Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2004 00:00
NATO İstanbul Zirvesi’nin sonunda açıklanan 13 sayfalık çok uzun bildiri, ittifakın Soğuk Savaş sonrasında geçirdiği evrimin ayrıntılı bir tablosunu yansıtmaktadır.Gerçekten de NATO, 1990’lı yılların başlarından itibaren savunma ve güvenlik politikasında özlü değişiklikler yaptı. Tehdit algılamalarını yeni koşullara uydurdu, barış gücü görevleri üstlendi, önleyici ve hatta zorlayıcı askeri operasyonlara girişti, coğrafi alanının dışında misyonlar yüklendi ve politik açılımlarının kapsamını genişletti.Üye sayısı 26’ya yükseldiği gibi, çeşitli ortaklık ve işbirliği modelleri çerçevesinde 20 ülke ile bağlantı kurdu. AB ile lojistik ve operasyonel destek ve koordinasyon yöntemleri geliştirdi. NATO önümüzdeki yıllarda daha da genişleyecek. Talipler çok. Hırvatistan, Makedonya ve Arnavutluk sıra başında. Gürcistan aday. NATO, Moldava’yı özel güvenlik nedenleri ile istiyor. Amerikalılar Ukrayna’yı gözlüyorlar.* * *Ne var ki bu evrim Irak Savaşı yüzünden ciddi görüş ayrılıklarına ve bir güven krizine engel olamadı. Haziran ayı içerisinde ABD ve AB liderlerinin çeşitli vesilelerle buluşmaları ve özellikle BM Güvenlik Konseyi’nin son Irak kararı transatlantik işbirliğinin bir ölçüde yeniden canlanmasına hizmet ettiyse de İstanbul Zirvesi’nde yaklaşım farkları yine su yüzüne çıktı.Fransa, Irak güvenlik kuvvetlerine eğitim desteği verilmesi konusunda bu işin bireysel düzeyde yapılmasında ısrar etti. NATO bayrağı altında kolektif sorumluluğa karşı çıktı. NATO Mukabele Gücü’nün Afganistan’a gönderilmesi fikrini benimsemedi.Türkiye açısından bakıldığında, NATO zirvesi kuşkusuz büyük bir başarıydı. Organizasyon neredeyse kusursuzdu. Kendimize özgü protokol ve giysi saplantıları dışında bir aksama olmadı. Sadece liderlerin değil, fakat onlarla gelen binlerce yardımcı, memur ve basın mensubunun çok iyi izlenimlerle ayrıldıkları muhakkak. Dünya televizyonları günlerce Türkiye hakkında güzel bir imaj aksettirdiler. Fakat daha da önemlisi, Türkiye’nin Avrupa-Atlantik toplumu içinde ve ‘Genişletilmiş Ortadoğu’ denen bölgede bugünkü ve müstakbel rolünün daha iyi anlaşılması oldu.* * *Yıllarca aciz ve istikrarsız koalisyon hükümetleri ile iş yapmakta büyük sıkıntı çeken Batılı hükümetler, AKP hükümetine duydukları güveni de her fırsatta dile getirdiler. Bu kanaatte olanlar yalnız Batılılar değil, bölge ülkelerinin hükümetleri de aynı düşüncedeler.NATO zirvesinin bir yan faydası da Türkiye’nin AB üyeliği sürecine küçümsenemeyecek katkısıdır. Chirac müzakere sürecinin başlamasına açıkça destek verdi. Bunun yanında ABD ile ilişkilerin, bazı tereddüt ve sorunlara rağmen, artık sağlam bir stratejik ve politik çıkar ortaklığına dayandığı teyit edildi. Başkan Bush, Türkiye’ye atfettiği önemi tekrar tekrar belirtti. Dışişleri Bakanı Gül de Türkiye ile ABD arasındaki kuvvetli bağların devam edeceğini vurguladı.* * *Bugünkü aşamada NATO’nun başarısının kriterinin her şeyden önce Afganistan’daki performansı olacağında herkes mutabık. Türkiye, Afganistan halkının hemen tamamının kendisini dost olarak algılaması nedeniyle bu alanda bütün diğer ittifak üyelerinden daha ağırlıklı bir rol oynayabilir.Afganistan’daki NATO kuvvetine bağlı birliğin mevcudunu artırmaktan, gelecek yıl bu kuvvetin komutanlığını üstlenmekten ve Almanlar gibi bir bölgenin sorumluluğunu almaktan çekinmemeliyiz.
button