Güncelleme Tarihi:
Olay, 11 Mayıs'ta, Karesi ilçesi Karaoğlan Mahallesi Emir Sokak'ta meydana geldi. Zincir restoranda kurye olarak çalışan Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölümü öğrencisi Ata Emre Akman'ı, sipariş dönüşünde önünü kesen E.Ö., vücudunun 25 yerinden bıçakladı. Ata Emre Akman hayatını kaybederken, kaçan E.Ö. operasyonla yakalandı. E.Ö. ile oğlunu sakladığı iddia edilen Orhan Ö. gözaltına alındı. 'Kasten yaralama' ve 'tehdit' suçlarından 6 ayrı suç kaydı bulunan E.Ö. ile babası, polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. E.Ö. tutuklanırken, babası Orhan Ö. serbest bırakıldı, itiraz üzerine tekrar gözaltına alınarak tutuklandı.
Öte yandan olay, yakındaki okulun güvenlik kameralarına yansıdı. Görüntülerde; Ata Emre Akman'ın vücuduna aldığı çok sayıda bıçak darbesiyle motosikletinin üzerine düştüğü görüldü. Ayrıca olaydan bir hafta önce Ata Emre Akman'ın, ailesiyle gittiği tatilden görüntüleri de ortaya çıktı. Akman'ın kameraya el salladığı, gitar çalıp, kız arkadaşıyla şarkı söylediği anlar da kameraya yansıdı.
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı tamamlayıp, cinayetle ilgili ilk iddianamesini E.Ö. için hazırladı. E.Ö. hakkında 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme' suçundan 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Ayrıca 'ruhsatsız silah taşıma' suçundan 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı, E.Ö.'nün babası Orhan Ö. için de iddianame hazırladı. Orhan Ö. için 'canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye azmettirme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
ATA EMRE'Yİ ÖLDÜREN SANIK: SULTAN'IN EVİNİ TAŞLAMAK İÇİN GİTMİŞTİM
Balıkesir'de bir zincir restoranda motokurye olarak çalışan Ata Emre Akman'ı bıçaklayarak öldüren E.Ö., mahkemedeki ifadesinde Ata Emre Akman'ı tasarlayarak öldürmediğini ileri sürdü. E.Ö., “Kimseyi tasarlayarak öldürmedim. Sadece Sultan Dönmez'in evini taşlamak için gitmiştim. Babaannemin yanında büyüdüm. Üç kardeşiz. Sultan Dönmez'in kızı babama mesaj atıyordu. Sürekli bizimle uğraşıyordu. Bizimle görüşmek istedi. Sultan Dönmez, 2012-2013 yıllarında bizden çek çaldı. Sürekli bizi tehdit ediyordu, babam ile Sultan arasında anlaşmazlık vardı, onlardan kaçıyorduk. 2020 yılı öncesinde Sultan ile anlaşmazlık yoktu. Sultan'ın beraber yaşadığı Yaşar ile aramızda anlaşmazlıklar oldu. Sultan ile ilgili olarak babamla özel bir görüşmemiz olmadı. Babamın cezaevinden çıkmasından sonra Sultan ile iletişimimiz olmadı. Sultan ile olay tarihine kadar aramızda 2 bin 654 dakika telefon görüşmesi gözükse de bu görüşmeleri ben yapmadım" dedi.
'O GÜN NEYİN BENİ BUNA SEVK ETTİĞİNİ HATIRLAMIYORUM'
E.Ö., sözlerini şöyle sürdürdü:
"Olay günü 11 Mayıs'ta 13-14 tane bira içtim. Babam ile vakit geçirdik. Sonra arkadaşlarımın yanına gittim. Bira içtik. Babamlar geldi. Sonra eve gittik. Saat 23.30-00.00 arasıydı. Sultan ile evimizin arası 5-6 dakikalık yürüyüş mesafesinde. Olay günü babamla Sultan ile ilgili hiçbir şey konuşmadık, sızdı kaldı. Sultan'ın küçüklüğünden beri bize yaşattıklarını düşünmeye başlayınca öfkelendim. Yanıma bıçağımı aldım ama amacım onun evini taşlamaktı. Giderken yoldan taş aldım. Sultan'ın yaşadığı binaya geldim. Genç motokuryeyi gördüm. Yanına gidip Sultan'ın evde olup olmadığını sordum. 'Motorla mendil mi satıyorum görmüyor musun?' dedi. 'Sultan Durmaz'a mı geldin?' deyince 'Ebru Gündeş'e geldim' dedi. 'Neden beni tersliyorsun?' dedim ve boğuşma oldu. Bıçağı bir kere salladım. Sonrasını hatırlamıyorum. Maktule 25 kere bıçak sallamışım. 25 kere sallasam da o gün neyin beni buna sevk ettiğini hatırlamıyorum. Olay öncesinde babam beni Sultan'a karşı doldurmadı. Babamın yönlendirmesi olmadı."
E.Ö. ve babası Orhan Ö.
'SULTAN BANA TAKINTILIYDI'
E.Ö.'nün babası sanık Orhan Ö. ise mahkemedeki ifadesinde, “Uzun süreli telefon görüşmesini oğlum değil, ben yaptım. Sultan'ın kızıyla görüştüm. 2010-2013 yılları arasında Sultan ile ilişkimiz oldu. Sonra gitti ve benim arkadaşlarımdan biriyle evlendi, kurtuldum diye sevindim. Ailemle yaşadığım eve 'Çocuk hasta' diyerek geldi. Sonra babam, Sultan'ı bıçakladı. " diye konuştu.
ATA EMRE'NİN DEDESİ DE CİNAYETE KURBAN GİTMİŞ
Ata Emre Akman'ın anneannesi Toprak Loyan da (72) adliye önünde açıklamalarda bulundu. Toprak Loyan, eşi Nazım Loyan'ın da 1979 yılında 37 yaşındayken bir kavgayı ayırmaya çalıştığı sırada torunu Ata Emre gibi cinayete kurban gittiğini söyledi. İki acıyı birden yaşadığını söyleyen Loyan, Çocuklarımı hiç kimseye muhtaç etmeden büyüttüm. Çocuklarımı büyüttüm.
Hani benim torunum Bu caniler bunu yapamaz. Buna hakları yok. Ben ne emeklerle büyüttüm. Şimdi bir tarafta kızım, damadım ve torunum Alya'yı gördükçe onlara dayanamıyorum, bir taraftan Ata'nın acısı. Ata dünyaya gelirken biz Erol ile sarıldık, ağlaştık. Bugün bunların hepsi gözümde canlandı. Bu olayları yaşadım ifadelerini kullandı.
BABADAN 'ÖLDÜR' TALİMATI
İddianamede; Orhan Ö.'nün dini nikahla yaşadığı Sultan Durmaz ile ayrıldıktan sonra Durmaz'ı sürekli rahatsız ettiği, işlediği başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu İzmir Buca Açık Ceza İnfaz Kurumu'ndan 2 Mayıs'ta izinli çıktığı belirtildi. Orhan Ö.'nün çıktıktan sonra Durmaz'ın yaşadığı evin önüne gelip, birilerinin başına bir iş geleceği yönünde tehdit ettiği de iddianamede yer aldı. Ayrıca E.Ö.'nün olaydan önce aradığı Durmaz'a babası Orhan Ö.'nün talimatıyla kendisini öldüreceğini söylediği belirtildi.
TANIK İFADELERİ DOĞRULADI
İddianamede; E.Ö.'nün, Orhan Ö.'nün ceza infaz kurumunda bulunduğu sürede Sultan Durmaz'a yönelik herhangi bir eyleminin bulunmamasına karşılık, Orhan Ö.'nün cezaevinden çıktığı dönemde, oğlunun Durmaz'ın evinin önüne gidip Ataman'ı öldürmesinin Orhan Ö.'nün 'azmettirici' olduğunu gösterdiği; olayla ilgili alınan tanık ifadelerin de bunu doğruladığına yer verildi. Bu iddianame de Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İddianameleri kabul eden Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi açılan davaların birleştirilmesine karar verdi.
HASTANE KAYITLARINDA YOK
Balıkesir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tensip zaptı düzenledi. Tensip zaptında mahkeme tarafından E.Ö.'nün, nüfus ve hastane kayıtlarına göre 24 Nisan 2007'de doğduğu belirtilerek, nüfusa ise 14 Ağustos 2009'da kaydının gerçekleşmesi hususu yer aldı. Orhan Ö.'nün düşük ve ölüm de dahil başka bir çocuğu olup olmadığının araştırılması istendi. Ayrıca Balıkesir İl Halk Sağlığı Müdürlüğüne müzekkere yazılarak 24 Nisan'da 2007'de topuk kanı alınıp alınmadığı soruldu. Yine E.Ö.'nün tüm hastane kayıtları hakkında mahkemeye bilgi verilmesi, 24 Nisan 2007 tarihi öncesinde herhangi bir kayıt bulunup bulunmadığı bilgisi istendi. Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mahkemeye E.Ö.'nün topuk numunesinin bulunmadığı ve anneye ait 2007 doğumlu bir bebeğin kayıtlarda olmadığı bildirildi.
Balıkesir 1'inci Ağır Ceza Mahkemesinde davanın ilk duruşması görülmeye başlandı. Duruşmaya sanıklardan E.Ö. Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, babası Orhan Ö., Ata Emre Akman'ın annesi Zuhal Akman, babası Erol Akman, Akman ailesinin avukatı Özden Başak ve İbrahim Erenci, Balıkesir'deki kurye dernekleri üyeleri katıldı.
'18 YAŞINDAN KÜÇÜK OLDUĞUNA HİÇ KİMSE İNANMIYOR'
Duruşma öncesi adliye önünde Avukat Özden Başak basın açıklaması yaptı. Başak, 11 Mayıs'tan itibaren süregelen durum bugün artık bir noktaya geldi. Davanın ilk duruşması birazdan görülecek. Katilin 18 yaşından küçük olduğuna dair iddialar var. Fakat hem suçu işleme tarzı hem görüntüleri hem bu işi planlayabilmesi, artı tanık ifadelerini dikkate aldığımızda biz katilin 18 yaşından büyük olduğu iddiasındayız ve onunla ilgili savcılık safhasında bir talepte bulunmuştuk. Tutuklu olduğu için bir an önce iddianamenin yazılması anlamında sayın savcılık makamı ilk bunu değerlendirmedi, mahkemeye bıraktı. Bugün de bu talebimizi yineleyeceğiz. Aileyle İstanbul'dan geldik. Görüntü itibariyle katilin 18 yaşından küçük olduğuna hiç kimse inanmıyor. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu'ndaki yaş indiriminden faydalanmaması gerektiğini düşünüyoruz dedi.
'BURADAN HEPİMİZİN VİCDANINI RAHATLATAN BİR KARAR ÇIKACAK'
Başak, sözlerini şöyle sürdürdü
Bunun dışında bu tarz eylemleri yapan failler genelde haksız tahrike sokmak ister. Hep denk geldiğimiz bir durum. Burada öyle bir durum da yok. Görüntüleri dikkatle incelediğinizde çocuğumuzun olaya herhangi bir dahli yok. Yani doğrudan öldürmek kastıyla bir arabanın arkasından ona karşı hareket eden bir şahıs söz konusu. Daha birinci saniyeden sol eliyle bizim çocuğumuzun boynunu tutup bir iki saniye sonra da zaten icra hareket başlıyor. Hepinizin de bildiği gibi onu mermi gibi yetiştiren babası da şu an azmettiren sıfatıyla yargılanıyor. Bu davanın bir milat olacağını, bu tarz can yakıcı davaları da sayın mahkemenin önüne tarihi bir fırsat geldiğini düşünüyoruz. Umarım buradan hepimizin vicdanını rahatlatan bir karar çıkacak. Tabii bugün için böyle bir beklentimiz yok ama hep birlikte yargılama sürecinde bizleri birazcık soğutacak bir karar çıkacağına inanmak istiyoruz.
'BUGÜN ATA EMRE'NİN ADALETİNİ ARAMAYA GELDİK'
Kurye Hakları Derneği Başkanı Mesut Çeki ise kurye dernekleri adına yaptığı açıklamada, Burada Emekçi Motokuryeler Derneği, Motokuryeli İşçiler Derneği, Bursa Motosikletli Kuryeler Derneği ve Ankara Kurye Esnaf Odası'ndan arkadaşlarımız var. Ata Emre kardeşimiz için geldik. Ata Emre kardeşimiz ne ilk ne de son olacak. Biz bunu biliyoruz, çok acılıyız. Ailenin acısını yürekten paylaşıyoruz. Ata Emre, karanlık bir sokakta bir cani tarafından katledildi. Çalışırken katledildi. Siparişini teslim ederken katledildi. Ailesi onun görüntülerini izlemeye dayanamadı. Biz de dayanamadık. O yüzden burada konuşurken gerçekten çok zorlanıyorum. Çünkü bugün aynı zamanda Ankara'da Samet Özgül davası görülüyor. O da üniversiteli, kurye arkadaşımızdı. 2 yıl önce 3 trafik magandası tarafından boğazından bıçaklanarak öldürüldü ve ailesi 2 yıldır adalet arıyor. Biz de bugün Ata Emre'nin adaletini aramaya geldik. Bu bizim ilk duruşmamız. Ama Ata bizim ilk kaybımız değil. 2022'de en az 58 arkadaşımızı kaybettik. 2023'te en az 68. 2024'ün ilk 6 ayında 30 arkadaşımızı kaybettik. Biz her gün ölüyoruz. Dövizlerimizde yazıyor, biz tehlikeli meslek yapıyoruz ama henüz çok tehlikeli meslekler arasında değiliz ifadelerini kullandı.
'BUGÜN ADALETİN KAPISINI ÇALIYORUZ'
Çeki, sözlerini şöyle sürdürdü
Trafikte bize birisi vurursa, Yunus Emre Göçer davasında gördük birkaç ay hapis bile yatmadan çıkanlar var. Canımıza 27 bin 300 TL fiyat da biçildi. Katillerimiz 3-5 ay içerisinde salındı, 6 ayrı suç kaydı olan birisi Ata kardeşimizi öldürebiliyor. Bu dava sadece Akman ailesinin davası değildir. Bu dava sadece kuryelerin davası değildir. Bu dava bütün Balıkesir'in, bütün Türkiye'nin davasıdır. Aileler gerçekten yasını tutmadan adalet aramak zorunda kalıyor. Buradan bütün basın mensuplarına ricamız şudur; ailenin çığlığını yetkililere duyursunlar. Lütfen duyurun. Artık biz ölmek istemiyoruz. Öldürüldüğümüzde de katillerin çok az cezalar alarak, elini kolunu sallayarak hapisten çıkmasını istemiyoruz. Buradaki mahkeme heyeti de lütfen elini vicdanına koysun. Biz motokuryeyiz. Her gün ilaç taşıyoruz. Yiyecek taşıyoruz. Hepinizin kapısını çalıyoruz. Biz bugün adaletin kapısını çalıyoruz. Adalet istiyoruz. Ata için adalet istiyoruz. Bütün motokuryeler için adalet istiyoruz. Artık çalışırken ölmek istemiyoruz.
DAVADA ARA KARAR
CNN Türk muhabiri Merve Tokaz şunları aktardı:
11 saat süren duruşma sona erdi. Tutukluluk halinin devamına hükmedildi. Duruşma 12 Temmuz'a ertelendi. Savcı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı. Katil zanlısı Erdoğan Ö. ve babası Orhan Ö'nün haksız tahrik indiriminden yararlanmamalarını talep etti. Erdoğan Ö. için ağırlaştırılmış talebinde bulundu. Çocuk 18 yaşından küçük olduğu için mevcut kanunlarımızdan dolayı otomatik indirim uygulanıyor. Suça sürüklenen çocuğun en üst sınırdan alacağı ceza 24 yıl. Baba için ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi var.
AVUKATLARDAN AÇIKLAMA
Dava sonunda konuşan Avukat Özden Başak, "Hiçbir karar bizim çocuğumuzu geri getirmiyor. Biz insani açıdan baktığımızda mutsuzuz. Ama hukuki açıdan değerlendirdiğimizde. Mahkeme gerçekten çok hızlı bir şekilde yargılamayı yürüttü. Hem katil, hem babası açısından istenebilecek en üst sınırdan savcılık mütalaa açıkladı. Bu anlamda içimizde biraz da olsa bir soğukluk oldu. 12 Temmuz'a ertelendi duruşma. Ne haksız tahrik indirimi ne de 62. madde kapsamında öngörülen takdir indirimi uygulanmaksızın en üst kattan cezalandırılmasıyla alakalı talepte bulunuldu" dedi.
Avukat İbrahim Erenci ise, "Genel anlamıyla değerlendirildiğinde Cumhuriyet Savcılığı'nın mütalaası hukuki eksende meslektaşımın da dediği gibi son derece uygun. Bizim hepimizin kabul edebileceği. Neden? Çünkü babanın azmettirdiği yönünde. Katilin de ismini vermek istemiyorum. Yani katilin de canavarca his şevkiyle öldürmesi sebebiyle cezalandırılmasını ve alt sınırdan da uzaklaşılması gerektiğini söyledi savcılık makamı. Yani bu sınıra yakın demektir. Biz de ceza indirimi uygulanmasın, kravat indirimi, iyi hal indirimi vesaire bunlardan bıktık usandık. Ceza verildikten sonraki infaz süreci de insanın canını yakıyor. Yani kimin canını yakıyor biliyor musunuz? Suç işlemeyen, devletine bağlı, yasalara bağlı insanların yüreğini kanatıyor" dedi.
ANNE ZUHAL AKMAN, TÜRKİYE'YE SESLENDİ
Dava çıkışı konuşan anne Zuhal Akman da, "Sabah 09.30'da girdiğimiz duruşma az önce bitti. Ve ben 11 saati geçen bir sabah programı izledim. Hayatım boyunca hiç izlemediğim. Bu hayatın içinde benim oğlumun hiçbir yeri yok. Adı da geçmedi biliyor musunuz? Ata'nın adı geçmedi. Kanıksanmış, çürümüş kokuşmuş bir ahlak yapısının içerisinde evlilikler deniyor, fakat onlarınki evlilikse biz evlilerinkisi ne demek bilmiyorum. 1 yıl onunla, 3 yıl onunla, ondan bir çocuk yapmış. Ben sadece şunu söyleyeceğim. Bir annenin 4 tane çocuğu var. 3'nün babası farklı. Bir adam var, üç tane çocuk peydahlamış. O kadınlar hep mağdur sonuçta. Ama o çocukları da sonradan nüfusunu almış. Evliliği yok, nüfus kağıdında hala nüfus dairesinde bekar diye geçiyor. Bu caninin babasının babası da boşanmış. O da öyle yaşıyor. Ya sizin aklınız oluyor mu? Burası Balıkesir. Burası küçük, güzel bir şehir. Kuvayi Milliye şehri burası" dedi.
Anne Akman sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece Ata için demiyorum. Buradaki bütün çocuklar gördüğümüz, görmediğimiz, tanıdığımız, tanımadığımız Çağlalar, Sedefler, Gizemler için, herkes için. Yani bıçağın mutfak dışında kullanıldığını burada gördük ya. Mutfağın dışında bıçağın ölüm aleti olarak kullanıldığını gördük. Buna bir durun dememiz gerekiyor. İsviçre'nin ülkesinin refahını alalım. Evet üremeliyiz. Ben 2 tane çok güzel çocuk yaptım. Dostlarım, arkadaşlarım, yeğenlerim de çok güzel 2 tane çocuk yapıyor. Annesi babası belli. Ceza, infaz yasaları değişmesi gerek. Hemen şimdi. Ata'dan beri kaç tane çocuk öldü? Kaç tane katil, çocuk olarak yargılanmaya başlayacak. Dün Kocaeli'de, müdür yardımcısı 18 yaş altı eline silahı nereden alıyor ya? Ata'nın babasının silahı var. Ata eline silah almadı. 18 yaşının altında silahlı müdür yardımcısını vuruyor. Öldürdü. Atadan hemen üç beş gün öncesinde İbrahim Okturan. Ne oldu? Çocuk mu oldu şimdi. Ya adam diyor ki, azmettirici her yerinden her söylediğinden artık yani yakalanıyor. Her türlü azmettirici olduğu pat pat her taraftan yüzüne vuruluyor. Diyor ki 'Ben aslında çocukları çok severim. Ben Balıkesir'de üç sene çocukları taşıdım. Çocuk servisliği yaptım' diyor. Balıkesir'dekiler ben gidiyorum, benim küçük çocuklarım yok burada. Servisçilerinize dikkat edin. Servisçi diyor bu adam kendisine. 3 yıl boyunca çocukları götürmüş. Getirmiş çocukları çok seviyormuş. Ama kendi 18 yaşın altında olduğunu söylediği çocuğuna sabahtan akşama kadar beyanlarına göre 21 tane bira içiyormuş. Fakat, hayır ben asla çocuğuma içirmiyorum diyor. Ben çok kızıyorum diyor. İçmesine müsaade etmiyorum diyor. Cani oğlu da diyor ki 'Ya ben diyor işte babamla diyor en son diyor 4 tane bira aldık diyor ikisini arabada içtik diyor'. Nereden tutsanız tutarsızlık. Nereden tutsanız elinizde kalır. Kalır. Türkiye ceza, infaz, yasaları derhal değiştirilmeli. Bunu Türk halkı istiyor" dedi.