Güncelleme Tarihi:
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanıkları avukatları temsil etti. Yahya Murat Demirel'in avukatı Zeki Kılınçlar'ın, aralarında fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasının, bu dosyayla birleştirilmesi talebi reddedildi.
Esas hakkındaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı İlker Yaşar, daha önce verdiği mütalaayı tekrar ettiğini belirtti.
Demirel'in diğer avukatı Dilek Helvacıoğlu, zaman aşımı süresinin kredinin tahsis edildiği tarihten başladığını ve somut olayda en son kredinin tahsis edildiği tarihin 24 Haziran 1997 olduğunu bildirerek, iddianamede iddia edilen “dolandırıcılık” suçunun zaman aşımının dolduğunu ifade etti.
Helvacıoğlu, “zimmet” suçlamasına ilişkin ise müvekkili hakkında ancak “hizmet nedeniyle emniyeti suiistimal” suçundan hüküm kurulabileceğini ve bu suçun 5 yıllık asli zaman aşımına tabi olduğunu anlattı.
Avukat Helvacıoğlu, müvekkili Demirel hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasını, zimmet suçundan beraatına karar verilmesini, cezalandırma durumunda lehine olan yasaların uygulanmasını, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını ve ceza erteleme kapsamına girmesi söz konusu ise cezasının ertelenmesini talep etti.
Eski Halk Bankası Yönetim Kurulu üyesi sanık Hüsnü Barbaros Olcay'ın avukatı Haluk Pekşen de müvekkilinin davaya dahil edilmesinin tek nedeninin, görevden ayrılmasından 1 yıl sonra Yahya Murat Demirel'in Universal AŞ isimli şirketinde görev alması olduğunu ve eylemin suç teşkil etmesi halinde de zaman aşımına uğradığını savundu.
Eylemin Yargıtayca “zimmet” suçuna dönüştürüldüğünü ve daha önceki mahkeme kararında da aynı eylemin “dolandırıcılık” olarak kabul edildiğini anlatan Pekşen, eylemin “dolandırıcılık” olarak kabul edilmesi durumunda da aradan 7 yıl 6 ay gibi uzun bir süre geçtiğini ve zaman aşımının dolduğunu kaydetti.
Olcay'ın diğer avukatı Binnur Kortun da üç ayrı teminat mektubundan dolayı yargılanan müvekkilinin memur sayılamayacağını ve “zimmet” suçunun oluşmasının mümkün olmadığını savunarak, müvekkilinin beraatına karar verilmesini talep etti.
Diğer sanıklar Gökalp Baştürk, Şaban Ayhan Tatlıgil ve Emine Mehtap Ceylan'ın avukatları da müvekkillerinin “zimmet” suçundan beraatını, aksi takdirde haklarında lehe olan yasal hükümlerin uygulanmasını talep etti.
KARAR
Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, “zimmet” suçundan, haksız menfaatin miktarı da göz önüne alınarak, sanıklardan Yahya Murat Demirel, Hüsnü Barbaros Olcay ve Gökalp Baştürk'ü yasal artırım ve indirim maddelerini de uygulayarak, 12 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, Şaban Ayhan Tatlıgil ve Emine Mehtap Ceylan'ı da 9 yıl 4 ay 15'er gün hapse mahkum etti.
DAVANIN GEÇMİŞİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Halk Bankasından, Yahya Murat Demirel'in bazı şirketlerine talep ettiğinden daha yüksek krediler çıkarıldığı, o dönem bankanın yöneticilerinden olan Hüsnü Barbaros Olcay'ın kredilerin verilmesi konusunda etkili olduğu, Olcay'ın daha sonra Demirel'in şirketinde çalışmaya başladığı anlatılıyordu.
İddianamede, Demirel'in şirketlerine sağlanan kredilerin bir kısmının geri döndüğü, buna rağmen bankanın 159 milyon dolar zarara uğradığı belirtiliyordu.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Kasım 2001 tarihindeki duruşmada, “Halk Bankasını dolandırmak gibi bir kasıtlarının bulunmadığı” gerekçesiyle 8 sanığın unsurları oluşmayan suçtan beraatına karar vermişti.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi, bu kararı “eksik soruşturma” gerekçesiyle 16 Nisan 2002 tarihinde bozmuştu.
Mahkeme heyeti, yeniden yapılan yargılamanın 17 Aralık 2003 tarihindeki duruşmasında, üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair her türlü kuşkudan arınmış delil elde edilemediği gerekçesiyle tüm sanıkların tekrar beraatını kararlaştırmıştı.
Bu kararı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin beraat kararını Hüsnü Barbaros Olcay, Gökalp Baştürk, Şaban Ayhan Tatlıgil, Emine Mehtap Ceylan ve Yahya Murat Demirel yönünden bozarak, sanıkların “dolandırıcılık” suçundan mahkum edilmeleri gerektiği görüşünü bildirmişti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise bu karara, sanıklar hakkında 4389 sayılı Bankalar Kanunu'ndaki “zimmet” hükümlerinin uygulanması gerektiği görüşüyle itiraz etmişti.
Bunun üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanıkların Bankalar Kanunu'nun 22. maddesindeki “zimmet” suçundan yargılanmaları gerektiğine karar vermişti.