OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 07, 2000 00:00
MUTLULUK HAYATIMIZI MAHVEDÄ°YOR Mutluluk güneÅŸ gibidir. Ona doÄŸrudan bakamayız. Görmek için kafamızı yana çevirdiÄŸimizde de gözden kaybolur. Kızgın, mutsuz, bezgin olduÄŸumuzda bunun farkındayızdır. Ancak mutlu olduÄŸumuzu anlamamız için mutlu olduÄŸumuz anların sona erip maziye karışması gerekir. MutluluÄŸu, bizden gizlenmiÅŸ birÅŸeymişçesine ararız. ABD Anayasası'nda bir vahÅŸi hayvanın takibinden sözeder gibi mutluÄŸunun takibi'nden söz edilir.Geçenlerde Harvard Ãœniversitesi'nde görevli bir psikolog bir araÅŸtırma yayımladı. Psikolog Daniel Gilbert, 100 üniversite profesörü üzerinde duygusal barometrelerin nasıl çalıştığını inceledi. Gilbert'in bu araÅŸtırması mutluluÄŸu yakalama yeteneklerimiz ve deÄŸiÅŸime karşı gösterdiÄŸimiz direnç konusuna yeni bir bakış açısı getiriyor. Profesörlerden emekli olana kadar aynı üniversitede çalışma hakkını elde edenlerin mutlu, edemeyenlerin ise mutsuz olacakları öngörülmüştü. Ancak hiç de öyle olmadı. Bu hakkı elde edenler bir süre için sevindiler ama sevinçleri umulan kadar büyük deÄŸildi. Keza bu hakkı elde edemeyenlerde de öyle büyük bir yıkım falan görülmedi.Kendimizi mutlu etmek kolay iÅŸ deÄŸil. Ancak kendimizi neÅŸelendirmek de fazla zor bir ÅŸey deÄŸil. Gilbert, "Ä°nsanlar çoÄŸu çok zaman mantıklı bir ÅŸekilde mutlu olabiliyorlar" diyor. Huntington hastalığına yakalanmış ve kanında HIV virüsü bulunmuÅŸ insanların yıkılacakları düşünülüyordu fakat çok gariptir ki psikologların üzerinde araÅŸtırma yaptıkları hastalarda böyle bir sonuçla karşılaşılmadı. En stresli ÅŸey belirsizlikti. Korkup test yaptırmaktan kaçan insanların hastalığa yakalanan insanlardan daha kötü durumlarda oldukları görüldü.Piyangodan ikramiye kazananların mutlu olacakları düşünülür. Gerçekten de ilk ÅŸaÅŸkınlık anlarında kazananlar havalara uçarcasına sevinirler. Ancak biraz sonra bu sevinçleri yatışır ve eski hallerine dönerler. Eski atasözünün doÄŸruluÄŸu içinde bulunduÄŸumuz çaÄŸda daha iyi anlaşılmaktadır: "Para ile saadet olmaz"…Amerika'da ses getiren bir kitap çıktı piyasaya. "Lüks Tutkusu: Aşırılık Çağında Para Neden MutluluÄŸu Satın Alamıyor?" Kitabın yazarı Robert Franks.Yazar bu kitapta, içinde bulunduÄŸumuz gönenç çağının insanları mutlu etmeyi baÅŸaramadığını söylüyor. Açıkça görülmekte ki "tüketim terapisi" iÅŸe yaramıyor. Frank'e göre batı dünyası kendini harcamaya ve tüketmeye fena halde kaptırmış durumda. Tüm ekonomik tabakalarda bu eÄŸilim bariz bir ÅŸekilde görülüyor. Bir zamanlar lüks kategorisine giren ÅŸeyler artık bir zorunluluk olarak algılanıyor. O ÅŸeyin yokluÄŸu bir memnuniyetsizlik ve doyumsuzluk yaratıyor. Daha büyük evler, arabalar, daha cafcaflı tatiller, ailemiz ve dostlarımızla daha az beraber olmalar ve peÅŸinden psikolog koltuÄŸuna daha sık yatmalar. Bunlar birbirini gölge gibi izleyen kaçınılmaz bir sebep sonuç iliÅŸkisinin öğeleri. Hepsi de 25 yaşında olan 8 ülkeden 39 bin kiÅŸi ile yapılan bir baÅŸka araÅŸtırma gösteriyor ki günümüzün 25 yaşındaki genç insanları geçmiÅŸteki yaşıtlarına göre 3 kez daha fazla depresyona girmekte. Ä°ngiltere'de hafif depresyon vak'alarının oranı %22'den %31'e yükselmiÅŸ mesela. ABD'de insanların %20'si ciddi ruhsal hastalıklar yaÅŸamaktaymış. UyuÅŸturucu kullanımı ve bilumia, anoreksia nervoza, kumar gibi zorlantılı (kompülsif) davranışlar ve intihar oranları özellikle de gençler arasında yayılmakta. Freud haklı galiba: "Depresyon kuraldır, istisna deÄŸil"…Zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum giderek derinleÅŸiyor. BoÅŸanmalar duygusal bir savaÅŸa dönüşmüş. Ä°ÅŸsizlik, kiÅŸinin kendine saygısını siliyor. Çocuklar o derece hızlı büyüyorlar ki bu sürecin ana unsuru olan "mütemadiyenlik" kaybolup gidiyor. Ä°nsanlar o hale gelmiÅŸler ki baÅŸardıklarında dahi baÅŸarısız olduklarını düşünüyorlar. YaÅŸantılarımız, kendini keÅŸfetme çabasına dönüşmüş. Bu istikamette yürürken yolda belki mutluluÄŸu buluruz diye düşünüyoruz.MutluluÄŸun bir ölçüsü var mıdır? Mutluluk aslında bir yan ürün. Gün sayfasının kenarındaki boÅŸluklarda ve satıraralarında gizli... Terapilerde bazen kiÅŸisel acılarınızın ve yetersizliklerinizin nedenlerini öğrenirsiniz ve bunları öğrenmek suretiyle hayatınızın denetimini elinize geçirirsiniz. Ancak yine de yetinmezsiniz.Kendileri ile uÄŸraÅŸan insanlar asla mutlu olamazlar. Mutlu olduklarını söyleyen insanların mutlaka kendilerinden baÅŸka bir uÄŸraÅŸları vardır. Çok meÅŸguldürler; kendilerini bir iÅŸe kaptırmışlardır. Bir amaçları vardır. Ä°ÅŸ güç sahibi insanlar daha mutludurlar. Bir baÅŸka deyiÅŸle "insanlar ancak kendilerini kaybettiklerinde" mutlu olabilirler…Belki bugün daha "az" mutlu olmamızın -ya da öyle hissetmemizin- nedeni mutlu olmak için daha fazla çabalamamızdır. MutluluÄŸu, peÅŸinden koÅŸulması gereken bir amaç haline getirdi insanoÄŸlu. Öyle ki mutluluÄŸu, mutluluk üzerine konuÅŸmakla deÄŸiÅŸ tokuÅŸ ettik adeta.Ä°nsanlar mutluluÄŸun hakları olmadığını düşünüyorlardı geçmiÅŸte. Bunun nedenlerinden biri mutlu olmaya zamanları bulunmadığını düşünmeleri diÄŸeri de eskiden yaÅŸamın odak noktasının "Tanrı" olmasıydı. YaÅŸam bir tür bekleme odasıydı. Acılarla ve yoksullukla dolu bile olsaydı sonuçta bir amacı vardı.Ama bu tarz inançları artık fazla kiÅŸi taşımamakta…DoÄŸuyor, sonra da ölüyoruz. Bu iki nokta arasında yaptıklarımız önemli olan. Tanrısız bir dünyada hayatın anlamını bulmaya çalışıyoruz. Ä°nsanlar artık "eÄŸer ebedi bir mutluluk yoksa o halde mutluluÄŸu hemen ÅŸimdi ve bu dünyada yakalamalıyız" diye düşünüyorlar ve bu acelecilikleri onlara daha çok hüsran getiriyor.Independent'tan Çeviren: Nilay ERDOÄžAN - 7 Nisan 2000, Cuma Â
button