Oluşturulma Tarihi: Ocak 07, 2003 00:00
BİN şükür, şimdi sıra bize de geldi! Bununla, demokrasi, özgürlük ve insan hakları ilkelerinin Türkiye dış politikasında da artık bir ahlaki ve diplomatik ölçek oluşturması gerektiğini kastediyorum. Açıklayayım.AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan bugün Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan'ı kapsayacak Asya yolculuğuna çıkıyor.Malum, hala post - Sovyetik dönem yaşayan ve demokrasinin ‘‘d’’sini dahi telaffuz etmenin günah addedildiği her üç ülkede de totalitarist, en azından otoritarist yönetimler var.Hele hele, takvim yapraklarını dahi kendi familya isimlerine göre değiştirmiş psikopat bir ‘‘Türkmenbaşı’’na (!) secde edilen Aşkabat başkentli devletin defterini hiç açmayalım...Bu arada, dikkatimi çekti, eli sopalı ve beli kamalı diğer despot, yani İslam Kerimov tarafından susta durdurulan Özbekistan, Erdoğan'ın gezi programından yer almıyor.Oysa, 11 Eylül ertesi konjonktüründen de yararlanan bu ülke hem bir ‘‘bölgesel güç’’ olmak iddiasını taşıyor, hem de kısmi ‘‘yayılmacılığıyla’’ komşularını kaygılandırıyor.Acep Taşkent'in yokluğu Kerimov'un Türkiye kompleksinden mi kaynaklanıyor?HER neyse, yalnız bu Özbekistan'ın değil tüm Türki alemin yetiştirdiği ve heyhat, sayıca çok ender ‘‘aydın - politikacı’’ tipolojisinin emsalsiz bir şahsiyeti olan Muhammed Salih, önderi bulunduğu muhalif ERK partisinin Kerimov tarafından tasfiye edilmesi ertesinde, zindandan, hatta ölümden kurtulmak için sürgünün yolunu tutmak zorunda kalmıştı.Peki, bu sürgün mekanı neresi olabilirdi? Tabii ki Türkiye!Sonuç itibariyle, dönemin konteksinde değerlendirildiği takdirde ‘‘aydınlanmacı Türklüğün’’ öncülüğünü üstlenmiş ve yürütmüş Gaspıralı'ların, Agayef'lerin, Akçura'ların doğal uzantısı ve mirasçısı olan Salih, tıpkı onlar gibi, o Türklüğün en olgunlaşmış, en gelenekleşmiş ve de hiç tereddütsüz söyleyelim, en demokratikleşmiş vatanına iltica etti.Zaten tersi de düşünülemezdi.ANCAK, olayın ayrıntısına girmeyeceğim, şantajcı Kerimov'un ‘‘bastırma’’sından dolayı, Türkiye Muhammed Salih'i 1997 yılında sınır dışı etti. Hanidir Norveç'te yaşıyor. Düşünün, Oslo nire, Taşkent nire?.. Kuzey fiyortu nerede, Sargana vadisi nerede?Oysa, artık yeter! Tüm mültecilik haklarından yararlanacak Salih'i burada istiyoruz. Madem ki Özbekistan'a adım attığı takdirde, bizzat İslam Kerimov efendinin 1994 Davos'unda Demirel utanmadan söylediği gibi ‘‘kurşuna dizilecek’’, o halde Özbek muhalefet önderinin Türklüğün en demokratik ülkesine dönmesi kadar normal bir şey olamaz.Soyu - sopu; dili - dini; ülküsü - türküsü kardeş ve kardaş bir Türkiye dururken, nasıl olur da Muhammed Salih'i yabanın Vikingler diyarına teslim ve mahkum edebiliriz? Tamam amenna, ‘‘realpolitik’’i, ‘‘devlet diplomasi’’si , ‘‘ince siyaset’’i falan filan var ama, nihayet bunun da bir ölçüsü, bir sınırı, bir raddesi var.Taşkentli despotun şantajına boyun eğip, Türki aleminin bu hümanist siyasetçisine sınırımızı yasaklamakla hem Gaspıralı'ların, Agayef'lerin, Akçura'ların aziz hatırasını; hem de AB kriterleriyle yasallaştırdığımız demokrasi ve özgürlük ilkelerini çiğnemiyor muyuz?O ilkeler ki, bugüne dek dış ilişkilerde önümüze bir ‘‘ahlaki kıstas’’ olarak sunuldu.Ve madem artık onları benimsedik, şimdi dış politikada biz de aynı kıstası tutturacağız.Asya gezisinde de, Erdoğan'ın muhataplarına bunu iletmesini bekliyor ve istiyoruz.Türklük aleminin aydın ve aydınlık polikacısı Muhammed Salih Bey'i ise mutlaka havaalanında ‘‘hoş geldiniz, sefalar getirdiniz’’ diye karşılamak istiyoruz. Sonra gün gelecek, O'nu Taşkent'e Özbekistan lideri olarak uğurlayacağız.
button