Güncelleme Tarihi:
Göç İdaresi’nin rakamlarına göre İstanbul’un Şişli ilçesinde 16 bin mülteci yaşıyor. Bu mültecilerin yüzde 90’ı Suriyeli. Kalan yüzde 10’u ise Afrikalı, İranlı, Afgan ve Iraklı mülteciler oluşturuyor. Mülteciler Şişli’nin farklı mahallelerinde yaşıyor; Afrikalılar Kurtuluş ve Bomonti’yi, Iraklılar Kurtuluş’u, Suriyeli nüfus ise Okmeydanı ve İzzetpaşa’yı mesken edinmiş durumda.
AYNI ÇATI ALTINDA
Ancak farklı mahallelerdeki farklı milletlerden mülteciler ayda en azından bir defa aynı çatı altında buluşuyor. Bu buluşma, beş ay önce uygulamaya geçirilen ‘Mülteci Meclisi’nde gerçekleşiyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Göçmen Dayanışma Derneği ve İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı’nın ortaklığıyla oluşturulan Mülteci Meclisi, Şişli Belediyesi’nin Kent Konseyi’ne bağlı olarak çalışıyor. Bu Meclis’e seçilmek için gereken tek kriter gönüllülük... Şişli bölgesinde yaşayan farklı milletlerden göçmenler her ayın ilk cumartesi gününde bir araya gelerek sorunlarını masaya yatırıyor.
Çalışmalarını yerinde izlemek üzere katıldığımız Mülteci Meclisi’nin aralık ayı oturumunun gündem konusu çocuklardı. Aslen 16 üyesi bulunan mecliste ‘yeter sayısı’ sağlandıktan sonra toplantı, hangi mahallelerde okula gitmeyen çocukların olduğu ve bu çocukların eğitime erişmeleri için neler yapılabileceğinin tartışmasıyla başlıyor.
Suriyeli, Iraklı ve Faslı katılımcılar, farklı hukuki statüdeki çocuklarının hangi tip eğitime dahil olması gerektiğini konuşuyor. Iraklı çocuklar eğitimlerine üçüncü bir ülkede devam edecekken, Suriyeli anne, “Bizim çocuklarımızsa burada kalacak, buradaki okullara dahil edilmeleri lazım” diyerek destek istiyor. ‘Çocuk’ başlığı altındaki diğer ana sorunsa dilenciler konusunda. Katılımcılar, çocuk dilencilerin Suriyeli veya Iraklı diye damgalanmasından duydukları rahatsızlığı dile getiriyor. Toplantıya iki çocuğuyla katılan Faslı Hatice Khadmer, “Bize karşı yanlış anlaşılma var. ‘Mülteci’ denince hiçbir iş yapmadan yalnızca yardımlarla yaşadığımızı zannediyorlar. Başka dilde konuştuğumu görünce otobüste insanlar ‘Bu Suriyeliler problem’ diye homurdanıyor” diye içini döküyor.
EN BÜYÜK SORUNUMUZ AYRIMCILIK
Katılımcılar bir Mülteci Meclisi’nin parçası olmaktan mutlular. Üç yıldır Türkiye’de bulunan Iraklı Süleyman Şaban, bu sayede kendini ‘yerli’ hissettiğini söylüyor: “Bizim için çok faydalı oldu. Temel haklarımızı öğreniyoruz, sorunlarımızı konuşuyoruz. Öğrendiklerimizi kendi toplumumuza aktarıyoruz. Ama en önemlisi bize olan manevi katkısı. Yabancıyız ama burası bize kucak açıyor. Kendimizi yerli hissediyoruz. Her sorunumuza çözüm bulunamasa bile en azından rahatlıkla anlatıyoruz. Birinin dinlemesi, sıkıntılarımızı paylaşabilmek bizi mutlu ediyor. Birbirimizle yazışıyoruz, dertleşiyoruz.” Meclis toplantısına ilk defa katılan Iraklı Muhammed Hussein de “Biz de burada yaşayan insanlar olarak fikrimizi sunuyoruz. En büyük sorunumuz ayrımcılık. Bize ‘Nereden geldiniz? Sizin ülkenizde internet var mı’ gibi sorular yöneltiyorlar. Burada yaşadıklarımızı paylaşıyoruz, katkı sunuyoruz” diyor.
ORTAK ÇÖZÜM BULUYORLAR
ŞİŞLİ Kent Konseyi Genel Sekreteri Elif Avcı, Mülteci Meclisi’nin neden kurulduğunu şöyle anlatıyor: “Mültecilerin kendilerini ilgilendiren konularda kendi kararlarını almalarını istiyoruz. Dezavantajlı grupların karar alma mekanizmalarına katılımı, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü’nün ‘herkes için belediyecilik ve demokratik katılım’ konusundaki hassasiyeti nedeniyle belediyemiz için ayrı bir önem taşıyor. Katılımcılara kendilerini meclisteki milletvekilleri gibi düşünmelerini söylüyoruz. Bireysel sorunlarını değil de bütün mültecilerin ortak sorunlarını tartışmak ve bu sorunlara çözümler bulmak için toplandığımızı belirtiyoruz.” Projenin ortağı Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Selin Ünal da mültecilerin yerel yönetimlere katılımının önemli olduğunu söylüyor: “Belediyelerin kendi bölgelerinde iyileşmesi gereken konular üzerine çalışırken mültecilerin de bu sürece dahil olmaları gerektiğini hep konuşuyorduk. Mülteciler bilgi birikimleri, becerileri ve deneyimleriyle geliyor. Kendi seslerini duyurabilmeleri önemli.”