Modern zamanlar...

Güncelleme Tarihi:

Modern zamanlar...
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 1997 00:00

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Manken kokteyl

Bendenizin sübyancı taraklarda hiç bezi olmadı. Tercihlerim biraz olgun, hatta isterseniz alaturka deyin, biraz da dolgun eğilimler taşır. Oysa, bunların zaten olgunluğu yok. Boyları gibi akılları da havada. Ama dolgunlukları da yok. Mübarekler birer çırpı. Çiroz niyetine Yenikapı rıhtımında balıkçı ipine ser!

BENİM gibi bir eşek, hoşaftan ne anlar, suyunu içer tanesini bırakır diyeceksiniz ama, ne bileyim ben işte yine de kulunuzu davet etmek teveccühünü göstermişler, geçen hafta sonu Brüksel'deki bir manken yarışmasına katıldım.

Yok, tabii ki kendi sırık boyumu podyumda sergileyerek değil... İlkin, cuma akşamı Türkiye Büyükelçiliği'nde düzenlenen bir kokteyle icabet ettim.

Önce açıklama getireyim, Erkan Özarman Bey'in insiyatifiyle bu yıl dünya ‘‘top model’’ yarışması ülkemizde yapılacakmış. Buraya iştiraka hak kazanacak Belçikalı finalistler de bir ertesi günkü ulusal müsabakada belli olacakmış.

Dolayısıyla, Benelüks Kraliyeti nezdindeki Büyükelçimiz Güner Öztek ve eşi Tuba Hanım sefaret rezidansında mükellef bir resepsiyon düzenlemişler.

Aman akıllarıyla bin yaşasınlar, ne iyi etmişler !...

* * *

EFENDİM, daha kançılarya kapısına vardım ki, ortamın hoşluk arzettiğini derhal farkettim. Korumaydı, kavastı, şöfördü, tanıdık çehreli arkadaşlarda bir neşe, bir neşe, sormayın gitsin... Hepsinin ağzı kulaklarına varıyor.

Sonra, içeriye giriyorum ve bir çoğuyla karşılaştım, bu defa diplomat arkadaşlarımın istisnasız hemen hepsi zevceleriyle beraber gelmişler. Hangi dağda kurt öldü diye latife edecek oldum, fakat o ne, yine tanışım olan aynı zevceler bana ciddi bakış fırlatarak kocalarının koluna sıkı yapışıyorlar.

Salona adım attım ki, bütün taraflardaki bu garip reaksiyon dizisinin nereden kaynaklandığını şıp diye anladım. Ve herkese hak verdim...

Efendim, etrafı huriler basmış. Bizim Elçilik, cennet köşesine dönüşmüş.

Oraya baksan sırım gibi bir genç kız, buraya dönsen afet bir hanım...

Daha garsondan viskiyi istemeden sarhoş olmak işten bile değil. Ama müsade buyurun, ben ilk üvertüre geçmeden önce yine de bir İskoç şurubu üfledim.

Carl von Clausewitz'in ‘‘Şavaşa Dair’’ kitabındaki bütün strateji ve taktik teorilerini harfiyen hatırlamaya çalışarak da çetin muharebeye daldım.

* * *

SEFİR Bey Frenk lisesinden ağabeyim ve eşi Tuba Hanım kuzinim Mine Abla'nın can ciğer dostu, eksik olmasınlar, beni manken adayları ve diğer zevatla da tanıştırmak alicenaplığını gösterdiler. Gerisi kulunuza kalmış... Hücum !

Fakat hanım kızlarla burun buruna gelince farkettim ki, doğrusu bunlar pek çok genç. Çoğu kendi kerimemin yaşında bile değil. Daha süt çocuğu... Üstelik, zahir ne olur olmaz diye, bir kısmına da eli maşalı anneleri refakat ediyor.

Bendenizin sübyancı taraklarda hiç bezi olmadı. Tercihlerim biraz olgun, hatta isterseniz alaturka deyin, biraz da dolgun eğilimler taşır.

Oysa, bunların zaten olgunluğu yok. Boyları gibi akılları da havada.

Ama dolgunlukları da yok... Hiç mi hiç yok... Mübarekler birer çırpı.

Çiroz niyetine Yenikapı rıhtımında balıkçı ipine ser !

Zaten farkettim, garsonların sunduğu çerezin tadına bakmıyorlar. Yarın podyumda gram fazlaları olurmuş... Halbuki tabaktakiler son derece ıvır zıvır ve kaloride hafif şeyler. Her halde, aslında her zaman gayet erbab bir servis hazırlayan Sefaret aşçıbaşısı bu defa metazori ‘‘diet’’ gitmek zorunda kalmış.

Aklıma, Yavuz Gökmen adını defalarca hatırlatmasına rağmen yine unuttum, tevellüdü ve alt - üst çıkıntıları bana göre, o muhteşem Çek manken geldi.

İçimi çektim ve anladım ki, buradaki ‘‘top model’’ adayları ilk bakıştaki bütün cazibelerine rağmen benim gözümü ve karnımı doyuracak cinsten değil.

Garsondan bir viski daha aldım ve kokteylde konuşacak insan aradım.

* * *

O sırada, 1989 dünya birincisi ve şimdiki yarışma için Brüksel'e gelmiş Meltem Hakarar Hanım'la tanıştırıldım. Nihayet yurttaşım bir insanla anadilimde sohbet edebilecek olmanın harika hoşluğuna hazırlanıyordum ki, heyhat, jüri hazırlığı için acil bir meselesiymiş, Meltem Hanım gitti. Çaresiz, zevceleri tarafından yakın korumaya alınmış olan diplomat arkadaşlarıma doğru seğirttim.

Lakin ben böyle ortamlarda, yok AB'ye tam üyelikmiş, yok NATO'ya vetoymuş, yok BAB'a rapormuş, içime fenalık bastıran şeylerle uğraşmaktan nefret ederim.

Dinler gibi yapıyordum, bu defa gayet sarışın bir ‘‘leydi’’yi gösterdiler.

Cehaletimi hoşgörün, meğer kendileri ‘‘Haydar Paşa’’nın gelini ‘‘Kristin Hanım’’mış. Pek çok meşhurmuş. Bütün magazin dergilerimiz onu yazmışmış.

Vallahi bu ‘‘Haydar Paşa’’nın bizim okulun basket maçlarında evire çevire yendiği lisenin ‘‘Haydar Paşa’’sı mı olduğunu kestiremedim ama, doğrusu olgun dedikse bitişik Gar'ın hurda rayına çekilmiş yorgun şimendifer vagonunu da kastetmedik, söz konusu ‘‘Kristin Hanım’’la müşerref olmak beni cezbetmedi.

* * *

NAÇAR, Sefir Bey'den, Sefire Hanım'dan, diplomat arkadaşlarımdan izin istedim. Çiroz ve sübyan ‘‘top model’’ finalistlere de bol şanslar diledim.

Tanıdık ve dost bir barda, üzerine bilmem kaçıncı İskoç şurubunun buğusunu damlatarak, tezgahtan aldığım peçeteler üzerine bu makalenin eskizini yazdım.

Manken benim neyime, hoşafın suyunu içip tanesini bırakan bir eşek olarak Brüksel'deki ‘‘top model’’ geceyi böyle ıskaladım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!