Mutluluğun para birimi bilgidir

Güncelleme Tarihi:

Mutluluğun para birimi bilgidir
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1998 00:00

Haberin Devamı

Herkes sizin için çok okuduğunuzu söylüyor. Ne okuyorsunuz.

- Herşeyi, ilimle ilgili herşeyi okurum.

Gaziantep'de herkes baklava işine merak salmışken kitap işi nasıl başladı.

-Babam medrese zamanlarının ilim adamıydı. Dört kardeşden yalnızca ben babama çektim herhalde. Daha 10 yaşındayken Arapça, Türkçe ve Osmanlıcayı söktüm. O günden sonra elime ne geçse okuyorum. Askerden önce ailece Antep'e göç ettik. Kitaplardan uzak duramadım. Bir ciltcinin yanında çalışmaya başladım. Kitapları öyle seviyordum ki, ustam bile yaptığım ciltleri kıskanıyordu. Antep deyip geçme buralarda kitabı da okumayı da çok sever.

Sahaflık nasıl başladı?

- Urfalı biri vardı birkaç sene önce öldü. Benim kitaplara olan düşkünlüğümü bildiği için çevre illerden ve köylerden ne kadar kitap bulursa getirirdi. İçlerinde elyazması olanlar da vardı. Kitapları önce okurdum. Değerli olanları müzeye danışarak satardım. Müze yetkilileri, kitapları değerli buluyorsa bir değer biçer, bana öderlerdi. Yüz, yüzelli lira. O güne göre iyi paraydı. Bugüne kadar elliye yakın kitap verdim müzeye.

Anadolu'dan epeyce elyazması kitap çıktı mı? Bu işi koşturan başkaları var mı?

- Benim bildiğim bir tek o Urfalı vardı. Adam bu işi çok iyi biliyordu. Nereden bulduğunu da bir türlü söylemezdi.

Peki bu kadar kitap okuduktan sonra siz de birşeyler yazdınız mı?

- Yıllarca uğraşarak dolmakalem elyazması bir kitap yazdım. Ama adamın biri israr edince ona satmak zorunda kaldım. Fıkıh ve tasavvuf üzerine. Okuduğum binlerce kitaptan geriye aklımda ne kaldıysa onları birbirleriyle bağlantılarını kurarak hazırladım İçerisinde şiirin de yer aldığı çok zahmetli bir eserdi.

Özel bir kitap okuma yönteminiz var mı?

- Bir kitabı anlayabilmek için ama ne kitabı olursa olsun en az üç kere okumak lazım. birincide kabaca bir bilgi sahibi oluyorsun, ikincide anlamaya başlıyorsun, üçüncü okuduğunda anca öğreniyorsun. Nihayetinde kitapdaki hataları ve çelişkileri farkediyorsun.

Eski elyazmaları okurken sözcük ve kavramları anlamakta zorlanmıyor musunuz?

- Bir kelimeyi anlamadığın zaman hemen sözlüklere bakmayacaksın. Kitabı sonuna kadar önce okumalısın. Yazar, o kelimeyi ya da kavramı yalnızca bir kere kullanmış olamaz. Onu defalarca tekrarlamıştır. Kelimenin manasını bütünün içerisinde arayacaksın. Yoksa keimeler çoğu zaman tek başına birşey ifade etmez.

Şu ana kadar okuyup da tamam dediğiniz kitap oldu mu?

- Kuran. Bu kadar mükkemmel bir kitabın insanlar tarafından yazılması mümkün değil. Akıcılığı, ahengi. Yapısal olarak muhteviyatı ne bileyim herşeyi mükemmel. Sayısını bilmiyorum ama her okuduğumda inanılmaz haz duyuyorum.

GÜNÜ ÜÇE AYIRIN

Okumanın dışında haz duyduğunuz başka birşey var mı?

- Günü üçe ayıracaksın sekiz saat uyuyacaksın, sekiz saat ibadet edip okuyacaksın, sekiz saat de çalışacaksın

Bunlar olunca aşka ve eğlenceye vakit kalmıyor. Bu dünyanın başka nimetleri yok mu?

- Hayata nasıl baktığına bağlı. Eğlencenin ve dünya nimetlerinden faydalanmak için insan ömrü çok kısa. Evrenin karşısında küçücük bedeninle, kısa bir ömürde hangi enerjiyle neyi yaşarsın. Ama okuyarak fiziki yapının üzerine çıkar ve sonsuzluğu bulursun. Bu mutluluğu fiziki olarak yakalamanın mümkün olacağına inanmıyorum.

Binlerce kitap okuduktan sonra sonuç olarak neyi öğrenebildiniz.

- İnsan olmaya çalışıyorum. Mutlu olmak için de başkalarına faydanın dokunması gerekiyor. İşte gerçek mutluluk orada başlıyor. Sahip olduğun bilgi kadar hayatı anlarsın. Bilgi mutluluğun karşılığıdır. Mutluluğun para birimi bilgidir.

Nirvana'ya ulaşmak da gerçeğe ulaşmanın bir yolu değil mi?

-Ona daha ziyade yaşam perhizi diyebiliriz. Bir yol gösteren olmadan gerçeğe ulaşılmaz.

En kıymetli kitabı kaptıran sahaf

‘‘Dükkanına ne zaman çay götürürsem okuyor, okuyor, okuyor..’’ diyor çaycı Nihat usta. Kemal Yazaroğlu, iyi güzel çok kitap okuyor ama o kitabı nasıl farkedemedi?.. Hadi o anlayamadı, peki başkası da mı uyanamadı? İbn-i Sina'nın kalp hastalıklarını konu alan el yazması kitap. Gaziantep'den kalktı da o uzaklardaki İngiliz'in eline nasıl geçti?. Kemal Yazaroğlu'nu (70) Antep'de tanımayan yok. Tarihi Elbeyli Hanı'nın ikinci katındaki sahaf dükkanının sahibi.

Kilis'de doğmuş. Medreselerde öğrenci yetiştiren babasından kapmış okuma ‘‘hastalığını.’’ 50 yıl önce Kilis'ten Antep'e göç etmişler. O gün bugündür kitaptan başka birşeye eli değmemiş Yazaroğlu'nun.

Ama elinden öyle bir kitap geçmiş ki ‘‘Hiç sorma’’ diyor. İsrar edince anlatıyor: ‘‘O Urfalı getirmişti kitabı. Baktım elyazması çok değerli birşey. İbn-i Sina'nın kendi elyazmasıydı. Kalp hastalıklarını anlatan bir tıp kitabıydı. O zamanlar paraya çok sıkışmıştım. Müzeye götürdüm elyazmasını.. Kitabı evirdiler çevirdiler fazla para etmez dediler. Ben de esnafın birine sattım. Ama bir süre sonra gazetelerin birinden öğrendim ne büyük bir hata yaptığımı. Kitap İngiltere'de ki bir müzayede de büyük paralara satılmış.’

Yaşlı sahaf, konuşmayı fazla sevmiyor. Ama zar zor da olsa sorularıma cevap alabildim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!