Müzik dinlemek beni yoruyor

Güncelleme Tarihi:

Müzik dinlemek beni yoruyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2001 00:00

Dünyaca ünlü bestecimiz Nevit Kodallı, arkadaşımız Yener Süsoy'a ‘‘müzik dinlemenin kendini yorduğunu’’ söyledi. Nedenini de şöyle açıkladı: ‘‘Gayri ihtiyari müziği cerrah gibi kesip biçmeye başlıyorum!..’’ Gününü dolu dolu yaşayan büyük bestecimizin Mersin'deki evinde en büyük eğlencesi ise kıçtan takma motorlu teknesiyle balığa çıkmak...Keyifliyken Mozart ciddiyken Bach Balık tutmayı çok severim, özellikle kaşıkla lüfer çekerim. Bir keresinde 27 tane kofana tuttum ama, şimdi Mersin'de de balık kalmadı. Kıçtan motorlu küçük teknem var, onunla bazan çıkıyorum.Keyifliyken Mozart, ciddiyken Bach dinlerim. Çok fazla müzik dinlersem çok yoruluyorum. Çünkü gayrıihtiyari o müziğin ne olduğunu çıkartıyorum, başlıyorum cerrah gibi kesip biçmeye.Gırgır’ın kapanması bence büyük kayıpKarikatürü çok severim, kompozitör olmasaydım çok iyi bir karikatürist olmak isterdim, Turhan Selçuk gibi mesela. Gırgır'ın kapanması bana göre büyük kayıp.Ben çok kolay yazan bir insan değilim. Yazdıklarımı rahatlıkla dinledikleri için kolay yazdığımı sanırlar. Halbuki o hale getirinceye kadar çok sıkıntı çekerim. O sıkıntılar içinde çok volta atarım, bir eseri yazarken kilometrelerce yürümüş olurum aslında. Çok yorulduğum zaman bilmece çözerim veya şiir okurum.Türk-İslam sentezi diye bir şey olmazAtatürk deyince bizim kuşak öncelikle her şeyin bu vatan için olduğunu anlar. O'nun ‘‘Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak’’ sözünü aklından çıkarmadan yükselmek için çalışır. Ben eserlerimi yazarken muasır medeniyetin de ilerisine gittim, TÜrk Müziği'yle gittim. Bugünkü nesil kendi tarihini doğru dürüst bilmiyor, okutulan tarih kitapları baştan aşağı yanlış. Bizim kuşak kendini kültüre adayarak yetiştirdi, şimdi ise kültürden kaçma var. Tutturmuşlar Türk-İslam sentezi diye, böyle bir şey olmaz. İslam dogmadır, hiçbir şeyle senteze girmez.İrtica yandaşları tabela değiştiriyorDin ticaret vasıtasıdır. Atatürk'e karşı çıkıyorlar, çünkü hacı hoca takımı diye kimse kalmamıştı. Esas Müslümanlık laisizm içindedir. İrtica hálá büyük bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Tabela değiştiriyorlar, hepsi o kadar. Tayyip Erdoğan'ın af kapsamına almak demek, Cumhuriyeti intihara zorlamak demek bence. Atatürk bizi ümmetlikten milletliğe geçiriyordu, şimdi ümmetten de beter olduk. Bu globalizm oyunu içinde artık ne olduğumuz da belli değil.Piyano ve yaylı sazlar ustası- Oscar Wild'e sormuşlar ‘‘Üstat nasıl yaratıyorsun?’’ diye; o da ‘‘Onu bilsem hiç durmadan yaratacağım’’ diye cevap vermiş. Önce Allah'ın verdiği yetenek, sonra kültür. Dünyayı tanıyacaksınız ki, onların içersinden kendinizi çıkartıp bulabilesiniz, yoksa taklitçi olup kalırsınız. 10 yaşındayken gayet iyi nota okuyordum, iki ve üç sesli besteler yapıyordum kendime göre. En çok Bach ve Mozart'ı seviyordum. Sınavlarına girmeme ailem başta karşı çıktı, çünkü kompozisyon bölümü çok uzun tahsil gerektiriyor, ortaokuldan sonra 9 sene. Sonunda ikna edip 1939'da 211 numaralı yatılı öğrenci olarak Devlet Konservatuvarı'na girdim. Öğrencilik yıllarımda sabahlara kadar çalıştım, bir sene sınıf atladım. Bağlamanın yanısıra viyola çalıştım, yaylı sazların hepsine hızla hákim oldum. Sonra alto saksofonu öğrendim, kısa zamanda Bartok'tan eserler çalacak hale geldim. Girdiğimin üçüncü senesinde ‘‘Köroğlu’’ üzerine bir piyano için ‘‘Ballad’’ yazdım. Bende çok emeği olan hocam Necil Kazım Akses bunu çok başarılı buldu, bir konserde Bülent Arel'e çaldırdı. Derken Carl Ebert'in davetiyle koroda söylemeye başladım, en ünlü hocalarından şan dersleri aldım. ‘‘9. Senfoni’’yi söyledik 1942'de, ardından ‘‘Fidelio’’yu. ‘‘Satılmış Nişanlı’’yı oynarken baletimiz Cüneyt Gökçer'di. Şan tekniğini kendimde tecrübe ettiğim için çok iyi şan yazarım. Korolarda söylemenin yanısıra perdecilik de yaptım, daha neler neler. Asıl branşım olan kompozisyon ve orkestra yönetiminin yanısıra hocam Ferhunde Erkin sayesinde piyanoda ustalaştım. Çağdaş piyano edebiyatını tanımam için bana Bartok, Martinu ve Hindemith gibi bestecilerin eserlerini çaldırırdı. Bu arada Türkiye'nin ilk lied'lerini yazdım, 1946'da 7 tane. İkisi Nazım Hikmet'in olduğu için başıma bela geliyordu az kalsın. Ötekilerin dördü Cahit Külebi'nin, biri de Ömer Bedrettin'indi. Mutlak sessizlik ister Nevit Kodallı'nın 41 yıllık eşi Olcay Kodallı, ünlü bestecinin çalışırken ‘‘mutlak sessizlik’’ istediğini belirtti. Olcay Kodallı, eşini şöyle anlattı: ‘‘Birbirimizi her zaman sevip saydık. Bana hiç zor gelmedi. 1962 doğumlu oğlumuz Nihat radyolog olarak Marmara Üniversitesi'nde doçent. Bir torunumuz var, onun da adı Nevit. Küçük oğlumuz Murat 1967 doğumlu.’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!