Nasıl bir arada yaşayacağız

Güncelleme Tarihi:

Nasıl bir arada yaşayacağız
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2009 23:54

HZ. PEYGAMBER, Medine’ye girerken, kimsenin kalbini kırmamak, özellikle şehrin hâkim zümresinin davetine icabet etmemek üzere devesini serbest bıraktı. Deve, Eba Eyüp el Ensari’nin evinin önünde çökünce, o da kendisine bir ev ve mescid yapılıncaya kadar bu evde misafir olarak kaldı. İlk iş mescid inşasına başlandı.

Peygamber’in gündeminde birkaç önemli başlık vardı:1- Mekkeli muhacirleri yeni mekâna ısındırmak, fiziki ve sosyal uyumu sağlamak. Bunun için “Mekkeli Muhacirler” ile “Medineli Ensar” arasında “kardeşlik sözleşmesi” tesis etti. Her Medineli aile, Mekkeli bir aileyi himaye edecek, eşleri hariç her konuda kendine ortak edecekti. Bu proje başarıyla uygulandı... Kısa zamanda Mekkeliler şehre intibak ettiler...2- Medine’de 120 sene devam eden kanlı savaşlar söz konusuydu. Araplar ile Yahudiler, Araplar kendi aralarında ve Yahudiler de kendi aralarında savaşıyorlardı... Şehir yorgun düşmüştü... Bir türlü merkezi otorite kurulamıyor, farklı dini ve etnik gruplar arasında barış sağlanamıyordu. Öncelikle bu savaşları sona erdirmek, Medine’yi kamu düzeninin geçerli olduğu bir site-devlet haline getirmek gerekiyordu... Bu amaçla, Hz. Peygamber adına “Medine Vesikası” adı verilen 52 maddelik bir sözleşmenin aktedilmesine önayak oldu. Önce Mekkeli ve Medineli Müslümanların kabile isimlerini tek tek zikrederek aralarındaki ilişkilerin esasını belirledi... Bunun amacı etnik veya kabile kimliğinin tanınmasını sağlamaktı... Arkasından Yahudiler ve henüz İslamiyet’e girmeyen müşrik Araplar arasında anlaşma imzalanması sağlandı... Sözleşmeye taraf olan Müslümanlar, Yahudiler ve dolaylı temsil yoluyla müşrik Araplar, “diğer insanlardan ayrı ümmet”, yani siyasi birliğin üyeleri olarak tanımlandı. Her iki süreç karşılıklı müzakere yoluyla gerçekleşti. Ortak paydalar bir tür “anayasa” hükmü yerine geçti. Medine merkezi nokta tayin edildi, siyasi birliğin sınırları belirlendi, nüfus sayımı yapıldı ?Müslümanların oranı yüzde 15 çıktı- ve Medine’nin hem ortak ve bölünemez ihtiyaçları hem savunması için mali kaynak ve sorumluluk sistemi getirildi. Kabile bireyleri tarafından işlenen suçlar ve cezalar bireyselleştirildi, suçluların hiçbir şekilde korunmayacağı hükme bağlandı. İçinden çıkılamayan grup içi ve gruplar arası ihtilaflar için Hz. Peygamber hakem tayin edildi. Herkesin dinini özgür yaşaması ilkesi getirildi.NASIL BAŞARILI OLDUBu yepyeni bir şeydi... Bu imkânı Hz. Peygamber’e sağlayan şey, a) 120 senedir süren iç savaşta onun taraf olmaması, dışarıdan gelmesi b) Adil davranması, herkesi kendi doğruluğuna, güvenilirliğine ve adaletine inandırması c) Krizin içinden çıkılmasını sağlayan tatminkâr bir çözüm yolunu ve yöntemini göstermesiydi.Bunlar zaten peygamberliğin olmazsa olmaz sıfatlarındandı.Hz. Peygamber’in (s.a.) peygamberlikten önce birkaç erdemli insanla katıldığı Erdemliler İttifakı metni bunlardan biriydi.Metin kısaydı: “Biz, Abdullah b. Cud’a’nın evinde bir araya gelenler, deniz suyu yünü ıslatmaya, Sebir Dağı ve Mağara yerlerinde durmaya devam ettiği sürece şu kararları almış bulunuyoruz: Hakları verilinceye kadar zalime karşı mazlumun yanında yer alacağız ve hayatın çeşitli zorluklarına karşı dayanışma içinde olacağız. Bu konuda Allah’a söz veriyoruz.” PEYGAMBER NE VAAD ETTİİkinci Akabe Biatı’na katılanlar da “Allah’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, kimseye iftira etmemek, iyi ve güzel konularda Allah’a isyan etmemek üzere peygambere biat edecekler” idi. Metin şu anlamlı cümlelerle bitiyordu: “Eğer bunlara uyarsanız cennet sizindir. Bunlardan bir kısmını saklarsanız işiniz Allah’a kalmıştır. O, dilerse sizi bağışlar, dilerse azaplandırır.”Hz. Peygamber’in davası şahsi değildi... Kendi ailesini, kabilesini veya soydaşlarını kollamıyordu... Akabe Biatı imzalanacakken, biri çıkıp şunu sordu: “Medineliler, Muhammed’e biat ediyorsunuz. Ne yaptığınızın farkında mısınız? Siyahı ve beyazı karşınıza alıyorsunuz. Bunun karşılığında o size ne vaat ediyor?”Bir anda zihinler karıştı ve biri çıkıp Hz. Peygamber’e sordu: “Evet, bunca risk karşısında bize ne vaat ediyorsun?”Bıçak sırtı bir andı. O, askeri zafer, siyasi güç, dünyevi iktidar, refah, servet demedi. Şunları söyledi:“Allah’ın hoşnutluğunu ve cenneti!” Onlar da bunu kabul edip imzayı attılar.DÜZELTME VE ÖZÜRAli Bulaç’ın dünkü yazısında, “Ur” şehri yerine, sehven “Urfa” yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!