Güncelleme Tarihi:
KARAMAN Ermenek’ten H.T., ‘İki yıl süren evliliğinden dolayı 37 yıldır nafaka ödediği’ şikâyetiyle TBMM Dilekçe Komisyonu’na başvurdu. H.T.’nin başvurusunu işleme alan komisyon konuyu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na sordu. Bakanlıktan gelen yazıda şunlar kaydedildi:
ANAYASA’YA AYKIRI DEĞİL
“Aile mahkemesi sıfatıyla Bursa Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi, Türk Medeni Kanunu’nda yer alan ‘...süresiz olarak...’ ibaresinin Anayasa’nın 2’nci, 10’uncu ve 41’inci maddelerine aykırılığı savıyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur. ‘Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür’ denilerek yoksulluk nafakası uygulamasının süresiz olmasının Anayasa’ya aykırılığı iddiası kabul edilmemiştir. Aile mahkemeleri tarafından görülen boşanma davalarının bir kısmında nafaka yükümlüsü açısından mağduriyete yol açtığı gözardı edilir bir durum değildir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin kararında süresiz olarak kanunumuzda yer almasının Anayasamıza aykırılığı bulunmadığına hükmedilmiştir. Bakanlığımız, Hukuk Müşavirliğimiz aracılığıyla konunun sıklıkla şikâyete neden olduğunun müteaddit defalar Adalet Bakanlığı’na bildirilmiştir.
AVRUPA’DAKİ PRENSİPLER
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ve diğer gelişmiş ülkelerde yoksulluk nafakası uygulamalarında süreyle ilgili en önemli kıstas, evlilik süresinin uzunluğu olarak göze çarpmaktadır. Kısa süreli evliliklerde bu nafaka sınırlanmakta, genellikle evlilik süresince olmaktadır. Avrupa Aile Hukuku Komisyonu’nca (CEFL) benimsenen ve AB ülkelerinin yasal düzenlemelerinde belirleyici olan prensiplere göre nafaka kararı verilirken aşağıdaki olgular dikkate alınmaktadır: ‘Eşlerin iş durumu, yaş ve sağlık durumu, çocukların bakımı, evlilik sürecindeki görev dağılımı, evliliğin süresi, evlilik esnasındaki yaşam ilişkileri, yeni bir evlilik veya daimi yaşam ortaklığının varlığı.’