Ayten SERİN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 09, 2003 20:57
Elektrik mühendisi Osman Yavuz yedi yıldır merak sardığı gramofonları biriktirmeye başlayınca 170 gramofon, 17 fonograf, 6 bin plak ve sayısız gramofon parçalarıyla müze dolusu gramofonun sahibi oldu.
Yavuz şimdi koleksiyonunu müzik ve tarih meraklılarına açmak istiyor. ‘‘Hayalim bir müze kurabilmek ama bundan sonrası benim boyumu aşıyor’’ diyor. Böyle bir kültür hazinesini değerlendirmekten yana olanlara duyurulur...
Makine imalatı yapan bir şirketin sahibi 43 yaşındaki Osman Yavuz'un gramofon merakı eşiyle birlikte İstanbul Fatih'teki Horhor Çarşısı'nda gördükleri bir gramofonu beğenmeleriyle başladı. Gramofonu alıp hevesle eve getirdiler ancak zembereği kırık çıkınca hiçbir şey dinleyemediler. Birkaç ay sonra başkasını buldular. Bu kez duydukları müzik sesi, aslında yeni bir merakın başlama işaretiydi. Yavuz, Türk sanat müziği ve halk müziği seviyordu ve sevdiği sanatçıların taş plaklarını toplayıp gramofonla dinlemeye başladı:
‘‘İlk gramofonu görselliği için almıştık ama sonra kendimi iyice kaptırdım. ABD, Hollanda, Fransa, İngiltere ve Almanya'daki fuarlardan, pazarlardan gramofon toplamaya başladım. Gezi için gittiğim her yerde gözüm hep gramofon satıcısı arıyor. Bu öyle bir hastalık ki bazen yurtdışına alım için gittiğimizde heyecandan sabaha kadar uyuyamıyorum.’’
ÜNLÜ MARKALARIN NADİDE PARÇALARI
Yavuz, bugün 170 gramofona ulaşan koleksiyonunu bu konuda uzman arkadaşları Alaattin Haznedaroğlu ve Tevfik Oruç'un da katkılarıyla oluşturmuş. Koleksiyonu yakın müzik tarihi gibi. His Master's Voice, Edson, Decca, Columbia, Peterpan, Polydor gibi markaların hemen her dönemde ürettikleri gramofonlardan örnekler var.
1960'larda tarihe karışan gramofonların koleksiyonda bulunan türleri, bu işin sanayisinin zamanında ne kadar geliştiğini kanıtlar nitelikte. Çanta tipi, salon tipi, borulu, piknik için taşınabilen, çocuk gramofonu, genç kız gramofonu, abajur şeklinde, sehpa görümünde, dolap görünümünde, perdeli, üstünde satranç seti bulunan, minyatür piyano görünümünde, işlemeli büyüklü küçüklü gramofonlar.
En pahalısı 8 bin Euro'ya aldığı Panafon marka, nadir bulunan bir gramofon. Yavuz bundan sonra artık 10-15 tane çok pahalı gramofon kaldığını bunları almaya kalkmanın ise boyunu aşacağını söylüyor. Zaten Yavuz ve ailesini oturma odasında oturmak zorunda bırakacak kadar büyüyen koleksiyon artık salona sığmıyor.
1600 TAŞ PLAK, 1200 İĞNE
Yavuz'un koleksiyonunda gramofonun bir önceki kuşağından silindir şeklinde ‘‘mum plak’’ları çalan 17 değişik fonograf, yüzlerce aksesuvar, 1200 değişik çeşit iğne, rengarenk iğne kutuları, plakların tozunu silmek için kullanılan 150 silgi bulunuyor. Yavuz elindeki cihazlarla plaklara ses kaydı yapabiliyor, ahşap iğnelerin ucunu bileyebiliyor, gramofonların bakımını da yapıyor.
1600'den fazla 78 devirlik taş plaklarda, Müzeyyan Senar, Hafız Ahmet, Hafız Burhan, Münir Nurettin, Hafız Sami, Hafız Kemal, Deniz Kızı Eftelya'nın seslendirdiği şarkılar, Hacivat ve Karagöz oyununun ses kayıtları var. Plakların her biri görsel yönden de son derece çekici.
AVRUPA MÜZELERİNDEKİLERİN YÜZDE 80'İ BENDE VAR
Genelde çok nadir olanlarını topladım. Koleksiyonumdaki gramofon ve fonografların hepsi çalışır durumda. Artık çok iyi bir aşamaya geldim. Benim koleksiyonumda Avrupa'daki müzelerde bulunan çeşitlerin neredeyse yüzde 80'i var. Ama Türkiye'de bir gramofon müzesi yok. Bu koleksiyon bize zevk veriyor ama paylaşmak daha önemli. Umarım bir hayır kurumu ya da sponsorun yardımıyla bir müze kurabiliriz.