Güncelleme Tarihi:
Yüce Dinimiz İslâm’da kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul edilen, kendine özgü belirli gün ya da ayları vardır. Bunlardan biri de Muharrem ayının birinci gecesidir. Bu mübarek ayda hangi ibadetlerin yapılması gerektiği ve Muharrem ayının faziletlerinin neler olduğu ise çok sayıda vatandaş tarafından merak ediliyor. İşte, Muharrem ayının fazileti ve Muharrem ayında yapılması gereken ibadetler...
11 Eylül 2018 Salı günü, Muharrem ayının ve Hicri yeni yılın ilk günüdür. 11 Eylül 2018'de 1439 hicri yılından, 1440 hicri yılına girilmektedir. Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb ile beraber Kur’ân-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir.
"Haram aylar" içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı "Muharrem" adından da fark etmek mümkündür. Zira “muharrem” kelimesi, "haram kılınmış", "hürmete layık" anlamlarına gelmektedir. Kısacası "haram aylar" uygulamasının genel adı, anlam itibarı ile bu aya özel bir ad olarak verilmiştir.
Bu özel uygulama, şüphesiz Muharrem ayına atfedilen önemin bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Aynı önem İslam kültür ve tarihi sürecinde de devam ede gelmiştir. Zira İslam Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği Hanif dini esaslarının devamı niteliğinde olması sebebi ile o geleneğin değerlerinin de sahibidir, dolayısı ile bu ayı değerli kılan tarihi olayları önemser.
Diğer yandan, İslam’ın zuhurundan sonra da Muharrem ayı, dini, sosyal ve tarihi önemi haiz olaylara sahne olmuştur. Bu durum Muharrem ayını, İslam kültürü açısından daha da ön plana çıkarmaktadır.
Muharrem Ayını önemli kılan özellikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür:
Hicri Yılbaşı
Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır. Adından da anlaşılacağı üzere, kameri yılda -güneşin değil- ayın hareketleri esas alınmaktadır. Hicrî tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)' in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz. Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar, Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi. Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer devrinde, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (Miladi 622) İslami takvimin başlangıç yılı (Hicri 1) olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.
Aşûre Günü (On Muharrem)
Bilindiği üzere Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birilikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler, Hz. Musa ile İsrail oğullarının, Firavunun zulmünden Aşûre günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Samî dinlerde özel bir yere sahip görünen aşûre günü, Cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Resûl-i Ekrem’in de peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur.
İbni Abbas’ın şöyle değdiği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşûre günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir?” diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu, Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) “Ben Musa’ya sizden daha layığım” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti.”
Hz. Peygamber Aşûre günü oruç tutmayı teşvik etmiş ve “Aşûre günün orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah’tan umarım” buyurmuştur.
MUHARREM ORUCU NE ZAMAN TUTULUR?
Muharrem ayının İlk günü, 9. , 10. ve 11. günü, Aşure günü oruç tutmak faziletlidir. Ancak bugünler dışında da oruç tutulabilir. Hz. Peygamber'in aşure gününde devamlı olarak oruç tuttuğu rivayet edilmiştir. Fakat sadece o günde oruç tutulması doğru görülmemiş, bunun yanında bir önceki veya bir sonraki günün de oruçlu geçirilmesi tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber aşure orucunu da tavsiye etmiş, kezâ receb, zilkade, zilhicce ve muharrem aylarında üç gün oruç tutulmasını öğütlemiştir. Bu üç günün muharrem ayındaki uygulaması aşuredan önceki gün, aşure günü ve aşureden sonraki gün şeklindeydi. Bilindiği gibi aşure günü muharremin 10. günüdür.
İmam Şâfiî ile ashâbı, İmam Ahmed, İshak ve başkaları şöyle demişlerdir:
"Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu gününün birlikte tutulması müstehaptır. Çünkü Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- onuncu günü oruç tutmuş ve dokuzuncu günü de tutmaya niyet etmiştir."
Buna göre Âşûrâ (onuncu) günü orucu derecelidir. En alt derecesi sadece onuncu günde oruç tutmaktır. Bundan bir derece yukarısı ise; onuncu gün ile birlikte dokuzuncu günde de oruç tutmaktır. Muharrem ayında ne kadar fazla oruç tutulursa, o kadar fazîletli ve güzel olur. Eğer onuncu gün ile birlikte dokuzuncu günde de oruç tutmanın hikmeti nedir? diye soracak olursan, bunun cevabı şudur:
İmam Nevevî bu konuda şöyle demiştir:
"Ashâbımızdan âlimlerle diğer âlimler, (onuncu gün ile birlikte) dokuzuncu günde de oruç tutmanın müstehap oluşunun hikmetinin sebeplerini şöyle zikretmişlerdir:
Birincisi:
Bundan kasıt; sadece onuncu günü oruç tutan yahudilere muhalefet (onlara aykırı hareket) etmek içindir. Bu, İbn-i Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunan görüştür.
İkincisi:
Bundan kasıt; Âşûrâ (onuncu) günü orucunu başka bir oruç ile birleştirmektir. Nitekim Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-, yalnızca Cuma günü oruç tutmayı yasaklamıştır.
Üçüncüsü:
Hilâlin noksan (29 gün) olmasından ve sayıda hata yapılıp dokuzuncu günün onuncu gün sayılmasından endişe edildiği için onuncu günde oruç tutmakla ihtiyatlı davranılmış olunur."