Güncelleme Tarihi:
İsmail Türkmen / citizenoff@gmail.com
İtalya’nın Napoli kentinde yaşayanlar bu yılın ilk aylarında tam anlamıyla bir çöplükte yaşadılar. Geçen yılki Noel’den itibaren belediyenin çöp toplama birimi aylarca çalışmadı/çalışamadı ve sokaklarda çöpten tepeler oluştu. Gittikçe ulusal bir baş belası haline gelen sorunu çözmek, Nisan ayındaki genel seçimleri kazanan muhalefetin lideri Silvio Berlusconi’nin seçim vaatlerinin başında geliyordu. Hatta Avrupa Birliği (AB) de bu sorunun artık bütün bir kıtayı tehdit ettiğini söyleyerek İtalyan yönetimine sert uyarılarda bulundu.
İşte bu ortamda Mayıs ayında ajanslar bir haber geçti. Napoli yakınlarındaki “Ölüm Üçgeni”nde yaşayan bir İtalyan çift, sağlıklarının tehlikede olduğu endişesiyle İsviçre’den sığınma talep ediyordu. İtalyan hükümetinin vatandaş olarak sağlık haklarını korumadığından yakınan Sergio Sedia, "Mafya buraya 20 yıldır tonlarca kimyasal ve zehirli atık yığıyor. Bölgede çok sayıda kanserden ölüm vakası meydana geldi. Hayatta kalma içgüdümle harekete geçtim. Burayı terk etmekten başka çarem kalmadı" dedi. Sergio ve karısı Giulia, kanserden ölüm oranının Napoli'nin diğer bölgelerine göre daha yüksek olmasından dolayı "Ölüm Üçgeni" olarak adlandırılan Cimitile kasabasında yaşıyor. Çevreci örgütlere göre, Camorra mafyası 1980'lerden bu yana bölgeye binlerce ton sanayi atığı dökmüş.
YAZARI POLİS KORUMASINDA
İşte ülkemizde 14 Kasım’da gösterime girecek Gomorra filmi Camorra örgütünün faaliyetlerini anlatıyor. Bu yılki Cannes Film Festivali’nde “Büyük Ödül”ü alan filme kaynak oluşturan aynı adlı romanın yazarı Roberto Saviano iki yılı aşkın bir süredir polis korumasında yaşıyor. Hatta suç örgütünün, Saviano’nun bu yıl Noel’den önce öldürülmesi için yemin ettiğine dair haberler geliyor.
Gomorra, birbirinden bağımsız 5 ayrı hikayenin iç içe geçirilerek anlatılmasıyla ortaya çıkmış bir film. Ben kaçırmadıysam, bu hikayeler arasında herhangi bir bağlantı olup olmadığını ya da varsa nasıl bir bağlantı olduğunu film size söylemiyor. Bu konudaki aydınlatma işi filmin sonundaki yazılarla gerçekleştiriliyor. Böyle bir anlatım biçimi ilk bakışta izleyicinin kurguyu kaçırması riskini taşısa da Gomorra’nın son tahlilde iyi kotarılmış bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Farklı hikayeler arasındaki geçişler hiçbir şekilde rahatsızlık yaratmayacak şekilde ayarlanmış. Öte yandan kitap hakkında yazılanlarla kıyaslandığında filmin o kadar da “sert” olmadığını belirtmeliyim.
Sinema ya da televizyonda mafya üzerine gösterilen her yapımda suç örgütlerinin “insani” tarafları da bir şekilde ekrana yansıtılıyor. Burada da aynı şeyi görüyoruz. Örneğin mafya, kendilerine rakip olmaya kalkışan iki delikanlıya birkaç defa “hatalarından dönme şansı” veriyor. Ancak Marco ve Ciro belki de cesaretin yanında pek çok şeye daha sahip olmaları gerektiğini kavrayamadıkları için mafyanın vicdanına ve sabrına kalıyorlar.
FİLMİN FRAGMANI