Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2002 00:00
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dün NTV'deki konuşmasında beklediğim çağrıyı ilk defa bu kadar net ifadeyle dile getirdi:‘‘Bu ülkede din istismarı artık sona ersin.’’Evet yapmamız gereken iş, bu sloganın içini çağdaş bir biçimde doldurmaktır.Erdoğan, dinin iki taraftan istismar edildiğini belirtiyor.İKİ İSTİSMARBiri, kendini ‘‘dindar’’ olarak tarif eden bazı kesimlerce.Biri de, bunun tam karşısında durarak, yani kendisinin dinle ilişkisi bulunmadığı halde, dindar kesime yüklenenlerce.Türban sorunu, işte bu iki kesimin savaş alanının tam ortasında bulunuyor.Bir tarafta, bunu siyasi bir mücadelenin silahı haline getirmek isteyenler.Öteki tarafta da bunu bir mevzi kabul edip, buradan çekilmeyi mağlubiyet addeden kesimler.Ben Erdoğan'ın görüşüne tamamen katılıyorum.Din iki yanlı bir istismar konusu olmaktan mutlaka çıkarılmalıdır.Onun için de dinin artık siyaset alanından çekilmesi gerekiyor.İşte bu nedenle yeni bir kavramı tartışmaya başladık. Türkiye'de ‘‘Müslüman demokrat’’ kavramını ilk kullanan birkaç kişiden biri benim.Ama bu kavram bugüne kadar hiçbir zaman içeriğiyle tartışılmadı.AKP iktidara geldikten sonra, şimdi Batı'da tartışılmaya başladı.O nedenle artık bizim de tartışma zamanımız geldi.Nedir veya kimdir ‘‘Müslüman demokrat?’’Enis Batur 1994 yılında yazdığı bir yazıyı gönderdi.Başlığı ‘‘Müslüman Demokratın Portresi’’.YAYINLANMAYAN GÜNCEEnis Batur, ‘‘Kendi payıma bunu adını koymaksızın en iyi tanımlayanın Ahmet Hamdi Tanpınar olduğunu düşünüyorum’’ diyor.Tanpınar, ölümünden bir yıl önce, 1962 yılında günlüğünde bir otoportre taslağı çizmiş.Batur'a göre işte bu portre, ‘‘Müslüman demokrat’’ kimliği yansıtıyor.Ben bunu bilmiyordum, Enis Batur'un yazısından güncenin bu bölümünü aynen aktarıyorum:‘‘Solcu muyum, sağcı mıyım?Tam dahili bir harbin içindeyiz... Gariptir ki eserimi sathi okuyorlar ve her iki taraf da ona göre hüküm veriyorlar. Sağcılara göre ben angajmanlarım -Huzur ve Beş Şehir- hilafında sola kayıyorum, solu tutuyorum.Solculara göre ise ezandan, Türk musikisinden, kendi tarihimizden bahsettiğim için ırkçıların değilse bile, sağcıların safındayım....İnkılapçılardan ayrılıklarım: Allah'a inanıyorum. Fakat tam bir Müslüman mıyım bilmem. Fakat anamın, babamın dininde ölmek isterim ve milletimin Müslüman olduğunu unutmuyorum ve Müslüman kalmasını istiyorum. Garplıyım, Hıristiyanlığın daha zengin miraslara ve daha derinden işlendiğine eminim. Burada kendimle aşikár tezattayım. Süleymaniye'den başka Garp'la ölçüşecek bir iki musiki eserinden başka şey tanımıyorum.’’ADINI KOYMALI MIYIZTanpınar, çok şahsi bulduğu için bu yazdıklarını yayınlamamış.Enis Batur, Tanpınar'ın bu sözlerini şöyle yorumluyor:‘‘Müslüman olmanın, dinine gerçek bir bağlılık duymanın cumhuriyet devrimleriyle de, Batılı olmayı seçmekle de çelişmediğini kanıtlayan bir tavır.’’Tabii bunu karşı kutbu ile de tamamlamak gerekir.Laik bir toplumu savunmanın da iyi bir Müslüman olmakla çelişmediğini söylemeliyiz.Peki ‘‘Müslüman demokrat’’ kavramı ne olacak?Yukarıda belirttiğim gibi bu kavramı ilk kullananlardan biri olduğum halde, kafamda bazı sorular uyanmaya başladı.Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yazısını okuduktan sonra şöyle bir düşünceye geldim:‘‘Tamam, Müslüman demokrat tarifi bu olabilir. Ama illa da bunun adını koymak gerekir mi?’’Dün Yeni Şafak Gazetesi'nde Kürşat Bumin'in yazısını okuduktan sonra bu soru kafamda daha da belirginleşti.Bumin, ‘‘Müslüman demokrat’’ kavramını irdeledikten sonra şu sonuca varıyor:KALBE YAKIN‘‘Benim görüşüm, AKP'nin kendisini ‘Hıristiyan demokrat' filan gibi sıfatlarla aramak yerine sadece ‘Demokrat' sıfatıyla tarif etmesinin daha doğru olacağı yönünde.’’‘‘İslam’’ ve ‘‘Müslüman’’ kelimesi, son 30 yılda, önce İranlı mollalar, sonra içerdeki bazı istismarcılar tarafından yeterince hırpalandı, yoruldu.O kavramı artık siyasetten uzak, kalplere yakın bir makama koymak daha doğru olacak.
button