Güncelleme Tarihi:
Murat Yetkin'in yazısı şöyle:
Zarrab yeni İran'a mı, Türkiye'ye mi mesaj?
İran pasaportuyla Reza Zarrab mı demek isterseniz, İçişleri Bakanlığından aldığı Türk pasaportundaki ismiyle Rıza Sarraf mı?
Tolga Tanış’ın haberine göre 19 Mart Cumartesi günü ABD’nin Miami kentinde Federal Soruşturma Bürosu FBI tarafından yakalanmış, 21 Mart pazartesi günü New Yok’ta, Manhattan’da çıkartıldığı mahkeme tarafından tutuklanmış.
Toplam 75 yıl hapis cezası istemiyle yargılanacak: 5 yıl ABD’yi dolandırmaktan, 20 yıl İran’a yaptırımları ihlalden, 30 yıl bankacılık sahtekârlığından ve 20 yıl da kara para aklamak suçlarından.
İki İran vatandaşı suç ortağı zanlısı daha var: Kamelia Cemşidi ve Hüseyin Necafzade olarak açıklandı isimleri.
***
Davayı yürüten Hint asıllı Amerikalı savcı Preet Bharara.
Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor, 2012 yılında Bank of America’yı bile usulsüzlükle suçlayıp cezaya çarptırdı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu beni görevden alır mı diye bir endişesi yok belli ki.
O kadar ki, banka yolsuzluğu soruşturması sırasında diplomatik dokunulmazlığı var filan demeden ABD’deki üst düzey bir Hintli diplomatı da soruya çağırmış, kriz çıkmış iki ülke arasında.
ABD Başkanı Barack Obama ona güveniyor, o da birlikte tokalaşırken çekilmiş resmini Tweeter hesabından yayınlıyor; son mesajında “Zarrab yakına Amerikan yargısı önüne çıkıyor” demiş.
***
Zarrab’ın İran’daki patronu olduğu söylenen kişi, Babek Zencani idi.
Babek Zencani 6 Mart’ta İran mahkemesi tarafından petrol satışından kazandığı parayı devlete 2,8 milyar dolar eksik teslim ettiği gerekçesiyle idam cezasına çarptırıldı, gözyaşı dökerken resimleri yansıdı medyaya.
Zarrab ise 17 Aralık 2013’te rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla yakalanıp hapse atılmıştı.
***
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, AB İşleri Bakanı Egemen Bağış ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın da suçlandığı soruşturmada mağduriyeti 70 gün sürdü Zarrab, ya da Sarraf’ın, artık nasıl çağırmak istiyorsanız.
Davalar düştü, malum. Çünkü AK Parti hükümetleri 2002’den beri o yolları beraber yürüdükleri Fethullah Gülen Cemaati’nin kendilerini kandırdığını ve 17-25 Aralık 2013 soruşturmaları yoluyla da darbe yapmak istediklerini anlamıştı.
Meclis suçlanan eski bakanlar hakkında da soruşturma açılmasına gerek olmadığına AK Parti oylarıyla karar verdi.
***
Geriye, Zarrab’ın Türk bayrağı fonunda “25 milyara 200 ton altın ihraç edip Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini ben kapadım” demesi kaldı, İran hesabına petrol karşılığı altın kaçakçılığ suçlaması değil.
Bir de Zarrab’a, daha sonra Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Bilsem vermezdim” dediği başarılı işadamı töreni.
Halk Bankası’nın o zamanki Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın yatak odasındaki ayakkabı kutuları içine istiflenmiş 4,5 milyon dolar da kısa sürede medyadan silindi, unutuldu.
***
Ama o zaman az sayıda kişi dedi ki, ABVD için kendi parasının değerini korumak had safhada önemlidir, bu sadece FBI’nın değil, ikinci işleri ABD Başkanını korumak olan Gizli Servis’in de işidir ve kaydı alınmamış banknotların peşine düşebilirler.
Nitekim düşmüşler.
Savcı Bharara yıllardır hazırlıyormuş bu dosyayı.
***
Zarrab’ın yakalanıp tutuklanması durulduğu andan itibaren pek çok komplo teorisi üretiliyor.
Efendim, Zencani gibi idam cezasına çarptırılmamak için yakalanacağını bile bile, danışıklı dövüşle ABD’ye gitmiş, orada savcıyla anlaşıp suç ortaklarının adını verip ceza indirimi ve kimlik değiştirme programından yararlanacakmış, daha neler, neler…
Tabii bir de şu sıra İran ile nükleer anlaşma imzalayıp barış mesajları veren ABD yönetiminin neden İran’a ambargoyu deldi diye Türk pasaportlu bir işadamını üstelik sahtekarlık ve kara para suçlamalarıyla içeri atmış olması sorusu kafaları kurcalıyor.
***
İşin püf noktası biraz da burada galiba.
Obama’nın ikinci dönemine ABD ve dünya kamuoyu bakmınından iki gelişme damgasını vurdu.
İran ile barış ve Küba ile barış.
***
İkisinde de ilk adımı Obama attı.
İkisinde de sonuç aldı.
Tesadüfe bakın ki, Obama’nın Küba’ya tarihi ziyarete başladığı sırada, ABD’deki Kübalı göçmenlerin (ve rejim karşıtlarının) yuvası olan Miami’de İran’a ambargoyu delip kara para aklamakla suçlanan Türk pasaportlu İranlı işadamı Reza Zarrab tutuklanıyor.
***
Oysa Zarrab, İran’daki eski hükümet, eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecat döneminde bütün bu işleri yapmakla suçlanıyor.
Obama’nın uzattığı eli sıkan, nükleer anlaşmayı imzalayan ve en son seçimlerden de başarıyla çıkan Hasan Ruhani döneminde değil.
Ruhani, bir önceki dönemi mahkum ettiriyordu aslında Zencani’yi mahkum ederken.
Şimdi Zencani bağlantılı Zarrab’ın tutuklanması da “yeni İran” diyen Ruhani’yi değil, sanki eskilerini acıtmayı, onlara mesaj vermeyi amaçlıyor.
***
Şimdi Zarrab sorgulanıyor.
Savcı Bharara soruşturmayı yürütürken FBI Müdür Yardımcısı Diego Rodriguez ne demiş?
“Bugün ilan edilen suçlamalar, bu kişilerin gerçek ortaklarını gizlemeye çalışanlara bir mesaj göndermeli” demiş.
***
Zarrab’ın sorguda vereceği isimler önemli.
Bu isimler İran’dan da, Türkiye’den de olabilir. Kim bilir, bakarsınız Zarrab’ın Türk hükümetindeki bağlantıları üzerinden QAB’ye giriş vizesi aldığı iddia edilen İtalya’dan bile olur.
Ama FBI yetkilisinin bahsettiği mesajın daha çok iki adresi var gibi: İran ve Türkiye.
***
Eğer Zarrab’ın ABD’de yargılanması bir mesaj olacaksa, İran’a verilen mesaj az çok belli: Ruhani’nin iddia ettiği yeni İran’a destek.
Peki bu yargılamada “ortaklarının gizlenmesi” iddiası çerçevesinde Türkiye’deki –eğer varsa- bazı isimlere de verilmek istenen bir mesaj var mıdır?
Ve nedir o mesaj? Zarrab’ın ortaklarının korunmaması gerektiği mi? Yoksa başka, şu anda bilmediğimiz bir şey mi?
***
Ümit edelim suçlamalar kısa sürede açıklık kazanır.
Malum Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 31 Mart-1 Nisan’da Washington’da yapılacak Nükleer Gğvenlik Zirvesi’nde Türkiye’yi temsil edecek.
Aslında daha önce Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gideceği planlanmıştı, ama program değişti; Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi ve güvenli bölge gerektiği fikrini Obama ve diğer liderlere Erdoğan’ın anlatacağı belli oldu.
Bu önemli ziyaret ve buluşmanın Zarrab tartışmalarıyla gölgelenmesini herhalde ne Ankara, ne Washington ister.