Mumcu: Planlanmış bir polemik savaşı yaşıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Mumcu: Planlanmış bir polemik savaşı yaşıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2006 14:35

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu,”Son zamanlarda açık, hazırlanmış, planlanmış bir polemik savaşı, adeta bir beyan savaşı yaşıyoruz” dedi.

Haberin Devamı

Anavatan Partisi TBMM Grup Toplantı Salonu'na Mumcu'nun talimatıyla getirilen bir fotoğraf, polis memurlarınca görülmek istendi. İçtüzüğe göre ”herhangi bir afişin grup salonunda açılamayacağını” belirten polisler, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Ömer Abuşoğlu ve bazı milletvekillerinin tepkisiyle karşılaştı.

Grup salonundan polislerin çıkmasının ardından Mumcu, konuşması sırasında, getirilen “iftar çadırı” fotoğraflarını dinleyicilere gösterdi.

Mumcu, yaptığı konuşmada, herkesin bir takım dertlerden, bir sancı bir ağrının varlığından bahsettiğini belirterek, “Evet karın bölgesinde bir ağrı var ama bu ülser ağrısı mı kanser ağrısı mı, apandis ağrısı mı konusunda herkesin bir diğerinden farklı yorumu var” dedi.

Son tartışmaların birinin “Türkiye'de irtica var mı, yok mu?” diğer bir tartışmanın ise “laikliğin önemi” üzerinden yürütülmeye çalışıldığını belirten Mumcu, “Son zamanlarda açık, hazırlanmış, planlanmış bir polemik savaşı, adeta bir beyan savaşı yaşıyoruz” diye konuştu.

Haberin Devamı

Demokrasinin; bir kurallar ve kurumlar bileşimi olduğunu kaydeden Mumcu, ”Kuralların işlemediğini, kurumların çalışmadığını, kurallar ve kurallar arasındaki ilişkinin verimli bir şekilde yürütülemediğini kim söylüyor? Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı... Kim söylüyor? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin Başbakanı... Hepsi şikayet ediyor. Kim neden şikayet ediyor? Adını koyalım. Nedir bu imalarla konuşmak? Birilerinin seçtiği ve birilerinin kaderini emanet ettiği insanlar, birbirleriyle ima yoluyla mı konuşacaklar? Nedir açık konuşamadığınız şey? Nedir bu karın gurultusunun sebebi?” diye sordu.

Erkan Mumcu, şöyle devam etti:

“Biz bu devletin Anayasada tarif edilen 4 temel ilke üzerinde kurulu bir Cumhuriyet olduğuna inanıyoruz ve bu 4 temel ilkenin birbirinin diğerine feda edilmeyecek kadar değerli ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu ülke, tek başına laik bir ülke değildir, tek başına demokratik bir ülke değildir tek başına cumhuriyet bir ülke de değildir. Hepsi bir arada olmalı, biri olmadan diğerleri asla olamaz. Bunlardan biri adına diğerinden fedakarlık etmemizi kimse bizden istemesin, beklemesin.”

CUMHURBAŞKANI SEZER'İN KONUŞMASI

Laikliğin tanımının yapılmasına çok da gerek olmadığına yönelik Cumhurbaşkanının sözüne katıldıklarını belirten Mumcu, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

“Cumhurbaşkanımız aynı konuşmasında bu tanımı zorunlu kılacak sözlerde bulunuyor. Diyor ki laiklik adına gerekirse temel hak ve özgürlüklerden kısıtlama yapılabilir. Hoppala... Çok özür diliyorum. Okumuş, yazmış, eli kaleme, kitaba değen herkesten rica ediyorum. Dünyanın neresinde laiklik adına temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanabileceğinden söz edilmiştir. Bu laikliği biz mi icat ettik? Bu laiklik Batı uygarlığının icadı. Dolayısıyla bunu bizden daha ileri yaşatan demokrasiler var.”

LAİKLİĞİN TANIMI

İnsanlar istedikleri gibi inanmaları, inandıkları gibi ibadet etmeleri gerektiğine dikkati çeken Mumcu, “İnsanlar, birinin tarif ettiği, birinin gösterdiği gibi inanmaya ya da inanmamaya mecbur bırakılmamalıdır. Yani laiklik; devletin din karşısında mesafeli durup, herhangi bir din telakkisiyle hukukunu düzenlemeyip, bütün inanç biçimleri karşısında eş, yansız, tarafsız durabilmesi tutumudur. Laiklik; kişinin temel hak ve özgürlüklerinden bir kısıtlamak, tam anlamıyla temel hak ve özgürlüklerini doya doya özgürce, kimsenin baskısı altında kalmadan kullanabilmek demektir” diye konuştu.

Mumcu, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

“Laikliği millete doğru anlatmadığınız zaman, laikliği milletin gündelik hayatında içine sindire sindire yaşayabildiği bir değer olmadan çıkartma yönünde ne yazık ki kastettiğinizin de dışında kastetmeden de zarar veriyorsunuz. Bunu görün artık. Bu ülkede laiklik irtica tartışmalarının kışkırtılmış olmasının bu hükümetin bu ülkeye armağan ettiğini görün artık. Bugün bu ülkede son derece adaletsiz bir biçimde parti devleti uygulamalarına tanık oluyorsak, bunun arkasındaki süreci anlayın artık.”

28 ŞUBAT PSİKOLOJİSİ

“(Muhtar bile yapmayız, muhtar olmasına bile izin vermeyiz) dediklerinizin, günün birinde selam durmaya mecbur olduğunuz Başbakan olarak karşınıza çıkacağını görün” diyen Mumcu, milletle, demokrasiyle inatlaşılmaması gerektiğini söyledi.

Mumcu, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Anlayın, hatalarınızı, yanlışlarınızı görün. Aynı yanlışlarla aynı şeyleri tekrar edip durmayın. Bu ülkeye 28 şubat psikolojisine benzer bir psikoloji yeniden hatırlatacak her şey, bu ülkede ne laikliğin, ne demokrasinin, ne cumhuriyetin lehine olmayacaktır. Milli iradeyle inatlaşmayın, milletle inatlaşmayın. Herkes demokrasinin, hukukun çizdiği yerde dursun, herkes görevi bilsin.

Çok net olarak söylüyorum, aksini iddia edecek kim varsa çıksın meydana... Tarihimizin hiçbir devresinde Cumhuriyette olduğu kadar Müslüman olmadık, olamadık. Bize Müslümanlığımızı doyasıya yaşama konforunu, anlama, hissetme özgürlüğünü Cumhuriyet verdi. Millet bunun farkında. Bu ülkedeki camilerin yüzde 90'ı Cumhuriyetin eseri, cuma namazı kılınıyorsa bugün köylerde bunu bu Cumhuriyet yaptı. Bütün çocuklar devlet okullarında ücretsiz okuyabilme imkanı bulabiliyorlarsa, din dersi alabiliyorlarsa bu Cumhuriyetin eseri. Milletimiz dinini de Cumhuriyetini de seviyor.”

“MESELENİN ASLI CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİDİR”

“Meselenin aslı Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Tartışmanın kökeninde yatan şey budur” diyen Mumcu, “Kim kimden neyi saklamayı çalışıyor?” diye sordu.

Haberin Devamı

Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne demeye çalışıyorsunuz? 'Bu Meclis bu çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı'nı seçmesin' demeye çalışıyorsunuz. Ya nasıl olsun, ha onu söyleyemiyorsunuz. 'Halk seçsin' demeye diliniz varmıyor. Çünkü rejimi millet iradesine bir türlü emanet edemiyorsunuz. Cumhuriyet, cumhurun rejimi olarak kuruldu beyefendiler. Bu Cumhuriyeti kuran Atatürk'ün bize gösterdiği iki hedefi vardı. İstiklal-i tam, hakimiyeti milliye... Bu kadar korkmayın. Yani bağımsız ve millet egemenliğinde bir devlet olacaksınız. Cumhuriyet budur.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!