Oluşturulma Tarihi: Ağustos 19, 2004 01:23
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünürü, gazeteci yazar Sadık Albayrak, muhafazakar kesim içinde de hep farklı bir profil çizdi. 1965 yılında verdiği vaazda, Hürriyet Gazetesi’ne manşet oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünürü, gazeteci yazar Sadık Albayrak, 1965 yılında verdiği vaazda, ‘Yalnızca namaz ve oruçla olmaz. Hıristiyanlar çok çalıştıkları için başarılılar’ diyerek Hürriyet Gazetesi’ne manşet oldu.
Kendi ifadesiyle, Doğrucu Davut tavrı ve yazıları yüzünden sayısız kez hakim karşısına çıktı.
Şimdilerde günlerini, bir süre önce geçirdiği kalp spazmı yüzünden hiçbir şeye sinirlenmemeye çalışarak geçiriyor. Tempo’ya kendini duygusal ve haklıdan yana olarak tanımlayan Albayrak, bu yüzden ‘dünürlük’ olayını da, ‘Meğer ne çok akrabam, arkadaşım varmış’ diyerek sıkıntıyla yorumluyor. Türkiye hakkında ‘kokuşmuş’ tabirini kullanan Albayrak, yeni jenerasyonla bunun ortadan kalkacağını düşünüyor.
9 Ocak 1965 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde resminiz var baş sayfada (O sırada salona gelip bize çikolata sunan eşi lafa karışıyor ve ‘Beni onunla kandırdı zaten. Onu gösterdi’ diyor.)
- (Resimdeki pantolonunu göstererek) Şu elbise var ya, Arca kumaşıdır. Metresi 100 lira. İki seksen aldım. Maaşım 396 lira. 330 liraya diktirip kürsüye çıktım. Makamdan dolayı parayı kazanıyorum, dedim soranlara. Orhan Kantoğlu, genç, yakışıklı, 22-23 yaşında bir delikanlı görünce inanamadı. Haberimi yaptı. ‘Futbol günah mı?’ filan diye sorular sordu. ‘Ne günahı?’ dedim.
Siz zaten Galatasaraylıydınız galiba?
- O zaman evet. Sonra Trabzonspor çıktı. Güneş doğunca ay görünmez tabii.
Ya çocuklar?
- Totaliter baba değildim. Sırtıma alıp maça götürdüm. Oğullarıma tek tavsiyem, ‘sizin gittiğiniz yere ben gidebileyim, benim gittiğim yere siz gidebilin’ olmuştur. Çocuklarıma hep sahip çıktım; ama baskı kurmadım. Bu toplum kokuşmuş bir toplumdur. Bozulmuş cemiyetlerde bozulmamış fertler suçlu duruma düşer derler ya...
Neden bozuldu toplum? Kaldı ki 1965’teki vaazınızda oruç, namaz yeterli değil diyorsunuz.
Din zaten o değil. Din yaşam biçimidir. Budistler de aynı. Abideleri var; kimse yıkamamış onları.
Ama Afganistan’da Taliban yıktı.
Türkiye’de de var. Sümela Manastırı’na cumhuriyetten sonra ayyaşlar dadanmıştı, içki içip karı oynatıyorlardı, ikona kurşunluyorlardı. Şimdi tamir ediyorsun ama, iş işten geçti. Her toplumda fanatikler var. Toplumu eğer kültürel ve içtimai bir yapıda oturtamazsanız, herkes başkasında hata arar (...)
AKP için objektif olabiliyor musunuz? Tayyip Erdoğan sizin çok yakınınız...
- Eskiden de yakınımdır.
Bu yakınlık nedeniyle, objektif olabildiğinize inanıyor musunuz?
- Niye olmayayım ki! Ama şu da var: Kimse objektif olamaz. Yani, ben insanların hepsini seviyorum ama, çocuklarımı daha çok seviyorum. Böyle bir ortamda tabii ki insan seviniyor; fakat, horlanmış, aşağılanmış bir neslin, ‘Türkiye’de ben de varım!’ demesi gibi bir gelişme var. Bu beni mutlu ediyor. Ayrım yapmadan, insan unsuru olarak o topraklarda olan insanlar, beraberce yaşayarak bu memleketin havasından, suyundan, toprağından, ürününden istifade edelim diye bir paylaşımcı düşünce var. Hataları yok mu? Elbette olur.
AKP başarılı mı?
- Tarih yargılayacak.
Tayyip Erdoğan?
- Nur Vergin’in dediği gibi, külhani demeyeyim ama, tespih sallaması, ceketinin omzunda olması gibi şeyler bu toplumu etkiledi. Karadeniz delikanlılığının, Anadolu delikanlısının halka yansıması. Halk, kimliğini orada bulduğu için bu oyları verdi. Benden biridir, dedi. Bağdaş kurarak
yemek yiyor, Karadeniz’e gidiyor hamsi yiyor, Güneydoğu’ya gidiyor acı yiyor. Bu çok önemli bir şey.
Sadık Hoca’nın 1965 vaazıYüksek İslam Enstitüsü mezunu olan Sadık Albayrak, 1965’te Sultanahmet Camisi’nde verdiği ve ‘Hıristiyan alemi çalışarak ilerliyor. Sadece ellerimizi açıp Allah’a dua etmekle karın doyuramayız’ dediği cuma vaazıyla Hürriyet’in 1. sayfasında
haber olmuştu. O yılların gözdesi ‘Arca’ kumaştan şık takım elbise giyen Sadık Hoca, 22-23 yaşlarında yakışıklı bir delikanlıydı.