Güncelleme Tarihi:
Milliyet Gazetesi'nden Damla Güler'in haberine göre tüm sanıkların beraat ettiği Poyrazköy davasında savcılık HTS kayıtlarından polislerin daha önce mühimmatın bulunduğu bölgeye gidip gitmediğini araştırmaya başladı. 2009 yılında Poyrazköy’de bulunan mühimmatı kimin gömdüğünü araştıran savcılık, mühimmatın bulunduğu aramaya katılan polisleri incelemeye aldı.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yazı yazan savcılık, aramanın yapıldığı 22 Nisan 2009 tarihinden 6 ay öncesi ve sonrasında bölgede sinyal veren telefonların HTS (cep telefonu sinyal kayıtları) kayıtlarını istedi. Savcılık, arama öncesinde polislerin bölgeye gidip gitmediğini tespit edecek.
Poyrazköy davasında beraat kararının çıkmasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu, mühimmatı gömenlerin peşine düştü. Savcılık ilk olarak sanıklar hakkında beraat kararı veren Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden dava dosyasının kendilerine gönderilmesini istedi. İki savcı tarafından yürütülen kumpas soruşturmasında ikinci hamle ise Poyrazköy Keçilik mevkiinde bulunan ve sanıkların “Biz gömmedik” dediği mühimmatla ilgili oldu. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yazı yazan savcılık, aramanın yapıldığı 22 Nisan 2009 tarihinden 6 ay öncesi ve sonrasında bölgede sinyal veren telefonların HTS (cep telefonu sinyal kayıtları) kayıtlarını istedi.
DAHA ÖNCE BÖLGEYE GİTTİLER Mİ?
Soruşturma kapsamında aramada görev alan polisleri de belirleyen savcılık, bu polislere ait telefon sinyallerinin de incelenmesini istedi. Savcılığın TİB’den gelecek kayıtları İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne göndererek aramada yer alan polislerin telefon numaralarıyla eşleştirme isteyeceği öğrenildi. Aramalara katılan polislerin telefon sinyallerinin özellikle incelenmesini isteyen savcılığın, polislerin aramadan önce bölgeye gidip gitmediğinin de belirlenmesini istediği öğrenildi.
DELİLLERLE SANIKLAR ARASINDA BAĞ YOK
Poyrazköy’de ilk arama, 23 Şubat 2009’da yapılmış ancak herhangi bir kişi hakkında işlem yapılmamıştı. 21 Nisan’da gelen yeni bir ihbar üzerine ertesi gün yine aynı bölgede yapılan aramada 15 adet dolu law silahı, 6 adet boş law silahı, 14 adet el bombası, 24 el bombası fünyesi, 450 gram C3 patlayıcı, 7 hakem bombası, 23 işaret fişeği, 15 aydınlatma fişeği, 30 metre infilaklı fitil, 38 metre saniyeli fitil, 5 adet bubi tuzağı ve 45 adet sis bombası olmak üzere çok miktarda mühimmat ele geçirilmişti.
Ancak sanıklar bu mühimmatın kendilerine ait olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi. Mühimmatı gömen “örgütün lideri” olduğu iddiasıyla tutuklanan emekli Binbaşı Levent Bektaş, yaptığı savunmada, bulunan mühimmat ile ilgilisinin olmadığını ve mühimmatın bulunduğu bölgeye gitmediğini iddia etmişti. Bektaş’ın bu savunmasının ardından mahkeme TİB’e yazı yazarak Bektaş’a ait telefonun bölgeden sinyal verip vermediğinin tespitini istemiş, TİB mahkemeye gönderdiği yazıda Bektaş’ın mühimmatın bulunduğu bölgeye gitmediğini bildirmişti. Yine dava kapsamında tutuklanan sanıklardan Albay Ali Türkşen de silahları oraya kendilerinin gömmediğini, hiçbir askerin elektrik düzenekli bombaları suyun altına saklamayacağını söylemişti.
Yapılan yargılama sonrası Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla sanıklar tüm suçlardan beraat etmişti. Mahkeme bulunan mühimmatla ilgili verdiği beraat kararına gerekçe olarak, “Bulunan mühimmatla sanıkların bağını kuracak, somut ispat edilebilir delillerin dosyada mevcut olmadığı, aksine sanıkların mühimmatı gömerken gören kimsenin bulunmadığı, olay yerinden elde edilen kıl numuneleri ile sanıklar arasında herhangi bir irtibatın belirlenemediğinin rapor edildiği, sinyal bilgilerine göre sanıkların mühimmatın gömüldüğü tarihlerde olay mahallinde bulunmadıklarını” göstermişti.