Güncelleme Tarihi:
2011 yılında Oxford Üniversitesi İngiltere, ABD, Danimarka, Avustralya gibi sanayileşme sürecini tamamlamış, kadınlarını ve erkeklerini iş gücüne katılım konusunda yüzde yüz destekleyen 16 gelişmiş ülkede bir araştırma yaptı.
The Daily Telegraph, ortaya çıkan sonuçları “2050’ye kadar erkekler, ev işleri konusunda kadınların omuzlarından yük alacak gibi görünmüyor” diye duyurdu. Haberde “Son 40 yılda kadın ve erkeğin ev işlerine ayırdıkları vakit yavaş yavaş dengelense de, bu hızla eşitlik ancak 2050 civarında sağlanacak” diyordu. (60’lı yıllarda bir İngiliz kadını günün 6 saatini ev işi yaparak geçirirken erkeğin ayırdığı vakit sadece 90 dakika imiş. Bu 2011 itibariyle kadınlarda 4 saat 40 dakika, erkeklerde ise 2 saat 28 dakika olarak biraz “dengelenmiş”)
Buradan çıkan sonuç: “Ev işi” bütün dünyanın yarası. En gelişmiş ülkelerin bile. Daha az gelişmiş sulara gelince durum daha da acı verici elbette.
Kadını insanlığından önce anneliği, evine bakmaktaki yeterliliği, cinsel kimliği, çarpık ahlak değerleri içindeki yeriyle değerlendiren bir ülkede, kadının yaptığı ev işi işten sayılmaz, kadının varlık sebeplerinden biri olarak görülür. Kadının insan olmaktan çok bir eşyaya yaklaştığı bir kültürde, Yargıtay’ın ev işleri için bir kadına tazminat sağlamasını beklemek naiflik olurdu. Ezberimizi bozsalardı şaşardık sadece. “Vay be” derdik.
Avcı-toplayıcı dönemde yaşamadığımıza veya erkekleri savaşa gönderip, evi çekip çevirmeye mecbur kalmadığımıza göre iki cins arasındaki işbölümünün de net olarak eşit olması gerekiyor halbuki değil mi? Kendimizi kültürlerden, ülkelerden, toplumlardan soyutlasak ve konuyu akıl mantık kaidelerine göre değerlendirsek, durum böyle olurdu...
Tabii iş bu kadar basit değil. Basit sebeplerden ötürü tarihin farklı dönemlerinde karşımıza çıkan bir iş bölümü yüzyıllar, binyıllar içinde evrilmiş. O iş bölümünün sebepleri unutulmuş, çoğu kültürde “gelenek”e dönmüş.
Kadının “adamdan” sayılmadığı kültürlerde, cehaletin kol gezdiği yerlerde durum vahimleşerek katlanmış. Genlerimize, damarlarımıza, kültürümüze, her yerimize işlemiş bir durumdan bahsediyoruz: Ev işi kadınındır. Ve ne yazık ki gelişmemiş toplumlarda bu işbölümünün eşitlik yönünde dönüşümü de çok yavaştır.
Kadın-erkek arasındaki hak hukuk konusunda medeni olarak tanımlanan ülkelerde dahi kadının üzerindeki yük ancak 2050’de hafifleyecek gibi görünüyor.
Bizim sırtımız ne zaman doğrulur, artık siz düşünün. Doğrulsa bile biz o güne yetişemeyeceğiz, orası kesin.