Güncelleme Tarihi:
Mumcu, Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü tarafından düzenlenen ''Yeniden Yapılanma ve Siyaset'' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Mumcu, özgeçmişinin okunduğu bölümde, kendisinden ''ANAP'ın ikinci adamı'' diye bahsedilmesine atfen, ''Siyasette ikinci adam yoktur. Biri ve diğerleri vardır'' diyerek konuşmasına başladı.
Öğrencilerin çeşitli konulara ilişkin sorularını yanıtlayan ve değerlendirmelerini dinleyen Mumcu, eğitim hakkının evrensel, temel bir insan hakkı olduğu belirtti. Mumcu, ''Eğitim hakkının bir takım biçimsel gerekçeler gösterilerek kısıtlanması, insan hakkı ihlalinden başka bir şey değildir'' dedi. Mumcu, şunları söyledi:
''Eğer suiistimallerden kurtulur, ortak bir anlayış birliğine gelinirse, siyasetin yaratabileceği ılıman iklimin, bu ülkenin derinliklerine nüfuz etmesi mümkündür. Birbirimizi düşman gibi görmekten vazgeçeceğiz. Birbirimizin vatana olan sadakatini veya birbirimizin ülkenin, milletin değerlerine olan saygısını tartmaktan ya da tartışmaktan vazgeçeceğiz.
Çeşitliği ve farklılığı bir asayiş problemi olarak görmekten vazgeçeceğiz. Birbirimizi seveceğiz. Empati yapacağız. Kendimizi muhatabımızın yerine koyacağız. Böylece sorunların çözümüne daha yakın durabileceğiz.''
''PAY KAPMA YARIŞI VAR''
1960 ve 1980 müdahaleleri sonucu, ''vatandaşların birden bire önündeki engelleri kaldırıp siyasete sokarsanız ortada kaos ortam oluşur. Dolayısıyla bu siyasete de bir çeki düzen vermek lazım. Önüne gelen siyasete girmesin'' anlayışıyla siyasi partiler düzeninin kurulduğunu kaydeden Mumcu, ''Ama kelimenin her türlü anlamıyla düzen. Bu düzeni değiştirmek lazım'' dedi.
Siyasi partiler sisteminin ''sistem kuran bir sistem'' olduğunu belirten Mumcu, ''Sorunları çözümünü siyaset yapacaksa eğer, siyasi partiler sisteminin bu çözümler yakın bir siyaset yapılanmasını üretmesi gerekiyor. Bugünkü siyasi partiler sistematiği içerisinde bu mümkün değil. Herkes kendini seçecek olanı seçiyor. Halka tamamen kapalı'' diye konuştu.
Ekonomik kaynakların kullanılmasında ve dağılmasında, devlet mekanizması birinci yegane aktör olduğunu belirten Mumcu, ''En son memur kararnamesinde de göründü ki; çeşmenin başında olanlar, bu musluktan kimin ne kadar istifade edeceğine karar verenler, önce kendilerine iştiharları kadar alıyorlar. Onun için orada bulunmak önemli. Pay kapma yarışı var'' dedi.
''KÜBA İLE BİZ KALDIK''
Delege sisteminin halk ile siyasi partiler arasında demir perde oluşturduğunu ifade eden Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Zamanın valisi demiş, 'eğer memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz' diye. Vaatlerini tuttular, sonunda geldi işte. Sonuçta ekonominin, kaynakların tamamının devlet elinde olduğu ve devlet tarafından yönetildiği bir sisteme başka ne denilebilir. Küba ile beraber laboratuvar olarak incelenmek üzeri biz kaldık. Küba Castro'nun gözlerinin içine bakıyor. Bize ilişkin bana soru sormayın... Biz de Siyasi Partiler Kanunu'na bakıyoruz. Bu Siyasi Partiler Kanunu siyaseti halka yasaklayan bir sistem.''
Siyasi Partiler Kanunu'nun değişmesi için, herkesin, her meseledenönce mutlaka siyasetten ''Siyasi Partiler Kanunu'nun değiştirilerek siyasetin halka açılması, siyasette gerçek söz sahibinin halk kılınmasını'' talep etmesi gerektiğini belirten Erkan Mumcu, ''En önemli önceliğimiz budur. Siyasi Partiler Kanunu değişmediği sürece buülkede hiçbir meseleye çözüm bulunabileceğine inanmıyorum'' dedi.