Güncelleme Tarihi:
Sivricehöyük köyüne ait meranın mülteci kampı için tahsisine ilişkin valilik kararının iptali amacıyla Kahramanmaraş 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştı. Mahkeme de arazide keşif işlemi yapmıştı. Keşfe katılan Prof. Dr. Rüştü Hatipoğlu, ziraat yönünden bilirkişi raporu hazırladı.
119 ÇİFTÇİ, 30 BÜYÜKBAŞ HAYVAN VAR
Raporda, kazı ve dolgu yapılan alanın yüzde 70’inin toprağı ve bitki örtüsünün bozulduğu belirtildi. Arazinin ekime ve dikime uygun olmadığı, mera niteliği taşıdığı, Hazine’ye olarak kaldedilmesinin hukuka uygun olduğu belirtildi. Ancak kamu yararı taşıyıp taşımadığının tartışma konusu olduğu, çünkü Sivricehöyük’te 119 çiftçi ve 30 büyükbaş hayvanın bulunduğu, köyde tarla bitkisi ve sebze yetiştirildiği, hayvanlar için yem bitkisinin üretilmediği anlatıldı.
KÖYÜN YEM AÇIĞI ARTAR
Köyün bir yıllık yem ihtiyacının 547.7 ton olduğu, hali hazırda meralarda 86.947 ton yeşil otun bulunduğu, ihtiyacın ancak yüzde 15.88’inin karşılandığı kaydedildi. Kamp yapılacak alanda 37 bin 443 tonluk yeşil otun bittiği, inşaat tamamlanırsa köyün yem açığının 497 bin 986 tona çıkacağı belirtildi. Kazı ve dolguyla mevcut mera yapısının geri gelmeyecek şekilde yok edileceği, çok sığ durumdaki toprak tabakasını ortadan kaldıracağı, meradan beslenen canlıların zarar göreceği anlatıldı.
BÖLGEDE DEPREM RİSKİ VAR
Yol ve inşaat çalışması bittiğinde mevcut bitki ve hayvan türlerinin arazide yaşama şanslarının kalmayacağı ifade edildi.
Jeolojik yönden tayin edilen bilirkişilerin hazırladığı raporda, bölge ve civardaki köylerin ciddi bir deprem tehdidiyle karşı karşıya olduğu ifade edildi. Kamptaki atık sular ile çöp ve bunun gibi atıkların kontrolsüz ve gerekli önlemler alınmadan Karaçay’a boşalması halinde derede kirlenmeye yol açabileceği, su ihtiyacının karşılanması için yapılan sondaj kuyularının yeraltı su seviyesinde düşmelere neden olabileceği anlatıldı.
YÖRE HALKI KARŞI
Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Oğuz Sinemillioğlu’nun hazırladığı özel raporda, kampın doğal zenginlik, tarımsal ve hayvancılık alt yapısını geri dönüşümü mümkün olmayacak düzeyde yok ettiği belirtildi. Raporda, “İşlemin yöre halkı tarafından kabul edilmediği, oysa ki planlamada temel kurallardan birisinin yerel katılım ve aleniyet olduğu” anlatıldı. Dolayısıyla bu yerleşkenin; halkın karar verme sürecine katılmaması, korunacak alanlar üzerine inşa edilmesi, ÇED yapılmamış olması, toplumsal uyum ve dokunun dikkate alınmaması, istimdam potansiyeli bulunan büyük kent merkezlerinin çeperine entegre konut üretimiyle çözübilecekken hiçbir üretim perspektifi olmayan kırsal alanın seçilmiş olması nedeniyle İmar Mevzuatı’na uygun olmadığı anladıldı.