Güncelleme Tarihi:
Üniversitede okutulan teorik kitaplarıyla tanınan Prof. Dr. Reşat Özkan, 1996-1998 arasında Başbakanlık Denizcilik Müsteşarı'yken mesaiden arta kalan zamanlarında bir polisiye roman yazdı. ‘‘Iğrıpçı’’ şu anda piyasada.
Müsteşar, profesör, araştırmacı, teknik yönetici, genel sekreter, danışman, öğretim üyesi. Bütün bu unvanlar, İ. Reşat Özkan'a ait. Çok sayıda kitap yazdı. ‘‘Dış Politika; Dış Kapının Dış Mandalı’’, İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde zorunlu ders kitabı. Uzun İnce Bir Düşünce, Türkiye'nin Deniz ve Denizcilik Sorunları, Küresel Çıkar Oyunları İçinde Türkiye'nin Dış Politika Sorunları, İnsan ve Siyaset Üzerine Denemeler de diğer kitapları. Adlarından da anlaşılacağı gibi Prof. Özkan'ın unvanlarına layık, ciddi kuramsal kitaplar. Son kitabı ise şaşırtıcı. Ümit Yayıncılık'tan çıkan ‘‘Iğrıpçı‘‘ adlı roman bir polisiye. Yunanlı direnişçilere yardım eden Türkiye, Emniyet içindeki çeteleşme, polis şefleri, kadınlar, aşk, macera, ihanet... Romanın bir de Remzi adlı kahramanı var. Biraz Mayk Hammer, biraz İngiliz Kemal!
ÜÇ YILDA YAZDI
Iğrıpçı, Prof. Dr. İ. Reşat Özkan'ın üç yılını aldı. 1996-1998 arasında Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı'nda Müsteşarlık yaparken yazmaya başladı. Mesaiden arta kalan dar zamanlarında, izin günlerinde.
50'li yıllarda geçse de Emniyet içindeki çeteleşmenin romanın belkemiğini oluşturması, denk geldiği dönem itibariyle dikkat çekiyor. ‘‘Bir kısmını babam yaşamış. II. Dünya Savaşı'nda Yunanistan'a yardımda bulunduğumuzu da bir denizciden duymuştum. Polis şefi Mithat merkezli yolsuzluklar ve çeteleşmeler bugün başlamış değil ki.’’
Susurluk Kazası, Iğrıpçı romanının doğmasında en büyük etken olmuş. Romandaki polis şefi Mithat, yetkilerini, çıkarları doğrultusunda kullanıyor ve örgütlüyor. ‘‘Türkiye'deki siyasetin bürokrasiye el atması ve kendisine ait alt kadrosu gibi görmesi, bu yozlaşmayı ciddi şekilde hızlandırdı. Bunu, bürokraside bulunan bir insan olarak biliyorum.’’
Peki bütün bunlarla tek başına savaşan Remzi, ne kadar gerçek? Özkan ‘‘Yapabilecekleri açısından bir kişi çok önemli. O yıllarda da matbaaların bombalandığını, devletten ihale almak için birçok ilişki kurulduğunu, her mahallede bir zengin ortaya çıkarılmaya çalışıldığını biliyorum.’’
ASMALI MESCİT MEYHANESİ
Özkan, romanda kendisini anlatmaya çalıştığını söylüyor. ‘‘3 bin liralık harcırahımın üstünü Remzi gibi kuruşu kuruşuna teslim ederdim. Bıçaklamaya çalışan Recai'ye de o beş yüz lirayı verirdim, asla kin duymazdım. Öfkeyi sürekli kılmak, zarar vermek için plan yapmak hastalıktır. En büyük fobim, başkasına zarar vermektir.’’
Iğrıpçı'da, İstanbul'un ara sokakları ve meyhaneleri o kadar çok ve ayrıntılarıyla yer alıyor ki. Özellikle de Asmalı Mescit'teki Neyzen Tevfik'li meyhane...
Özkan, tümünün doğru olduğunu, babasının bizzat yaşadığını anlatıyor. Neyzen Tevfik'in neyi eşliğinde babasının gazel attığı akşamı anımsıyor. ‘‘Yahya Kemal'in dizeleri üzerine Selahattin Pınar'ın Bayati Curcunası'nı söylemiş babam: Kalbim yine üzgün seni andım da derinden/Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.’’
Romanda babasının yaşadığı birçok olay, Remzi'nin başına geliyor. Remzi, Tepebaşı'nda bir gece vakti yürürken simsiyah bir otomobil önünü kesiyor. Gözleri bağlanıyor ve Sansaryan Han'daki sorgu odasında gözleri açılıyor. Daha sonra Emniyet adına çalışmaya başlıyor.
KİTAPTAN
Çeteleşmek eğilimi
Şu senin müdür. Adı Mithat mıdır, nedir; hiç sağlam bir ayakkabıya benzemiyor. On sene kadar önce idari bir soruşturma geçirmiş. Rüşvet falan gibi konular. Ama kanıtlanamamış. Yalnız dosyasında bir not var, 'Akçeli konularda dikkatle izlenmesi gerekir' diye. Görevinde başarılı bir görüntüsü var ama çalıştığı birimlerde, kendi etrafına adamlarından bir 'Koza örmek' gibi de bir alışkanlığı varmış.
- Yani çeteleşmek eğilimi gibi bir şey mi demek istiyorsun?
- Evet, aynen öyle diyorum.
- Öyleyse neden hálá gereği yapılmamış peki?
- Bak Remzi, daha öğreneceğin çok şey var. Raporlar her zaman vardır da her zaman dikkate alınmaz. Birileri, birilerini korur.
Rapor savaşı
- Numara yapma müdürüm, sen kim olduğunu biliyorsun. Şimdi onu ara ve hemen buraya gelmesini söyle. İstersen numarasını ben vereyim.
Mithat, artık Remzi'nin birçok şeyi bildiğini anlamıştı. Şu anda Remzi'nin elindekilerin ne olduğunu ve bunu nereye kadar götürmeye kararlı olduğuna bahse girerdi. (...) Mithat okumasını tamamladı, başını kaldırdı ve Remzi'ye 'Allah belanı versin orospu çocuğu' diye bağırdı. (...) Birden sakinleşti ve merak içinde sordu:
- Ama bu raporun aslı değil ki, bu kopya.
- Elbette kopya. Asılları şu an emin ellerde ve gün ışığına çıkmak için sabırsızlanıyorlar. Oradaki bilgiler biraz daha ayrıntılı, belgeden yana da hiçbir sıkıntısı yok. Elindeki raporda yazılmayan başka şeyler de var. Onları da duymak ister misin?
Fotoğraf: Batuhan KIRAN