Müzikte globalleşemedik

Güncelleme Tarihi:

Müzikte globalleşemedik
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2001 01:44

‘‘Bas gitar, bir zamanlar varlığı değil, çalmadığı zaman yokluğu hissedilen enstrüman olarak nitelenirdi. Ancak, son 20-25 yıl içinde gerek çalım teknikleri, gerekse buna bağlı olarak müzikal fonksiyonunda büyük değişiklikler oldu. Asıl işlevi olan eşliğin yanında, bir solist enstrümanı olarak gelişti.’’ Asiaminor topluluğunun kurucusu, bas sanatçısı Kamil Erdem, ilk solo albümü Bir Bas Masalı'nın kapağına bu sözleri yazmış. Erdem, albümünde Anadolu'dan Balkanlar'a, Hindistan'a

kadar uzanan bir etnik müzik yelpazesi sunuyor. Bazı parçalarda rock ve jazz temaları öne çıkıyor. Kalan Müzik'ten çıkan albümde Erdem'in bestelerinin (Karadeniz, Birinci Köprü, Balkan Üçlemesi-Romen, Yunan, Bulgar, Ninni, Endülüs Valsi, İzmir Semai, Ragabass, Bir Bas Masalı, İkinci Köprü) yanısıra, Cole Porter'ın ‘Every Time We Say Goodbye parçası da var. Kamil Erdem, Türkiye’nin kendi yerelliğiyle evrensel müziğe büyük katkı yapabileceğini, ama henüz bunu başaramadığını söylüyor.

Bir Bas Masalı'nda yapmak istediğiniz neydi?

- Ben bugüne kadar tüm albümlerimi Asiaminor Grubu'yla yaptım. Onlarda başlangıçta belli bir enstrüman formu vardı; kanun, saksafon, bas, davul, daha sonra da keman. Ama benim müzikal kimliğim bundan ibaret değil. Önce solo bas gitar, düetler ve triolardan oluşan bir albüm yapmak istedim. Ancak bu içime sinmedi. Birkaç çeşit sesin aynı anda elde edildiği 'tapping' tekniğinde çalıştım. Bu şekilde, melodi bütünlüğü de olan parçalar yaptım. Repertuarın solo bas gitar ve perküsyon eşliğinde yapılabileceğini düşündüm ve albüm gerçekleşti.

Sizce bas gitar, eşlik enstrümanından solist enstrümanı olmaya doğru mu gidiyor?

- Tam işlev değişikliği değil... Eşlik enstrümanı işlevini sürdürüyor. Ama elektro bas gitar yeni bir enstrüman. 1950'lerden beri sahnelerde görüyoruz. Bu, yeni deneyimleri de beraberinde getirdi. Bu albümde aynı anda hem solo, hem eşlik yapıyor. İşin çarpıcılığı da orda.

Albümünüzde Balkanlar, İzmir, Karadeniz var. Bu sentez, müziğe ne getiriyor? Mesaj olarak hedeflediğiniz bir şey var mı?

-Daha önce yaptıklarımda da, bu albümde de hiçbir mesaj kaygım olmadı. Hoşuma giden, içime sinen müziği yapıyorum. Asıl hedef bu. Müzikaliteye gelince, ben çok farklı müziklerden, dinleyici olarak zevk alıyorum. Türk müziği dışında Hint, Arap, Balkan müziklerinden ve tabii cazdan hoşlanıyorum. Sadece etnik müzik yapmak gibi bir kaygım da yok.

Sizce müzik 21. yüzyılda nereye doğru gidiyor? Caz nereye gidiyor? Son dönemdeki türler arası sentezler mi müziğin geleceği?

-Bugün türler arasındaki sınırlar kalkmış durumda. Bu şekilde devam edecektir bence. Yani mutlaka etnik unsurlar olacaktır. Ama geleneği muhafaza eden, buna göre beste yapan tavırlar da olacaktır.

Türkiye'nin kendi yerelliğiyle evrensel müziğe yapabileceği katkılar nedir?

-Çok... Ama yapabildiği nedir diye sorarsanız; hemen hemen hiç. Türkiye kaynaklı olup da dünya pazarlarında gördüğümüz, caz değil sadece, hangi tür olursa olsun, çok az. Bu konuda Amerika, İngiltere gibi devleri bırakalım; Cezayir, Mısır, İsrail, Yunanistan, Hindistan, Pakistan bile bizi solladı. Bizim müzisyenlerimiz henüz kendi yerel değerlerini evrensel dille ifade etme olgunluğuna ulaşamadı diyebiliriz. Belki kendi kültürümüzü, müziğimizi tam tanımıyoruz. Belki evrensel dili tam bilmiyoruz ya da bu ikisini kaynaştıracak kadar ikisine hakim değiliz.

TESADÜFEN ELEKTRİK MÜHENDİSİ

Kamil Erdem ‘‘Üniversiteye girişte yapılan bilinçsiz bir tercih’’ dediği elektrik mühendisliğini 1995'e kadar sürdürmüş, müzik rakip kabul etmez biçimde ağır basınca bırakmış. Çalışma biçimini şöyle anlatıyor: ‘‘Her gün mutlaka enstrümanı elime alıyorum, ama her gün 8 saat çalışılmasını da yanlış buluyorum. İnsanın en fazla elini geliştirir bu, fakat beyni durdurur. Yaratıcılığa yatkın olan müziklerde, mutlaka beynininizin de gelişmesi lazım.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!