modernizm, postâlem ve ben! / 1 türkiye' de son on-on beÅŸ yıldır, batı' da da yaklaşık 40 yıldır sıkça tartışılan bir kavram olan postmodernizm konusunda

Güncelleme Tarihi:

modernizm, postâlem ve ben / 1 türkiye de son on-on beş yıldır, batı da da yaklaşık 40 yıldır sıkça tartışılan bir kavram olan postmodernizm konusunda
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2000 00:00

modernizm, postâlem ve ben! / 1 türkiye' de son on-on beÅŸ yıldır, batı' da da yaklaşık 40 yıldır sıkça tartışılan bir kavram olan postmodernizm konusunda son dönemlerde yaptığım bütün okumalar, adında 'postmodernizm' olan bütün kitaplar, gerek ülkemiz, gerekse batı için yeni sayılabilecek bu kavramdan çok, modernizm üzerinde yoÄŸunlaşıyordu. bu okumalarda beni ilgilendiren asıl konu ise postmodern sanatın estetik ölçütleri ile modern sanatın estetik ölçütleri arasındaki farklar, benzerlikler, buradan yola çıkarak da kendimi ve yazınsal metinlerdeki bu iki ayrımı daha iyi anlamaya çalışmaktı. oldukça karmaşık sayılabilecek bu konuyu, okuma notlarımdan da yararlanarak karşılaÅŸtırmalı bir özet çıkarmak, kendi düşüncelerimi eklemek, karmaÅŸaya ben de katkıda bulunmak istedim. ister klasik, ister modern, isterse postmodern olarak tanımlansın, sanat eserinin kalıcı olmasında, yüzyıllardır varlığını korumasında belli nedenler vardır. bu nedenleri tek bir sözcükle özetlemek mümkün: estetik. bazen bir sanat eseri onu üretenin önüne geçmiÅŸ, eser hafızalara kazındığı halde üreteni ikinci planda kalmış, bazen de üretilen eserlerden çok, ad' lar kalmıştır aklımızda. sonuçta beslenme kaynağı olarak yaÅŸamı seçen, içinde insanı barındıran, yeni ve evrensel olanı yakalamış bir sanat eserinin kalıcı olmaması için de hiçbir neden yoktur. leonardo da vinci' nin 'mona lisa' adlı tablosunu hepimiz biliriz. mona lisa' nın gözlerinizden girerek bütün vücudunuzu saran o sıcak gülümsemesi ve doÄŸallığı, onun yıllarca yaÅŸamasına, hatta adının vinci' den de önce anılmasına neden olmuÅŸtur. aynı durumu edebiyat ve baÅŸka sanat dalları için de görmek mümkün. kimi yazarlar dili çok farklı ve özgün (akıcı, devingen, metafor zenginlikleri) kullandıkları için kalıcı olmuÅŸ, kimi yazarlar da yazdıkları ve iÅŸledikleri konuyu yine estetik ölçütler çerçevesinde anlatabilme yetilerine göre kalıcı olabilmiÅŸlerdir. modernizmin 19. yüzyılda ÅŸekillenmeye baÅŸlamasını kendi içinde de barındırdığı tepki' ye baÄŸlamak mümkün. klasisizm, fütürizm, nihilizm, tutuculuk, devrimcilik, romantizm gibi sanat akımlarının karmakarışık dünyasından bir tepki olarak çıktı modernizm. modernist sanat ise, eskiyi bitirerek yeniyi baÅŸlatan, gerçekçi (realist), toplum ve yaÅŸamın eleÅŸtirisini ve gelecekle ilgili çözümleri de içinde barındıran bir çizgi çizdi kendine. sıkça gündeme gelen bir tartışma olan 'sanat ne içindir?' sorusundan, yani 'sanat sanat için mi, yoksa halk için mi?' tartışmasından uzak durdu. sanatçının toplumdan ve yaÅŸamdan etkilenerek, içinde bulunduÄŸu koÅŸullarla (genel anlamıyla sorunlarla) kendini besleyerek üretimde bulunduÄŸunu, sonucunda da bir sanat eserinin ortaya çıktığını söyledi. bu tartışmalar ise sanatçının dışındaydı. üretim aÅŸaması ile ilgisi olmadığı gibi daha çok üçüncü kiÅŸileri ilgilendirebilirdi. 'sanatın gerçeÄŸi yansıttığı' teziyle modernist sanat, klasik sanatın yansımacı estetiÄŸini yadsımış, sanat eserinin tarihi bir belge olduÄŸu gerçeÄŸine karşı çıkmış, onu öznel bir üreti olarak kabul etmiÅŸtir. çaykovsky, 1812 üvertüründe savaşı anlatırken müziÄŸinde top sesleri kullanmış, bir ekspresyonist olan monet, güneÅŸin doÄŸuÅŸunu anlattığı bir tablosunda, olması gereken renkler yerine çok zıt renkler kullanabilmiÅŸtir. modernist sanatta algı ve yorum ön plandadır. modern, 'yeni' olanla tanımlar kendini. sanatçı eskiyi taklit ederek ya da var olana bir katkısı olmadan, onu dönüştürüp, yıkarak, yerine yeni olanı koymadan estetik bir üreti üretmiÅŸ olmaz. bu kaygılar nedeniyledir ki, sözgelimi görsel sanatlarda ekspresyonizm, kübizm, sembolizm, dadaizm, sürrealizm gibi akımlar birbiri ardı sıra ve birbirlerini yıkarcasına ortaya çıkmışlardır. sanayi devriminden sonra kapitalizmin ilerlemesiyle birlikte sanat da metalaÅŸtı. sanat eseri, tıpkı diÄŸer nesneler gibi kendine pazar' da yer bulmaya, alınıp satılmaya baÅŸlandı. aslında 16. ve 17. yüzyılda zenginler ve bazı soylular sanatçılara destek olur, onların üretilerine sahip çıkarlardı. bugünün koÅŸullarında düşündüğümüzde bir çeÅŸit 'sponsor' dan söz ettiÄŸimizi düşünebiliriz yani. ancak bu uygulamanın zamanla pek çok nedenden dolayı sona ermesi, pazar ve rekabet sözcüklerini de beraberinde getirdi. modernizm, pazar üretisine çok soÄŸuk yaklaÅŸmaz. aslına bakarsanız ince bir nokta var burada; modernistlere göre pazar rekabet, rekabet ise yeniyi bulmak anlamında atılacak zorunlu bir adım olarak algılanmaktadır. burada 'yaratıcı yıkıcılık' olarak tanımlanan, yeni akım ya da estetik ölçütlerdir asıl anlatılmak istenen. böylece modern sanat farklı olandan ve deÄŸiÅŸimden yana bir tavır takınmıştır. deÄŸiÅŸimi ve eskiyi yadsımayı ifade eden yeni ve biraz da popüler bir tanım çıktı ortaya: avant-garde! sözgelimi salvador dali' nin gözlenen gerçekle deÄŸil de, psikoanaliz' den beslenen bir gerçeklikle yaptığı sürrealist resimleri, kendinden önce yapılmış olan modern resimler için avant-garde kabul edilmiÅŸtir. yazının bu bölümünde modern sanatın estetik ölçütlerini yukarıda da ortaya koyduÄŸumuz veriler ışığında şöyle sıralayabilirim; a) yansıma ve misyon: sanatçı, sanatsal üretide iÅŸleyeceÄŸi konuyu içinde bulunduÄŸu koÅŸullara göre seçmek ve ürüne yansıtmak zorundadır. bu yansıtma sırasında konuyu yorumlama ve algılama da temel gereklilik elbette. b) özgür ve özgün olmak: sanatçı sanatsal iÅŸlevinde özgür olma hakkına sahip olduÄŸu gibi aynı zamanda özgün bir sanat eseri de ortaya koymak zorundadır. monet' nin yukarıda da sözünü ettiÄŸim ve güneÅŸin doÄŸuÅŸunu anlatan tablosunu bu özgürlüğe ve özgünlüğe örnek olarak vermek mümkün. c) metalaÅŸma: modernist sanat akımının en önemli özelliklerinden biridir. bir yandan kültürün, bir yandan da sanat eserinin meta olması, modernistlere göre sanatın 'yaratıcı yıkıcılığı' için bir gerekliliktir. çünkü rekabet bunu gerektiriyor ve estetik ölçütler gözetilerek girilen bir rekabetin sonunda sanat için olumlu adımlar, kalıcı eserler çıkabilir düşüncesi hakim. seçkincilik: modernistlere göre, sanatçı olmak her insanda olmayan bir yeteneÄŸin yansıması. sanatçının bu yeteneÄŸi ona aynı zamanda bir sorumluluk da yüklüyor. sanatçının yaÅŸadığı dönem, olaylar karmakarışık bir hal alıyorsa, sanatçı da eserinde karmakarışık, soyut bir anlatım kullanabilir. ancak modernistler tam da bu aÅŸamada, sanat eserini tüketecek (izleyecek, okuyacak, dinleyecek vs.) olan insanlar için de aynı sorumluluÄŸun gerekli olduÄŸunu savunuyor. aksi halde sanatçının kendi yorumuyla gönderdiÄŸi mesajı alması güçleÅŸecektir. (picasso' nun guernica adlı tablosunu algılamak ve oradaki sembolleri anlamak için ispanya iç savaşı hakkında bilgi sahibi olmak gibi.) bu özelliÄŸinden dolayı modernist sanatın kolay tüketilmeyecek bir sanat akımı olduÄŸunu da hemen hatırlatmak gerekiyor. Ali Hikmet EREN - 18 Aralık 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!