Müzikal bir hikáyedir onunki

Güncelleme Tarihi:

Müzikal bir hikáyedir onunki
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2003 00:00

Ä°stanbul'da yaÅŸayıp, gece hayatını tanıyıp, 30 ve üstü yaÅŸlarını sürüp de Roxy'ye dair hiç anısı olmayan biri var mıdır? 12 Kasım gecesi vuku bulacak parti ile 10. doÄŸum gününü kutlayacak olan Roxy'nin hikáyesini anlatmak adına salt kelimeler kifayetsiz kalabilir. Zira müzikal bir hikáyedir bu. Ve Ä°stanbul'un sosyal ve kültür hayatında hatırı sayılır bir yeri olan Roxy'nin albümünü yapabilmek için belki de en isabetli yol, bir müzikal çekmektir.Ä°stanbul Festivali döneminde, Roxy'de bir gece: Yine mahÅŸer kalabalığı var. Sahnedeki cazcı deveranını tarife, kelimeler kifayetsiz... Festival için gelmiÅŸ yabancı ve Türk müzisyenler emprovizasyonda kopmuÅŸlar, kendinden geçmiÅŸ aşıklar misali atışıyorlar. Sahnenin tam dibindeki basamaklardayız. Yanımdaki dostum, burnumuzun dibinde çalan, Amerika'nın en önemli ‘‘yeni jenerasyon’’ saksofoncularından Jashua Redman'ın fotoÄŸraflarını çekmekle meÅŸgul. Jam session, saatler sonra bitiyor. Müzik hakikaten ruhun gıdasıysa, ruhlarımız ‘‘mide fesadı’’ geçirmek üzere; yine de doymak mümkün görünmüyor. Fakat oburluÄŸun da bir sınırı var elbet. Bir müddet sonra ışıklar yanıyor, mekán boÅŸalmaya baÅŸlıyor. O sırada heyecanlı bir el dokunuyor omzumuza. Dönüyoruz, az önce sahnede piyano çalan Kerem Görsev: ‘‘Bu gece benim için çok önemli. Ä°nsan her zaman Jashua Redman ile birlikte çalma ÅŸansını elde edemiyor tabii. O çektiÄŸiniz resimlerden benim de birkaç tane edinmem mümkün mü?’’Bilenler bilir: O dönem eÄŸlencenin ve müziÄŸin rakipsiz mabediydi Roxy. Zaman içinde örnekler çoÄŸalmış olsa bile, pek çok kiÅŸiye göre, hálá da biriciktir... 12 Kasım'da vuku bulacak bir partiyle 10. yıldönümünü kutlayacak olan Roxy'nin Ä°stanbul'un sosyal ve kültür hayatındaki önemini yadsımak ne mümkün... Efsane müzisyenlerin kendi ayaklarıyla geldikleri, sırf kendi keyifleri için çaldıkları, isimsiz bir amatörken burada yakaladıkları ÅŸansla bugün şöhreti yakalamış nicelerinin doÄŸduÄŸu kulüp burası.SÄ°Z NEREYE BÄ°Z ORAYAHikáyenin başı, aslında Roxy'nin açılmasından çok öncelere, '91 yılında had safhada ‘‘in’’ olan Ortaköy'deki Ceneviz Kahvesi'ne kadar uzanıyor.Küçücük bir mekán olduÄŸu hálde her dem tıklım tıkış dolan Ceneviz Kahvesi, çalınan müzik ve kurulan müşteri-tayfa diyaloÄŸu açısından yeni yeni canlanmaya baÅŸlayan taze bir eÄŸlence anlayışının müjdecisi gibidir.Daha sonra, BeyoÄŸlu Sefahathane ile ismini Fellini'nin ünlü filminden alan, yapımcı Leyla Özüak'ın sahibi olduÄŸu, Harbiye'deki 8 1/2'un parladığı dönem gelir. Kargadan baÅŸka kuÅŸ, bu iki küçük kafe-barın dışında mekán tanımayan müdavimler, buralardaki iÅŸletmeci, barmen ve DJ'leri mürid sadakatiyle nereye gitseler takip ederler. Kısa bir Tribünal dönemi ve ardından Roxy...Ceneviz Kahvesi'nde, 8 1/2'da, Tribünal'de iÅŸletmeci ve DJ olarak çalışan, Roxy'nin ortaklarından ve DJ'lerinden Kaan Yüceil, Roxy'den içeri ilk kez ayak bastığı günü bugün gibi hatırlıyor: ‘‘Şimdiki ortağım, Sefahathane'nin sahibi Cem Selcen hep benimle bir ÅŸeyler yapmak istemiÅŸtir. Sefahathane zaten açık bir yerdi. Bense yeni bir ÅŸeyler yapmak istiyordum. Bir gün Cem'le Taksim Parkı'nda karşılaÅŸtık. 'Ne yapıyorsun?' diye sordu. 'BildiÄŸin gibi' dedim. Roxy'nin yerini tarif etti ve 'Böyle bir yer var, ne dersin?' diye sordu. O zaman burası gay-bar nevi bir yerdi. O kadar karanlıktı ki, içeride en fazla iki dakika dayanabildik ve çıktık. Ben öyle bir karanlığı bir de Topkapı'daki zindanlarda gördüm, karanlığın içine resmen elimi sokabiliyordum. Ama yine de çok beÄŸendim, nedense yeni bir baÅŸlangıç için çok uygun göründü. 'Güzel' dedim, 'hadi yapalım.' O dönemde büyük yerler bir bir kapanıyordu, biz tam tersini yaptık. Büyük riskti...’’Bu karar üzerine Roxy, Kaan Yüceil, Cem Selcen, Kadir AlbaÅŸ, Murat Öztürk, Ömer Köse ve Engin Yılmaz'ın ortaklığında kurulur ve Ä°stanbul'un göbeÄŸine bomba gibi düşer. Bir buluÅŸma noktasına dönüşen Roxy'nin müşteri kitlesi çeÅŸitlenir ve geniÅŸler. Pek az kiÅŸi bilse de, kulübü müzikal açıdan, ilk bir buçuk yıl boyunca kasetlerden oluÅŸan bir arÅŸiv sırtlanır. O dönem CD'ler yeni yeni basılmaktadır ve arzu edilen her albüme öyle kolay kolay ulaşılamaz. Müteakip seneler boyunca, abone oldukları ‘‘enteresan yerlerden’’ edindikleri, dünyanın dört bir yanından getirttikleri CD'lerden oluÅŸan, her telden çalan, zengin bir CD arÅŸivi oluÅŸturmuÅŸ olsalar da bugün hálá ‘‘Roxy Adamları’’nın gönlünde kasetlerin yeri ayrı.50'LERÄ°N NEW YORK'URoxy'nin ve çalınan müziÄŸin ÅŸanı her geçen gün biraz daha yürür. Her damara göre bir dirhem ÅŸerbet mevcuttur: Rock, kulüp sound'u, house, soul, funk, hip-hop, raeggae, Latin... O dönem, garip bir ÅŸey olur, ‘‘yukarıdaki yüce ruhlar Roxy'ye destek vermeye baÅŸlar.’’Bir gün yeni sesler, yeni melodiler keÅŸfetmek umuduyla EMI'a alışveriÅŸe giden Kaan Yüceil, ‘‘Ben Harper diye bir adamın’’ diskine rastlar. Harper'ın çaylaklık dönemidir. ‘‘Tam Roxy'ye yakışacak bir insan’’ diye düşünürler. Bir aya kalmaz, Harper, Roxy'nin sahnesindedir. Bunun üzerine Roxy'de, Türk cazcılarıyla ufak jam session'lar düzenlenmeye baÅŸlanır. Ä°mer Demirer, Erkan OÄŸur, Ali Perret, NeÅŸet Ruacan, Mahmut Yalay, Sarp Madenci, Can Kozlu ve daha niceleri... Memleket sınırları dahilinde nam salmış, yaÅŸayan efsane statüsüne ulaÅŸmış, birçok isim Roxy'de sahne alır:MEMLEKETTEN DÃœNYAYA‘‘Bizim dünya çapında müzisyenlere ulaÅŸmamızdaki en büyük etken, Türk cazcılarıdır. Åžimdi hepsinin ismini sayamayacağım kadar çok müzisyen var... Bu durum Branford Marsalis'in kulağına kadar gitmiÅŸ, kalktı buraya geldi. O bence Roxy'de hemen her ÅŸeyin baÅŸladığı gecedir. Acid Trippin' çalıyordu. Ali Perret, Ä°mer Demirer, Erkan OÄŸur; bir altılı olarak sahnedeydiler sanırım. O gece Esma Sultan'da Le Funk'ın gecesi varmış. Branford Marsalis'in çıkışta buraya geleceÄŸini duydum. Yanında Giles Peterson da vardı. Oturduk uzun uzun muhabbet ettik. Basketten, müzikten konuÅŸtuk. Esma Sultan Yalısı'nda sosyeteye çaldığı için biraz mutsuzluk vardı Branford'un üzerinde. Ben de dedim ki; 'Senin sahnen burası, gel buraya ne yapacaksan yap. Biz ciddi ciddi amatörüz, ruhumuz bu sahnede. Ve gerçekten inanılmaz bir gece oldu o gece. Arkasından Wynton Marsalis'i, Marcus Miller'ı, Jashua Redman'ı, Roy Hargroove'u geldi... Bu durum öyle yayıldı ki kulaktan kulaÄŸa, buradan bir dolu isim geçti. Branford Marsalis'in New York'taki bir fısıldaması, inanılmaz bir yankı buldu. Bizi 'Burası 50'lerin New York caz kulüplerine benziyor. Böyle bir kulüp artık orada yok' diye bizi ilan ettiler. Bunu biz deÄŸil, onlar yakıştırdı.’’Gerisi de tarih zaten: Groove Collective'lerin, Ä°lhan ErÅŸahin'in ikinci adres bellediÄŸi adres olup çıkar Roxy... Sahneden Marcus Miller, Wynton Marsalis, Roy Hargroove gibi yaÅŸayan efsaneler geçer... Roxy, muhtelif festivaller için Ä°stanbul'a gelen müzisyenlerin konser sonrasında kendileri için çalmaya geldiÄŸi yerdir artık:‘‘Festival Kurulu, bu Branford hadisesinden iki sene sonra kaale almaya baÅŸladı bizi. Böyle aktı gitti... Marcus Miller'ın beÅŸ saatlik bir performansı vardır burada, biz adamın önünde resmen biat ettik. Önünden 20 tane müzisyen geçti, o hálá sahnedeydi. 17 yaşındaki bir Türk trompetçi çocuk bile çaldı önünde. Wynton Marsalis iki kere çaldı burada. Çok önemli bir isimdir ya, çalmaz bu adam. Ve ben burada dans ettiÄŸini gördüm o cool adamın. Buraya ilk geldiÄŸi zaman yanına gittim, konuÅŸmaya baÅŸladık. BaÅŸta biraz sertti bana karşı. Dedim, 'Çalmayacak mısın? Bak burada güzel ÅŸeyler oluyor?' 'Yok, trompetimi getirmedim,' dedi. 'E,' dedim, 'buluruz bir trompet, n'olucak ki?' Bu arada sahnede Ali Perret, Ä°mer Demirer, Christian McBride var. 'Ä°yi' dedim, 'gece bizim gecemiz, seni görmek hoÅŸ olurdu ama yine de sen bilirsin...' Bir konyak geldi önüne. New York cazcıları o dönemde nedense ha bire konyak içiyordu; varsa yoksa Remy Martin... Adam içkisini içerken, Ä°mer'i dinledi. Ä°mer'in trompeti nasıl üflediÄŸini gördüğü anda dayanamadı. 'Ä°nanılmaz' dedi, 'bana bir trompet verin!' Sahneye çıktı, birlikte çalmaya baÅŸladılar. Hatta o gece Ä°mer'e teklif yapmıştır Marsalis, 'New York'a gel, bize katıl' diye...’’Bu durum, kartopu misali büyür, büyür, çığa dönüşür. Parliament Jazz Festivali'nin jam session'ları, farklı müzik türlerinin çalındığı tematik partiler, tiyatro gösterileri, performans sanatı temsilleri, idolleÅŸmiÅŸ müzisyenlere ithafen düzenlenen partiler, haftasonlarının ter-ter-tepinmeleri; durmak durulmak nedir, bilinmez...FENOMEN OLUP ÇIKTIRoxy özellikle 95-98 yılları arasında bir fenomene dönüşür. Amerika, Ä°ngiltere, Hollanda, Fransa, Kanada gibi ülkelerde nam salmış bir kulüptür. MTV, MCM gibi müzik kanallarına, BBC'ye konu olur: Orası ‘‘Roxy-Ä°stanbul’’dur. Arkadan, bir ÅŸey baÅŸlatmamız gerekir diye düşünürler, Roxy Müzik Günleri çıkar ortaya. Coldhouse, Nekropsi gibi grupların isimlerinin ilk kez duyulduÄŸu Roxy Müzik Günleri'nin önümüzdeki yıl dokuzuncusu gerçekleÅŸecek. Peki popüleritesinin kimi zaman çoÄŸalıp kimi zaman azalmasına, hatta vaktiyle kapıdaki bodyguard terörü yüzünden çıkan kimi olaylar nedeniyle bir dönem, belli bir kesim tarafından boykot edilmesine raÄŸmen Roxy'nin, Ä°stanbul gibi her gün yeni bir kapının açılıp pek çoÄŸunun ertesi ay kapandığı, müşteri kitlesinin tüketim performansı ve oburluktan yana kırmızı karıncalara rahmet okuttuÄŸu bir metropolde, bunca yıl báki kalmasının sırrı nedir?‘‘Ruh meselesi’’ diyor Kaan Yüceil: ‘‘Benim tüm hayatım burası oldu. GeçmiÅŸimi buraya getirdim, geleceÄŸimi de... Tüm bilgimi, kalbimi, eÄŸlencemi, öfkemi, dokunuÅŸumu... Hep birtakım trendler içine girip çıktı kulüpler. Trend kalıcı bir ÅŸey deÄŸildir, yok olmaya mahkûmdur. Sen trendi yaratabilirsin ama trendin mahkûmu olursan bitersin. Bunu ben 10 yıl önce de söylerdim, hálá da söylerim. EÄŸlencenin karakteri vardır ama ne olduÄŸu belli deÄŸildir. Ve güzel olan da odur zaten, sürprizler içerir.’’Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!