Müslüman kadının cinselliği çok aktif

Güncelleme Tarihi:

Müslüman kadının cinselliği çok aktif
Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2001 00:00


Ferai TINÇ
Haberin Devamı

İslam dininin cinselliğe ve kadın cinselliğine bakışında baskı ve dışlama yok

Bu kitap, psikiyatrist Pınar İlkkaracan'ın yedi yıllık çalışmasının ürünü. 13 Müslüman ülkeden 38 kadın, Pınar İlkkaracan'ın çağrısına yanıt verince, ortaya kadın sorunlarını İslam toplumunun bakış açısıyla tarif eden bir ilk kitap çıkmış. Kitap, İran'dan Sudan'a, Pakistan'dan Nijerya'ya, bekaret, erotizm ve kadın cinselliğinin denetiminden, kadınlar arasında aşka, tecavüze, cinsel taciz ve kadın sünnetine kadar birçok konuya ışık tutuyor.

Bu kitap bir 'İçeriden bakış'. 41 makaleden oluşan kitap şu sıralarda sadece Müslüman ülkelerde değil, Avrupa ve ABD'de de büyük ilgiyle okunuyor.

Pınar İlkkaracan, sohbetimizde nasıl yola çıktığını şöyle anlatıyor:

‘‘Batı'da didik didik edildi her şey, ama hep bir eksiklik hissediyordum. Bu kitaplarda bekaret yoktu, namus cinayeti yoktu. Biz kadın sorununu tartışırken batı kavramlarıyla yaklaşıyoruz kendimize ve hep bir şeyler eksik kalıyor.’’

‘‘Üç şeyi amaçladım bu kitapla’’ diyor İlkkaracan: ‘‘Tabu yıkmak, Müslüman kadınların deneyimlerini paylaşmalarını sağlamak ve bu deneyimleri görünür kılmak; yeni bir tartışma başlatmak.’’

Çeşitli Müslüman toplumlardan 38 araştırmacı, akademisyen, psikolog, sosyolog ve gazeteci kadının makalelerini toplayan kitaptan çıkan en ilginç sonuç şu: Müslüman kadına yönelik cinsel baskı, İslamiyet'ten kaynaklanmıyor. İslam dininin cinselliğe ve kadına bakışında baskı ve dışlama yok. Bu baskının kökeninde, asırlardan beri süregelen siyasi, ekonomik ve toplumsal eşitsizlik yatıyor.

BATI’DA KADIN PASİF

Faslı sosyolog Fatma Mernissi, Müslüman toplumlarda, cinsel isteğin doğru biçimde yönlendirilmesi halinde İslami düzene katkıda bulunacağına inanıldığını yazıyor. Hatta ‘‘cinsellik bastırılırsa, bunun düzen için tehlikeli olduğuna inanılır’’ diyor.

Mernissi, Hıristiyan Batı toplumlarında, kadının pasif görüldüğü onun cinselliğinin de pasif olarak değerlendirildiğini vurguladığı makalesinde, ‘‘Müslüman toplumlarda kadın cinselliği aktiftir’’ diyor.

Batı'nın kadın cinselliği anlayışı ile İslam toplumlarındaki anlayışı Mernissi iki önemli bilim adamının kadın konusunda yazdıklarını karşılaştırarak ortaya çıkartıyor.

Psikoloji biliminin babası Sigmond Freud ile Tasavvuf'un Sunni gelenekle birleşmesini sağlayan kelam ve fıkıh bilgini İmam Gazali.

‘‘Sigmond Freud'un teorisi , Batı toplumunun kadına bakış açısını yansıtır’’ diyor Mernissi ve Freud'un kadın ve erkek cinselliğini birbirinden tamamen ayrı iki kutba ayırdığını anımsatıyor. Ona göre erkek cinselliği aktif, kadın ise pasif. Mernissi, bu görüşün bir Batı kavrayışı olduğunu vurgularken spermi örnek gösteriyor. İşte burada, Batı kültüründe birer kelebek tarlası durgunluğu içinde olması gerektiğine inanılan yatak odalarının İslam toplumlarında 'zevk sığınakları' olduğunu yazıyor Mernissi çünkü ‘‘İslam toplumlarında cinsel ilişki sırasında ne saldırgan ne de onun kurbanı var. Sadece birbirlerine zevk vermeye çalışan iki insan sözkonusu.'

FEMİNİST GAZALİ

Yine Freud'a göre cinsel ilişkiden kadınlar daha az zevk alır, çünkü onlar soğukluğa (frijidite) doğal olarak eğilimlidirler. İmam Gazali'de kadınların cinselliği ise son derece ortadadır ve erkeğin bu cinselliği doyuma ulaştırması toplumsal bir sorumluluktur.

Çünkü cinsel isteği doyurulmayan bir kadın 'fitne'ye neden olabilir ve toplumsal düzeni bozabilir. ‘‘Kadının erdemi erkeğin görevidir. Ve erkek kadın ile ilişkisini onun ihtiyaçlarına göre arttırmak ya da azaltmak zorundadır ki onun erdemini garanti alabilsin!’’ demektedir Gazali.

Freud, cinsel ilişkiyi genital organların birleşmesi olarak görür. Oysa Gazali, ön sevişmeyi ve aşk oyunlarını özellikle kadının ihtiyacı olarak görür ve aşk oyunlarını imanlı kişinin görevi olarak değerlendirir.

Hıristiyan toplumlarda sperm çok hareketli ve dölleyen olarak tarif edilir. Yumurta ise pasiftir ve döllenmeyi bekler. Yatakta sırtüstü yatıp bekleyen kadın gibi. Ama Mernissi'ye göre Müslüman toplumda kadın cinselliği erkeğinkine eşittir. Örneğin, İmam Gazali 'boşalma' terimini hem erkek hem de kadın için eşit anlam yükleyerek kullanır.

‘‘Boşalma bir cinsten diğerine değişir ve erkek kadından daha önce boşalırsa eğer, bu düşmanlık kaynağı olabilir. Kadının boşalması çok daha yavaş bir süreçtir. Ve bu süreç sırasında kadının cinsel arzusu güçlenerek artar, o zevkine ulaşmadan önce geri çekilmek kadına zarar verir.’’

Lezbiyenlik yaygın ama gizli

Kadınlar arasında eşcinsel ilişki İslam toplumlarında da yaşanmasına rağmen erkek eşcinselliği gibi baskı altında. İslam ülkelerinde lezbiyenlik, yasaklanmış olan flört ihtiyacını, başka erkeklerle günaha girmeden tatmin etmenin bir yolu olarak ortaya çıkıyor. Kitaba bu konuda katkıda bulunan Hindistanlı bir kadın, ‘‘Kocam çok iyi bir insan fakat, ben romantik, duygusal ve maceraperest bir insanım. Kendi cinsime tutku duyuyorum çünkü tüm kadınlar iyi vakit geçirmeyi ve eğlenmeyi seviyor. Başka bir neden de çevremdeki erkeklere yönelmekten böylece kendimi alakoyuyorum. Çünkü başka bir erkekle yatmak günah,’’ diyor.

Lübnanlı lezbiyenler, kesin bir gizlilik içinde birbirlerini bulmaya çalışırken, İran'da bu kesinlikle yasak. İran'da lezbiyenlere karşı şiddet başlıklı makalenin yazarı Vahme Sabz, hiçbir cinsel sapkınlığa tolerans göstermeyen molla rejiminin lezbiyenliği de ölümle cezalandırdığını yazıyor. Bir kadının lezbiyen ilişkide bulunduğu ilk fark edildiğinde yüz kamçı cezasına çarptırılıyor. Ama dördüncü kez aynı suçlamayla mahkeme önüne çıkan bir kadının cezası ölüm.

Cinselliği her ülke farklı yorumluyor

GÜNEYDOĞU ASYA'DA NAMUS CİNAYETİ YOK

Namus cinayetleri sadece Akdeniz, Arap ülkeleri ve Güney Asya'daki bazı Müslüman ülkelerde görülüyor. Oysa Güneydoğu Asya ve Afrika'nın güneyindeki Müslüman toplumlarda namus cinayeti hiç yok. Bu bölgelerde erkeklerin fahişelerle evlenmeleri de doğal karşılanıyor, ayrıca kadın fahişelik yaptığını ailesinden gizlemiyor.

NİJERYA'DA KIZLIK ZARI DOĞUMDA ALINIYOR

Bekaret konusu da aynı farklılıkları gösteriyor. Afrika'nın bazı Müslüman toplumlarında bekaretin hiç önemi yok. Tam tersine, Nijerya'da aileler doğumdan hemen sonra kız çocuklarının kızlık zarını aldırıyorlar.

MALİ, SUDAN, GAMBİA'DA KLİTORİS KESİLİYOR

Aynı biçimde kadın sünneti, yani klitorisin küçük yaşlarda bir müdahaleyle kesilip ufaltılması ya da dudakların dikilip vaginanın küçültülmesi Mısır, Sudan, Mali ve Gambia da Müslümanlığın gereği olarak kabul edilirken, Türkiye, Tunus, Cezayir, Pakistan, Singapur ya da Nijerya gibi birçok ülkede bu işlem yapılmıyor.

SUDAN'DA ERKEK TANIMADIĞI KADINA DA KARIŞIYOR

Sudan'da herhangi bir erkeğin yoldan geçen bir kadını durdurup, neden dine uygun giyinmediği konusunda sorguya çekmesi serbest. Hatta bu yüzden kadının dövülmesi, karakola götürülüp eşi ya da ailesinden birisi uygun kıyafet getirinceye kadar orada bekletilmesi de normal.

IRAK'TA NAMUS CİNAYETİNİ DEVLET HOŞGÖRÜYOR

Ortadoğu'da namus cinayetleri mazur görülüyor. Hatta Irak'ta devlet de bu görüşü paylaşıyor. Ahlaksızlık şüphesi, cinayet suçunu hafifletici bir unsur.

Çöl'de serbest aşk ve boşanma partileri

Suriyeli kadın romancı Bouthania Shaaban, Cezayir'in güneyine yaptığı seyahatte karşılaştığı Tawariqu kabilesinin üyeleri arasında İslamiyet'in, kadın açısından büyük bir özgürlük anlamına geldiğini anlatıyor.

Tawariqu kabilesinde, kadınlar evliliklerinin ilk yılını ailelerinin evinde geçiriyorlar. Genelde evlilik bu bir yılın sonunda boşanmayla bitiyor. Küçük olduğu için seçimde hata yapabileceği düşünülerek, ilk kocayı kızları için aile seçiyor. Sonraki kocaları ise kadının kendi seçimi. Tawarique kabilesinde evlilik gibi boşanma da çok kolay. Boşanmaya karar veren kadın durumu annesine bildiriyor. O da kabilenin büyüklerine söylüyor ve bir boşanma partisi düzenleniyor. En güzel giysileri, gümüş takıları ve makyajıyla boşanan kadın partinin odak noktası oluyor. Herkes ama özellikle de kendileri için yeni bir eş olasılığı ortaya çıktığından, onunla evlenmek isteyen erkekler partiye hediyeler getiriyor. Bu partilere Tendi adı veriliyor.

Essehar ise genç erkek ve kızların flörtlerine verilen ad. Tam cinsel ilişki olmadan belli ölçüde sevişme ve okşamaya da hoşgörüyle bakılıyor bu ilişkide. Bazen, Essehar geceleri düzenleniyor ve o geceye sadece sevgililer çağrılıyor. Sabahın erken saatlerine kadar birlikte eğlenilip, dans ediliyor. Diğer geceler erkek sevdiği kızın çadırına süzülüp, onun yatağını paylaşıyor ve sabaha karşı geri dönüyor. Aynı çadırda yatan ana ve baba da durumu biliyor ama o yakınlaşmada cinsel birleşme olmayacağına güvenleri tam. Essehar'ın, ‘‘evlilik için çok değerli anılar sağladığına’’ inanılıyor, bu yüzden de bu toplumda flört teşvik ediliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!