Güncelleme Tarihi:
Odatv Davası’ndan dün tahliye edilen gazeteci Müyesser Yıldız, DHA’nın sorularını yanıtladı. 16 aydır tutuklu olduğunu söyleyen gazeteci Müyesser Yıldız, "Bedenim içerdeydi ama aklım dışardaydı. Cezaevinde sadece okudum ve yazdım. Bol bol yürüdüm. 170 tane kitap okudum. Kitap çalışmalarım vardı onları yürütmeye çalıştım" dedi. Koğuş arkadaşı olmadığını söyleyen gazeteci Uğur, "Yalnız kaldım. Son 12 ay 18 gündür yalnızdım, tek başımaydım. 21 kişilik koğuşta" dedi.
MÜYESSER YILDIZ'IN TAHLİYE SEVİNCİ- Fotogaleri
"CEZAEVİ ŞARTLARINDA YAŞAMAYA DİRENÇ GÖSTERDİM"
"Koğuş arkadaşı istedeniz mi, talebiniz oldu mu?" sorusuna gazeteci Müyesser Yıldız, "Silivri Cezaevi’nde böyle bir imkan yok. Orada şu anda zaten iki tane daha bayan arkadaş var. Yine iddia olunan ’Ergenekon’ terör örgütüyle alakalı. Ama onlar ayrı koğuşta ben ayrı koğuşta. Toplam 3 bayan var. Onlarla birarada kalma şansım olmadığı için ben yalnız kaldım. Yani istesem de başka bir kadın imkanı yoktu. Bana başka bir cezaevi dediklerinde yani kadınların olduğu Bakırköy... Orada olduğumu 12 ay sonra fark etti insanlar. 12 aydan sonrada birçok şey zaten yaşanmış bitmişti. O saatten sonrada ben artık başka bir cezaevine gitmedim" diye konuştu. Cezaevi şartlarına da değinen gazeteci Müyesser Yıldız, "Cezaevinde fiziki şartlar var, ruhsal şartlar var. Fiziki şartlar bir betonun içersinde gömülmüşsünüz. İşte toprak yok, ot yok, insan yok, insan kokusu yok. Yalçın Küçük Hoca’nın ifadesiyle. Ruhen de direnç gösteriyorsunuz. O şartlarda yaşamaya direnç gösteriyorsunuz. Biz de bu direnci gösterdik" diye konuştu.
"ÖRGÜT BÖYLE KURULUYORMUŞ"
Cezaevinde tutuklu kaldığı dönemde yalnız olduğunu hissetmediğini söyleyen gazeteci Müyesser Yıldız, "Çünkü dışarda yüreği benimle beraber olan insanlar olduğunu biliyordum. Bu davada bizden uzun süredir yatan insanlar olduğunu biliyordum. Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanı (İlker Başbuğ) oraya geldi. Nasıl yalnız olabilirdik ki. Biz orada hiç birbirimizi tanımadan kocaman bir aile olduk. Bizim yargılandığımız Odatv Davası’nda biz hiç birbirimizi tanımıyorduk arkadaşlarımızla. Mahkeme sürecinde tanıştık ve çok güzel arkadaş olduk. Hepsini de çok seviyorum şimdi. Hiç tanımadığım insanlardı. Örgüt böyle kuruluyormuş. Dolaylı örgüt olduk" diye konuştu.
’İLKER PAŞA’YA YALNIZ KALMAYIN’ DEDİM"
Ergenekon Davası’nda tutuklu bulunan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’a yolladığı mektuba da değinen gazeteci Uğur, "İlker Paşa’nın yalnız kalacağı haberini aldım. Yalnızlığın ne demek olduğunuda çok iyi bildiğim için ben zorunluluktan yalnızdım. Yani kendi isteğimle olan bir hadise değildi. Ama İlker Paşa’nın tercih şansı vardı. Çünkü bir çok silah arkadaşı oradaydı. En azından anlaşabileceği insanlar olabilirdi. Yalnız olmak ne demek onu anlatmaya çalıştım. ’Sakın yalnız kalmayın’ dedim. Yalnız kalmak zor çünkü. Nitekim de yalnız kalmadı. Hele ki Genelkurmay Başkanlığı yapmışsınız düne kadar. Devletin en tepesinde sorumluluk almışsınız. Başbakan ve cumhurbaşkanı ile çalışmışsınız sonra bir ifade için kendi ayağınızla gitmişsiniz ve bir saat sonra kendinizi Silivri’de bulmuşsunuz .Korkunç bir şok olmalı. Yani bizlerin yaşadığı çok anlamsız kaldı İlker Başbuğ’un yaşadığından sonra" dedi. İlker Başbuğ’a mektup yazmaya devam edeceğini dile getiren gazeteci Müyesser Yıldız, İlker Başbuğ ve diğer meslekteşlarını ziyaret etmek istediğini söyledi.
"İÇERDEKİ İNSANLARIN SUÇSUZ OLDUĞUNA İNANIYORUM"
Gazeteci Uğur, "İçerde neden 18 ay kaldığımı bilmiyorum. Ve ben dün niye bırakıldığımı da bilmiyorum. Ya da ben bırakıldım diğer arkadaşlarım neden bırakılmadı anlamakta zorlanıyorum. Düne kadar bedenim içerdeydi aklım ruhum dışardaydı bugun itibariyle bedenim dışarda ama aklım ruhum arkadaşlarda o insanlarında bir an önce bırakılması gerekiyor. Kimse hak etmedi çünkü böyle bir süreci" diye konuştu.
Tahliye olduktan sonra ağladığını anlatan gazeteci Müyesser Yıldız, "Üzüldüm, ben bırakıldım, Barışlar, Soner Bey, Hanefi Avcı, Yalçın Küçük neden bırakılmadı. Bu sorunun cevabını arıyorum" dedi. Yıldız, "Yeşili özledim, toprağı özledim, güneşin doğuşunu ve batışını özledim, yıldızları özledim. Bir hayvana dokunmayı özledim" diye konuştu.
"TAHLİYE OLDUKTAN SONRA İKTİDARDAN BENİ ARAYAN OLMADI"
Gazeteci Uğur, "Tahliye olduktan sonra beni ilk arayan Hikmet Çetin oldu. Arkasından Deniz Baykal Bey aradı. Hepsi ’Geçmiş olsun’ dedi. Ancak iktidardan şu ana kadar arayan olmadı. Milletvekilleri aradı. Sayın Nur Serter, Emine Ülker Tarhan aradı. Hep CHP’den arayanlar oldu. Geçenlerde Bülent Arınç Bey, ’Leyla Zana genç bir kadın 10 yıl hapiste kaldı izdırap duydum’ sözünü okuyunca dedim ki, halen burada 16 aydır Silivri’de kalan genç bir bayanda var acaba onla ilgili de ızdırap duydunuz mu? diye içimden geçmişti. Arayan olmadı" dedi.
"CEZAEVİNDE VERİLEN YEMEKLERİ ALMADIM"
Duruşma günlerinin 3 ay aralıklarla yapılmasını eleştiren Yıldız, "Adaletten umudumu kestiğimi göstermek için cezaevinde verilen yemekleri almadım. Cezaevinde verilen sağlık hizmetlerini almadım. İlk defa dün öğlen saatlerinde adliyede eşimin oğlumun getirdiği sıcak yemeği yedim. 100 günden sonra. İçerde yoğurt, bisküvi, meyveyi kendi paramla cezaevi kantininden aldım" dedi.
"CEZAEVİNDE HİÇ OLMAZSA BİR KEDİ OLSUN DEDİM"
Kedileri çok sevdiğini dile getiren Yıldız, "Cezaevinde koğuş arkadaşım yok, hiç olmazsa bir kedi olsun dedim. Kamuoyuda çok ilgi gösterdi. Ancak rahatsızlık duyuldu. Yani bir yönetmelik değişikliğiydi aslında olabilirdi. Siyasi suçluyuz. Tarzımız duruşumuz belli. Bir ihtiyaç ki onu arzu etmişiz. ’Yönetmelik izin vermiyor kusura bakmayın’ denir. Ama ’Müyesser Hanım’ın böyle bir talebi yok’ denildi. İnkar edilmeye çalışıldı. Verilmedi. Ama dışarı çıktığımda kedi geldi beni buldu" ifadelerini kullandı.
"DÜN OĞLUMU KOKLAYARAK UYUDUM"
En çok oğlu İlim Uğur’u özlediğini dile getiren Yıldız, "İlk defa akşam oğluma sarılarak yattım. Onu koklayarak yattım doya doya" dedi. Müyesser Yıldız sözlerini şöyle tamamladı:
"Ben neden 16 aydır tutukluydum anlamadım. Şimdi o arkadaşlarında durumu aynı. Eğer dün ben bırakıldıysam onlarında haydi haydi bırakılması lazım. Özellikle 2 genç Barış arkadaşlar. Bu ülke artık gençlerini küstürmekten vazgeçmeli onlar çok akıllı çocuklar. Onlar bunu hak etmediler. Biz belli bir yaşı aştık katlanırız. Onlar daha yolun başındalar. İçerdeki arkadaşlarımda çıkacaklar umudumuzu kaybetmiyoruz."