarkısında "ufuk çizgim birkaçyüz metre ile sınırlıydı; bir fabrika, kömür ocağı ya da görüşümü bloke eden herhangi birÅŸeyle…" demektedir. Belki de bu nedenle, sonraları pilotluÄŸu ve yelkenciliÄŸi öğrenerek sınırlarını daraltan izleri silmeye çalıştı."Bugünü beklerken bazen çok bunaldım" diyor bir ÅŸarkısında. Babasının karton fabrikasında çalıştığı yıllar boyunca farklı insanlarla birlikte olmak istiyordu, farklı deneyimler yaÅŸamak, farklı birÅŸeyler yapmak… Bu nedenle iÅŸten arta kalan zamanlarında hasta ve yaÅŸlılara konserler veren amatör bir grup olan "Franche Cordee" ile çalışmaya baÅŸladı. Bu grupta çalışırken yorumculuk ve gitar çalma yeteneÄŸini ve aynı zamanda sahne performansını da geliÅŸtirerek kısa sürede grubun lideri oldu. Ve o yıllarda evlendi.Karton fabrikasındaki iÅŸi ve evliliÄŸin sorumluluklarıyla sakin bir hayat yaÅŸarken bir yandan da daha heyecenlı bir yaÅŸamı düşlüyordu...Ve düşlediÄŸi heyecanlı yaÅŸam "ÅŸarkı söylemek"ti.Bu hayali ilk kez Brüksel'de 'La Rose Noire' adlı bir kabarede gerçekleÅŸti. Birkaç ay sonra Philips Müzik'te ticari olmayan bir test kaydı yaptı ve bu kayıt onun ünlü menajer Canetti tarafından 'keÅŸfedilmesinin' ilk adımı oldu. Canetti Brel'i Paris'e, kendi sahnesinde birkaç hafta çalışması için davet etti. Bu Brel için bir fırsattı.1953'te Paris'e geldiÄŸinde Brel, neye mal olursa olsun hayatını dolu dolu yaÅŸayacağını biliyordu. Onun o farklı, sımsıcak ve tüm duyguları ifade edebilen sesi,o unutulmaz ÅŸarkılarının insanı derinden etkileyen sözleri, hem Fransa'da, hem de Fransa dışında tanınmasını saÄŸlayacaktı.Paris'te zorlu geçen bir süreç sonunda (ticari) baÅŸarısızlığa uÄŸrayan ilk albümünü çıkarttı. Fakat Canetti pes etmeyi kabul etmedi. Ve böylece, önemli sayılan 'Charles Cros' ödülünü kazanan ikinci albümü doÄŸdu. Artık baÅŸarmıştı. Çok geçmeden -o zaman için önemli bir rakam olan- 40.000 adet satan üçüncü albümü çıktı. Bunu izleyen aylarda çok baÅŸarılı bir Olympia konseri. Birbirini izleyen albümler… Ve nihayet... "Ne me quitte pas".Bu klasikleÅŸen ÅŸarkı onun sanat yaÅŸamının doruk noktası oldu. Öyle ki, Johnny Hallyday'in ve 'rock'ın Fransa'yı kasıp kavurduÄŸu yıllarda, Marlene Dietrich bile Hallyday'in hemen ardından konser vermeyi istemezken, Brel buna cesaret etti ve çok baÅŸarılı, eleÅŸtirmenlerin 'muhteÅŸem' diye deÄŸerlendirdiÄŸi bir konser verdi.1968'e dek birbirinden güzel albümlere imza attı ve kendisinin yazıp yönettiÄŸi iki filmde de rol aldı. (Franz ve Le Far-West) Bu tarihten sonra dokuz yıllık bir suskunluk… Ä°nziva döneminin ardından 1977'de son albümünü kaydetti. Albüm satışa çıkarılmadan 'yok satmaya' baÅŸlamıştı bile.9 Ekim 1978'de perde son kez indi… Kanserden ölen Brel, isteÄŸi üzerine Markiz Adaları'nda Paul Gauguin'e çok yakın biryerde topraÄŸa verildi. Edith Piaf, onun için şöyle söylemiÅŸ: "Jacques Brel , ÅŸarkı söylediÄŸinde yaÅŸama nedenini ifade ediyor ve sizi her defasında bir kez daha, bir kez daha çarpıyor, sersemletiyor".Hayır, Fransızca sözlerin tek kelimesini bile anlamıyordum... Ama o farklı, özlem dolu, aÅŸk dolu, duygu dolu ses bana, anlatmak istediÄŸi herÅŸeyi anlatıyordu.Ne me quitte pas*Il faut oublier Tout peut s'oublier Qui s'en fuit Oublier le Des malentendusEt la temps perdu A savoir commentOublier ces heursQui tuaient par foisA coups de pourquoiLe coeur du bonheurNe me quitte pas…Beni terk etmeUnutmak zorundayızherÅŸey unutulabilirgeçen herÅŸey…yanlış anlaşılmalarla geçen zamanı unutve anlamaya çalışmakla yitip giden zamanı..Unut o saatleriki zaman zaman"niçinler" öldürürkalplerdeki mutluluÄŸu…Terk etme beni…(*) Åžarkının Ä°ngilizce versiyonu "If you go away". Ama sözleri Fransızca orijinalinden biraz farklı. Seda SOYBAY- 24 Mart 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!