Güncelleme Tarihi:
Marmara Denizi’nde yoğun bir şekilde görülen deniz salyası yani müsilaj tehdidi Kuzey Ege ve Karadeniz kıyılarına kadar uzanmış durumda… Diğer yandan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca Marmara Denizi Eylem Planı çerçevesinde başlatılan 'Müsilaj Temizleme Seferberliği' kapsamında İstanbul ve diğer illerde çalışmalar aralıksız şekilde devam ediyor.
Müsilaj dışında eğer önlem alınmazsa ağır sonuçlar getirebilecek bir başka tehdit daha kapımıza dayanmış durumda: Sargassum! Yani kahverengi algler…
Sargassum en çok İzmir’in Dikili kıyılarında karşımıza çıkıyor. Dalgaların getirdiği bu çamur rengi yosunlar kıyıya vurduktan sonra bozuk yumurta kokusu yayıyor.
2019 yılında Meksika’nın Karayip Denizi kıyılarındaki birçok plaj, sargassum istilasına uğramıştı. Sargassum deniz yaşamını altüst etmenin yanı sıra, çürüme sürecinden kaynaklanan solunum sorunlarına ve bakterilerinin aşırı çoğalmasına neden oluyor. Ayrıca, turizm ve balıkçılık alanlarına verdiği zarar nedeniyle ekonomik kayıplara da yol açıyor.
Meksika plajlarını sargassum istilasından temizlemek, 120 milyon dolara mal oldu. AlglerinTeksas sahillerinden toplanması için 3 milyon dolar, Florida’nın Miami-Dade kıyılarının temizlenmesi için de yılda yaklaşık 45 milyon dolar harcandı.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin, “Ülke olarak denizlerimizin ekolojik dengesinin korunması açısından, tüm kıyı bölgelerimizdeki sargassum popülasyonlarının yıllık gelişimlerini bir program çerçevesinde bir an önce takibe almalıyız.” uyarısında bulunuyor.
Prof. Dr. Barbaros Çetin ile sargassum'a dair tüm detayları konuştuk…
Sargassum’un deniz ekosistemi içindeki rolü nedir?
Sargassum, kahveregi algler (Phaeophyceae) sınıfına ait ve denizlerde bir yere bağlanmaksızın yüzen sallar halindeki makroalgdir (büyük bitkileri andıran deniz canlıları). Sargassum'un yüzen salları okyanus boyunca kilometrelerce uzayabilir. Çok sayıda türü genellikle sığ sularda ve mercan resiflerinde, tropik ve ılıman bölgelerde yayılmış durumda.
Ayrıca deniz ekosistemindeki besin zincirinin temel öğelerinden de biri. Besin zincirinde normal yaşamlarında son derece faydalı organizmalarken, deniz ekosistemine zarar veren insan faaliyetleri sonucunda çok tehlikeli hale gelebiliyor ve ekolojik/ekonomik kayıplara da neden oluyorlar
Dünyanın ılıman ve tropikal bölgelerinde yaylım gösteren 300’den fazla türü mevcut. Güney-Batı Pasifik içinde yer alan Fiji, Solomon adaları civarı, Meksika, Büyük ve Kuzey Atlantik Okyanusu, Güney Amerika’nın kuzey kıyıları, Avustralya, Japonya ve Akdeniz kıyılarında görülüyor.
Denizlerimizde bugüne kadar tespit edilmiş üç sargassum türü mevcut. Sargassum acinarum, sargassum hornschuchii ve sargassum vulgare. Yaklaşık 15 yıldır Dikili sahilinde gözlemlerim var. İlk defa bu yıl, bu kadar yoğunlukta kıyıya vurmuş sargassum topluluklarıyla karşılaştım.
Dünyada daha önceki örneklerinde görüldüğü gibi, Ege ve Akdeniz kıyılarımızda da kirlilik sargassum türlerinin aşırı çoğalmasına neden olmuş durumda. Her geçen gün artan karasal ekosistem kaynaklı kirlilik, arıtılamayan kanalizasyonlar ile denize dökülen çeşitli akarsular, nitrojen ve fosfor gibi kimyasalların miktarlarının sürekli artması gibi birçok sebep sayabiliriz. Küresel olarak, zararlı alg patlamaları, artan besin kirliliğiyle de doğrudan ilişkili.
Şu anda yoğun olarak İzmir’in Dikili ilçesinde görülüyor. Sargassum'un denizden ziyade karada olmasının kötü koku haricinde ne gibi zararları var?
Aslında sadece Dikili ile sınırlı değil, sargassum türlerini bütün kıyılarımız açıklıklarında ve deniz kenarlarında farklı yoğunluklarda görmek mümkün. Sargassum'lar deniz suyundaki ağır metalleri bünyelerinde biriktirme özelliğine sahip. Ancak, karaya vurmuş olanlar zamanında toplanıp, sahilden uzaklaştırılmazsa, oksijenle temas sonucu ayrışmaya uğrar ve bünyesindeki kimyasallar yağmur, rüzgar gibi etkenlerle tekrar deniz ortamına geri döner.
Bu durum mevcut suyu kirletmek suretiyle suyun bulanıklaşması sonucu yeterince güneş ışığını engeller ve böylelikle başta balıklar olmak üzere bölgedeki deniz ekosistemindeki tüm canlıların yaşamını tehdit eder.
EGE VE AKDENİZ'İN DENİZ EKOSİSTEMİ TEHDİT ALTINDA
Bu tehdit Ege ve Akdeniz’de deniz ekosisteminin çökmesine neden olur mu?
Eğer ciddiye alınmazsa zamanla deniz ekosisteminin çökmesine neden olabilir. Yakın bir gelecekte Kuzey Atlantik Okyanusu, Meksika kıyılarındaki gibi oldukça olumsuz durumlarla karşılaşabiliriz.
Örneğin, Florida Atlantik Üniversite’nin Liman Şube Oşinografi Enstitüsü’nden araştırmacılar ve işbirlikçileri,1980’lerden kalma benzersiz bir tarihsel temel kullanarak ve o güne kadar toplanmış yosunları 2010’dan beri toplanan örneklerle karşılaştırarak, sargassum'un kimyasında ve birleşiminde bu canlı organizmayı 'zehirli bir ölüye' dönüştüren dramatik değişiklikler keşfettiler. Özetle sargassum sorununu görmezden gelmemek lazım. Sonra müsilaj gibi başımıza bela olabilir.
İSTİLACI TÜRLERİN AKDENİZ'DEKİ YIKICI ETKİSİ BÜYÜYECEK
Yukarıda da dediğimiz gibi bu sorunlar sadece bizim kıyılarımızı etkilemiyor. İngiliz Guardian gazetesinde yer alan bir habere göre, Cambridge Üniversitesi’nden bilim insanları, istilacı türlerin deniz ve okyanuslardaki plastik atıklarla yolculuk ettiğini ifade ederek, geldikleri yeni kıyılardaki ekosistemleri tehdit ettiğini açıkladı.
Peki nedir bu istilacı türler? Balıklar, midyeler, denizanaları, deniz yosunları, mikroskobik patojenler ve sargassum gibi algler birer istilacı olabilir. Şu ana kadar Türkiye’nin denizlerinde tespit edilen yaklaşık 450-500 denizel yabancı tür bulunuyor. Bu türlerin çoğu iklim değişikliğinin de etkisi ile Süveyş Kanalı'ndan giriş yapan Hint-Pasifik kökenli türler.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği tarafından yayımlanan dünyanın en kötü 100 istilacı yabancı türü listesindeki 4 istilacı yabancı tür olan taraklı deniz anası, deniz salyangozu, katil yosun ve su sümbülü Türkiye’nin denizlerinde bulunuyor.
Guardian’da yer alan haberde de Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı aracılığıyla yaklaşık 455 yabancı türün Türkiye’nin de kıyısı olduğu Akdeniz’e geldiği vurgusu yapılıyor. Bu türlerden bazıları zehirli ve yerli türlerin yanı sıra insan sağlığı için büyük bir risk oluşturuyor.
Tel Aviv Üniversitesi Steinhardt Doğa Tarihi Müzesi Küratörü Profesör Bella Galil istilacı türler için en güçlü koridorlardan birinin Kızıldeniz'i Akdeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı olduğunu söylüyor. Şu anda Doğu Akdeniz'de listelenen 455 deniz yabancı türün çoğunun, kuzeye doğru olan akıntı sayesinde kanaldan plastik atıklar üzerinde geldiğinin düşünüldüğünü aktarıyor.
Galil, “Bu durum nadir ve düzensiz bir evrim sürecini gündelik bir evrime dönüştürüyor. İstilacı türler biyolojik çeşitliliği, gıda güvenliğini ve insan refahını tehdit edebilir. Örneğin, 1990 yılında Akdeniz'e ulaşan Avustralya'dan deniz üzümleri, diğer deniz yosunlarının yerini aldı ve sonuçta yerli karından bacaklılarda ve kabuklularda azalmaya yol açan bir domino etkisi yarattı” değerlendirmesinde bulunuyor.
Öte yandan hatırlarsanız kısa bir zaman önce Mısır, Even Given adlı konteyner gemisinin karaya oturmasının ardından Süveyş Kanalı'nın genişletileceğini açıklamıştı. Ancak uzmanlar kanalın genişletilmesinin büyük bir çevre yıkımı yaratmanın yanında istilacı türleri daha da çoğaltabileceği konusunda uyarıyor.