Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 2010 00:00
İslam tarihçileri Hz. Muhammed’in ölümüne neden olan hastalığın “Humma” olduğunu ileri sürer. Siyer metinlerine göre Hz. Muhammed, Baki Mezarlığı’nı ziyaretten döndüğü gün hastalanır ve hastalığının 13. gününde vefat eder; yıl 632 ve 63 yaşındadır.
Hz. Ayşe’nin kollarında
Hastalığının son sekiz gününü geçirdiği Hz Ayşe’nin odasındadır. Öldüğünde de başının Hz. Ayşe’nin kucağında olduğu rivayet edilir. Hz. Ayşe’nin aktardığı bilgiye göre, son sözleri “Allah’ım, beni Rafîk-i A’la’ya (en yüce dosta) ulaştır” olmuştur.
Elbiseleriyle yıkandığı rivayeti
Hz. Muhammed’in cenazesi birkaç sahabenin de yardımıyla bizzat Hz. Ali tarafından yıkanır. Hz. Muhammed’in ölümüne dair rivayetlerden biri de “Yıkanma” işlemiyle ilgilidir: “Nasıl gömüleceğiyle ilgili bir belirsizlik ortaya çıkar. Ancak Allah, ev halkının üzerine bir uyuklama verir. Herkes rüyasında ‘Hz. Muhammed’i elbiseleriyle yıkayın’ diye bir ses duyar.”
Hz. Muhammed’in nereye gömüleceği ise bir başka tartışma konusu olur. Kimi Müslümanlar Hz. Muhammed’in üç kızı ve İbrahim’in de defnedildiği Baki Mezarlığı’na gömülmesi gerektiğini savunur. Ancak, yeni Halife Hz. Ebubekir, Hz. Muhammed’in “Öldüğü yere gömülmeyen peygamber yoktur” dediğini savunarak vefat ettiği odada gömülmesi gerektiğini belirtir. Hz. Muhammed, kollarının arasında hayatını kaybettiği Hz. Ayşe’nin odasına gömülür.
İmamsız kılınan cenaze namazı
Hz. Muhammed’in yıkanması ve defnedilmesi kadar, cenaze namazı da farklılık taşır. Aralarında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlarının da olduğu pek çok kaynakta bu farklılığa vurgu yapılır: “O sırada Medine’de bulunan ve namaz kılma sorumluluğu bulunan hemen hemen tüm Müslümanlar, küçük gruplar halinde odaya girerek, hayatını kaybettiği şiltenin üstüne yatırılan Hz. Muhammed’in huzurunda imamsız olarak cenaze namazını kılar...”
Gece yarısı defnedilir
Salı günü öğleye doğru başlayan cenaze namazı sürecinin geç vakte kadar sürdüğünü de Hz. Ayşe’ye atfedilen bir cümleden anlıyoruz: “Biz Rasulüllah’ın defnedildiğini, çarşamba gecesi gece yarısı duyduğumuz kürek seslerinden anladık.”
Hırka-i Şerif ziyarete açıldı
İSTANBUL, Fatih’teki Hırka-i Şerif Camisi’nde bulunan, kutsal emanetlerden Hırka-i Şerif ziyarete açıldı. Önceki gün caminin avlusunda düzenlenen törene Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Bulgaristan Başmüftüsü Mustafa Hacı Aliş katıldı.
İstanbul’da Hz. Muhammed’e ait iki hırka bulunuyor. Biri Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Saadet veya Bürde-i Saadet diğeri ise Hırka-i Şerif Camisi’nde korunan Hırka-i Şerif. Hz. Muhammed’in miraca çıkarken giydiği Hırka-i Şerif, peygamberin vasiyeti üzerine Veysel Karani’ye verilmiş, bir süre sonra da Köprülü ailesine geçmişti.
Ramazanda günde 2 bardak süt için
ULUSAL Süt Konseyi, ramazan’ın sıcak ve uzun günlere denk geldiğini, açlık süresinin uzadığını hatırlatarak, vücudun ihtiyacı olan minerallerin alınması ve kalsiyum eksikliği yaşanmaması için günde 2 bardak süt içilmesini önerdi. Açıklamada, iftar ve sahur arasında yenen yiyeceklerin, vücudun ihtiyacı olan maddeleri içermesi ve tok tutması gerektiği belirtilerek, “Bir bardak süt protein, karbonhidrat, yağ, kalsiyum, fosfor, magnezyum, potasyum ve B vitaminleri içerir. Sağlıklı beslenmenin temelini hijyenik süt ve süt ürünleri oluşturur” dendi.
Surelere isim veren ayetler
TUR SURESİ: Mushaftaki sıralamada 52’nci, iniş sırasına göre 72’inci sure adını Sina Dağı olarak anlaşılmış olan “Tur” isminden almıştır. Yemin ifadeleriyle hesap gününün kaçınılmaz bir gerçek olduğuna vurgu ya¬pılarak başlayan sure, Hz. Muhammed’in peygamber olduğuna dair kanıtlara yer verir:
“Tura, açık sahifeler üzerine yazılı Kitaba, Beyt-i Ma’mûr’a, yükseltilmiş tavana, kaynayan denize andolsun ki, rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir; ona engel olabilecek yoktur!”
Ramazan Sözlüğü
KAHR: Sözlükte “ezmek, mahvetmek, perişan etmek” anlamına gelen kahr, bir tasavvuf terimi olarak, Hakk’ın yardımıyla nefsi ezmek, arzularını kırmak ve onu dizginlemek demektir. Bazı veliler kahr, bazıları da lutf sıfatına mazhar olurlar. (Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Kavramlar Sözlüğü)
Nihat Hatipoğlu: Soralım öğrenelim
1- Araç, gereç ve malzeme zekâta girer mi? OZAN ATAY/İSTANBUL
Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç ve gereç (mesela ticari taksi veya fabrikadaki makineler) asli ihtiyaç sayılır ve zekâta girmez. Yani bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak mesleğin icrası için değil de, ticareti için alınıp satılan araç, gereç ve malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir.
2- Verilecek zekâtım var. Ancak bu zekâtımı bir anda değil de taksitle ödemek istiyorum. Bu olur mu? FETHİYE ÖZDEMİR/SAKARYA
Önemli olan kesinleşmiş olan zekâtı ödemenizdir. Bunun bir defada veya taksitler halinde ödenmesi arasında herhangi bir fark yoktur.
3- Ticaret mallarını -mesela takım elbise gibi- kendi cinsinden ödeyebilir miyim? Yoksa para olarak mı ödeyeyim? ALİ YILDIRIM/ADIYAMAN
Ticaret mallarını kendi cinsinden ödeyebilirsiniz. Önemli olan husus, ödeyeceğiniz malın gerçekten fakir birine gitmesidir.
4- Hac yerine sadaka verebilir miyim? DURSUN BAYER/İSTANBUL
Kişinin kendisine farz hale gelen hac ibadetini yapması farzdır, yükümlülüktür. Bunun yerine fakire sadaka vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Bu nedenle de hac yerine para vermesi yeterli olmaz. Ancak bir defa haccını yapmış olan kişinin nafile hacca gitmek yerine fakirlere sadaka vermesi caizdir, hatta tavsiye edilir.