Güncelleme Tarihi:
28 yıldır ünlü kuş ressamı Salih Acar'ın yanında çalışan Emine Hanım son 15 yıl içinde 35 ünlü ressamın tablosundan oluşan bir kolleksiyona sahip oldu. Emektar Emine Hanımın kolleksiyonuna girmek bir çok ünlü ressam için şimdiden bir onur haline geldi.
Mert, sevimli, esprili bir Doğu Karadeniz kadını Emine hanım. Ta 1970'den beri Salih Acar'ı çekip çeviren, yemeğini pişirmekten dertlerine ortak olmaya, fırçalarını temizlemeye, ertesi sabah için tuvalleri hazırlamaya kadar her işe yetişen biri...
Acar'ın atölyesinde paletleri temizleyen odur. Kavanozları kapatan, bezleri yıkayan ve üstadın yapamadrığı resimleri akşamdan beyaz boyayla kapatan... Söz konusu tuvalleri gidip Sümerbank'tan alan da odur. Ama bir özelliği vardır ki Emine Hanım'ın, okumamış da olsa sonsuz bir ruh zenginliğiyle resim sevmektedir.
Şimdi 1982'ye geri dönelim. O yıl İstanbul kültür çevreleri korkunç bir haberle çalkalanmaktadır. Ünlü kuş ressamı Salih Acar'ın aşiyandaki evi yanmış ve herşey ateş ve kor olmuştur.
Önce arkadaşları yardım etmeye karar verirler Acar'a. Kenter'ler sahneye koydukları ‘‘Ölümü Yaşamak’’ adlı piyesin tüm hasılatını Salih Acar'a bırakmakla kalmayıp, Acar'ın meslektaşlarına tiyatro fuayesinde bir resim sergisi açtırırlar. Böylece satılan resimlerin parası Acar'a gidecek, satılmayan resimler de onda kalacaktır.
İşte o an düşünür Emine Hanım. Üstat resim yapmaya koyulduğu zaman arkasına geçip kendi kendine konuan o değil midir? ‘‘Ne güzel resim yapıyor. Ah param olsa da kendime şunlardan alsam’’ diyen...
Şimdi bu arzusunu yüksek sesli dile getirme zamanı gelmiştir. Salih Acar'da farkına varmıştır bu tutkunun. Sonuçta sergide satılmayan iki resim Emine Hanım'ın oluverir. Bunlardan biri Devrim Erbil, diğeri Avni Arbaş imzalıdır.
İki resimle başlayan koleksiyon 15 yıl içinde 35 tabloya ulaşır. Üstelik hepsi ayrı ayrı ressamların imzasını taşımaktadır: Salih Zeki, Selim Turan, Eren Eyüboğlu, Mustafa Aslıer, İhsan Toker, Zahir Güvemli, Mine Aras, Günay Sagun, Güler Aras, Hüseyin Bilişik, Rezzan Şenocak ve Can Göknil koleksiyondaydılar çoktan. Onun koleksiyonunda olmak Türkiye'nin ünlü resim sanatçıları için bir seçkinlik haline gelmişti.
Daha sonra gün gelmiş, Gürdal duyar'a ‘‘Sen çok güzel portre yapıyorsun’’ diyerek kendi portresini de yaptırmış; ‘‘Çok efendi bir çocuk’’ dediği Tonkut Bilge'nin kendisine armağan ettiği tabloyu ise beğenmesine beğeniyor ama biraz küçük buluyor.
En hayıflandığı olay ise Burhan Uygur'la tdanışmamış olmak. Bir Burhan Uygur sahibi olmayı çok istiyormuş. Ama kısmet işte. Ya Salih Acar'ınkiler?
Salih Acar ne zaman yaptığı bir resmi beğenmese, dünyalar Emine Hanımın oluyor ve resme talip oluyormuş. Daha şimdiden bu yöntemle on tablo koparmış.
Karda çıplak ayak
Emine Sarıtaş Giresunlu ve 1938 doğumlu. 19 yaşında İstanbul'a gelinceye dek yaşamı fındık bahçelerinde geçmiş. Bugün dul. Üçü kız, biri oğlan dört çocuğu yetiştirmek için çalışmış, çabalamış kudretli bir ana. Salih Acar ‘‘Gençliğinde öyle güçlü kuvvetli, öyle sağlıklıydı ki karda yalınayak gezerdi’’ diyor.
Emine hanımla resimler ve ressamlar üzerine konuşmak istiyo rum ama Salih ağabey giriyor araya: ‘‘Biliyorsun ben Rolling Stones gibi çalışıyorum. Yani hareketli adamım. Kendimi kaptırdığım zaman bana kızar, sen bugünlerde çok maviye kaçtın veya fazla kırmızı kullandın diye. Bakıyorum uyarılarında hiç de haksız değil. Onun sayesinde kendime gelmekte gecikmiyorum.’’
Maria Kılıçoğlu'nu da zaman zaman uyarıyormuş: ‘‘Sen bu bronzları modern yapıyorsun. Çok da güzeller, ben sevdim alırım, ama bizim halk cahildir anlamaz. Ama Rodin gibi yap, bak nasıl alırlar.’’
Bazı stilleri kolayca ayırt ediyor. Modern resim seviyor ve gördüğü zaman ‘‘Bu günümüzün, yaşadığımız çağın yansıması’’ diyor. Figüratif resimleri bir bakışta tanıyor. Klasik çalışanlara ise ‘‘Bu geçmişte, eski ustaların yaptıkları biçimde yapılmış’’ diyerek tepki gösteriyor.
Peki ustalar hakkında ne düşünüyor Emine Hanım?
Mustafa Aslıer'e hayran. ‘‘Marmara Üniversitesi'ni toparladı. Çok kuvvetli talebeler aldı ve iyi rektörlük yaptı’’ diyor. Avni Arbaş'ın kibarlığını ve iyi aileden gelmişliğinin altını çiziyor. Salih zeki için ‘‘Hem galerisi var, hem de ressam. Bu ağırlığı nasıl kalıdırıyor, hikç kolay değil’’ derken birden Salih Acar'a dönüyor ‘‘Ressamlarla uğraşmak zor. Seninle de uğraşmak kolay değil. Bak karın bu yüzden kaçtı gitti’’ diyor.
Tablo karşılığı temizliğe gider mi acaba diye merak ediyorum. Hiç düşünmeksizin yanıtlıyor: Evet!
Başka sanat dallarıyla, özellikle müzikle ilgisi olup olmadığını soruyorum. Emine Hanım bütün tarzlardan hoşlandığını, hep aynı tarz müzik dinlemenin çok sıkıcı olduğunu söylüyor. En çok hangi şarkıcıyı dinlersin sorumuzu ise ‘‘Ayten Alpman’’ diye yanıtlıyor: ‘‘Seviyorum onu. Şık, görgülü, kültürlü bir hanım. Şarkı söyleyişi de öyle.’’
Beş yıl önce evine giren hırsız 52 ekran televizyonunu, 80 milyonluk çekini, altın küpelerini ve 2.5 milyon lirasını götürmüş, ama tablolara dokunmamış.
Daha önce oturduğu Beşiktaş'ta kolleksiyonunu duvarlarda teşhir edebiliyormuş Emine Hanım. Üç yıldır ikamet ettiği Levent'te ise yeri dar. Bütün tablolar paketler içinde yerde duruyor.
Emine Hanımın en beğendiği yabancı ressam ise Van Gogh. Onun Van Gogh'la ilgili bir anısını Salih Acar'dan dinleyelim. ‘‘Onunla Fransızların düzenlediği, ve ünlü Hollandalı ressamın orjinallerinin yer aldığı bir serginin açılışındaydık. Ben de epeyce içmiştim. Yemek yedik. Baktım hanım birazdan kalktı gitti. Ertesi gün öğleden sonra evde oturuyorduk ‘Ben Van Gogh'a gidiyorum’ dedi. ‘Dün çok içmiştin boyuna konuştun, resimlerden bir şey anlamadım’ dedi ve gitti. Döndüğünde de ‘Oh be, ne güzel sergiymiş’ dedi.’’
Geçenlerde Van Gogh'un bir tablosunun 84 milyona satıldığını duyunca, acaba bizim senginlerimizden biri bu tabloyu alamazmıydı diye düşünmüş.
Salih Acar giriyor yine devreye: ‘‘Verebilecek paraları var, ama vermezler. Fakat sana söyleyeyim. Onlardaki para Emine Hanımda olsa, alırdı o tabloyu.’’