Güncelleme Tarihi:
Mumcu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinin “kilit konuma” gelmesi durumunda, bunu “Türkiye'nin hayrına olacak şekilde” değerlendireceklerini kaydetti.
Öncelikle partileri Cumhurbaşkanını halkın seçeceği bir Anayasa değişikliğine zorlayıcı yönde çaba sarf edeceklerini belirten Mumcu, “Millet kimi seçerse başımızın tacıdır” dedi.
Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın “sivil, halkın değerlerine saygılı ve devlet olmanın ilkelerine duyarlı biri olmalı” diyen Mumcu, partisinin bunlara bakarak, bu nitelikleri gözeterek oy vereceğini kaydetti. “(Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına adaylığa hakkı yoktur) demenin millete de Erdoğan'a haksızlık olacağını” ifade eden Mumcu, şunları kaydetti:
“(Cumhurbaşkanlığını hak ediyor mu?) sorusuna, oy verecek herkes kendi vicdanında cevap verecek. Bence Erdoğan Cumhurbaşkanlığı hak etmiyor. Ben Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı için oyumu vermem ama bu (aday olamazsın) anlamına gelmemelidir. Unutulmasın; AKP'yi mağduriyet ve yasaklar inşa etti. Yeni bir mağduriyet ve yasak ihya eder. Benim gördüğüm kadarıyla, Baykal, Erdoğan'a izlediği politikayla Cumhurbaşkanlığından başka bir seçenek bırakmıyor. Ben kendisinin bunu göremeyecek bir siyasetçi olduğunu düşünmüyorum. Bence Baykal da Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını istiyor. (Aday olamazsın) demek adaylıktan başka seçenek bırakmamaktır. Sağduyulu bir çözümü araştırmak yerine gerilimden medet uman bir siyaset izlenmektedir.”
Türkiye'nin gerçek gündeminin ne Cumhurbaşkanlığı seçimi ne de kılık kıyafet olduğunu ifade eden Mumcu, “Gerçeği gizlemek üzere ortalığa sis bombası atıyorlar. Türkiye'nin temel problemi yoksulluktur, açlıktır” dedi.
“Sanayisi taşeronlaşan, iş gücü köleleşen, sermayesi yabancılaşan bir ülkenin bağımsız bir ülke olarak kalamayacağını” dile getiren Mumcu, ”Cumhuriyet, tam bağımsızlık ve milli egemenlik temeli üzerine kuruldu. Borç batağına sürüklenmiş ve ekonomisi Duyun-i Umumiye, IMF tarafından idare edilen bir ülkenin bağımsızlığından kimse söz edemez. Bu, Cumhuriyetin ülkü ve ilkelerinden sapmadır” diye konuştu.
“milletin ve devletin sözünün değil borç verenlerin sözünün geçtiğini” savunan Mumcu, “Kavga bir laiklik kavgası değil kavga egemenlik kavgasıdır. İtaat eden bir Türkiye değil rekabet eden bir Türkiye istiyorsak kavgayı bırakmalıyız” dedi.
“IMF'DEN BORÇ ALMAYACAĞIZ”
Ekonomik programlarının bütün parametrelerinin ulusal bir ekonomik program kurmaya dönük olacağını belirten Mumcu, Türkiye'nin IMF ile ilişkilerinin, Fransa, İngiltere, ABD, Almanya gibi ülkelerle IMF ile kurdukları ilişkiler gibi olacağını kaydetti.
“IMF'den kesinlikle borç almayacağız. IMF'nin bizden tek kuruş alacağı kalmayacak” diyen Mumcu, bunun bu gün de mümkün olduğunu, ancak bunun “para, finansman değil itaat, riayet sorunu” olduğunu savundu.
Türkiye'de kamu finansmanı açıklarının bu kadar borçlanmayı, üstelik iki kez borçlanmayı asla gerekli kılmadığını söyleyen Mumcu, “Bu, içine girilen bir kölelik düzeninin yarattığı bir mecburiyettir. AKP, bu role razı olduğu için himaye gören bir hükümettir. Bu hükümet mandacı bir hükümettir” dedi.
SINAVSIZ ÜNİVERSİTE
İktidarlarında üniversiteye girişin sınavsız olacağını belirten Mumcu, ”Buna popülist söylem diyenin aklı hiç bir şeye basmaz. Dolayısıyla bunu söyleyenleri hiç kaale almıyorum” dedi. Mumcu, şunları söyledi:
“Türkiye hariç, dünyanın her yerinde işleyen bir düzenden bahsediyorum. Türkiye'de üniversite uygulanan şey asla kıtlığı çekilmeyecek bir şeyin bir kıtlık rejimi ile yok edilmesidir. 1.5 milyar insan öğrenme talep ediyor 200 bin tanesini seçip 1 milyon 300 tanesine (çekin gidin ne haliniz varsa görün) diyorsunuz. Böyle bir akıl dışılık olabilir mi? Üstelik 1.5 milyar kişi yılda 10 milyar dolar sadece dershane endüstrisine para ödüyor. Özel dersler, kayıt dışı yapılan harcamalar cabası. Bu akıl dışılığın nesini savunuyorlar anlamıyorum.
Biz kesinlikle isteyen herkese üniversite sözü veriyoruz. Yerleştirme sınavı yok. Seçmek, öğrenci ve okulun kendi arasında karar verecekleri bir iştir. Öğrenci ve onun yöneldiği programın kendi aralarında karar verecekleri bir şeydir.
İnsanların talep ettiği her şeyi yerin altından çıkarıp sunan, petrol, kömür gibi, kıt kaynaklarla üretilenleri talep var diye talebi daha da aşacak bir kapasiteyle arz eden ekonomi, asla kıt olmayan bir kaynaktan alacağı bilgiyi sunmaktan mı aciz kalacak? Talep ve ihtiyaç varsa ve onun piyasalaşmasına imkan vermiyorsanız bir kıtlık rejimi ve karaborsa düzeni yaratıyorsunuzdur. Türkiye'nin üniversite derdi bir karaborsa düzeni yaratılmış olmasıdır. Yani YÖK bir karaborsacı kurumdur. Dershaneler, tezgah altından ürün satmaya çalışan kurumlar gibidir. Bu karaborsa düzeni kalitesiz ve pahalı.”
HER BAYRAM ISPARTA'YA
Sigarayı 4 ay önce bıraktığını, bu süreden beri 4.5 kilo aldığını belirten Mumcu, sigarayı bırakmaktan son derece memnun olduğunu kaydetti.
Her kurban bayramında mutlaka memleketi Isparta'ya gittiğini belirten Mumcu, ”Anamın, babamın elini öperim. Küçüklere bahşiş veririm. Bayram, aile olmanın bayramıdır. Bayram, aile ile yaşanır. Aile çekirdek aileden fazla bir şeydir. Bayramı bayram yapan şey aile olmanın kutlanması ve kutsanmasıdır” dedi.