Ayşen GÜR
Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2001 02:15
11 Eylül'den sonra ABD'de milliyetçilik dalgası öyle güçlü ki, globalizmin simgelerinden biri sayılabilecek Vogue Dergisi bile son sayısına Amerikan Modası sayfaları koydu. Amerikalı bir tasarımcının giysisini, bir Fransız ya da Japon tasarımcının giysisinden ayıran nedir peki?
İşte küresel moda çağında bunu bulmak biraz zor. Fark, fotoğraflarda bol bol kullanılan Amerikan bayraklarında. Dergi yazısını II. Dünya Savaşı'ndan kalma deyimlerle bitiriyor, ‘‘Amerikalılar olarak bozguncu bir moda istemeyiz’’ diyor. Bozguncu moda ne demekse?
Globalizmin ne olduğunu en güzel anlatabilecek şeylerden biri de çokuluslu moda dergileri. Modanın sanatla karışık zirvesi ‘‘Haute Couture’’ün kopmaz parçası olan ve en zengin kesimlere seslenen bu dergiler, sadece çıkış noktaları olan Fransa ya da İtalya'da değil, dünyanın birçok ülkesinde yayımlanır. Ortak sayfaları vardır, mizanpajları, kapak anlayışları aynıdır. Bunda da şaşılacak bir şey yoktur: Günümüzde moda artık küreseldir.
Conde Nast tarafından yayımlanan Vogue Dergisi, bunlar arasında hitab ettiği kitle açısından en üst düzeyde yer alan birkaç dergiden biri. Türkiye'de yayımlanmayan neredeyse tek çokuluslu kadın-moda yayını. Fransa, İngiltere, ABD, Almanya, İspanya, Avustralya, Japonya, Kore, Tayvan gibi en zengin ülkelerde çıkıyor.
Böyle bir dergide milliyetçilik yapılabilir mi?
Amerikan Vogue Dergisi bunu yaptı. ABD'de 11 Eylül'den sonra esen milliyetçilik rüzgarı öyle bir hal aldı ki, Almanların deyimiyle ‘‘zamanın ruhunu’’ yakalamakla yükümlü her basın-yayın organı gibi o da sayfalarını ‘‘Amerikan Modası’’ diye bir konuya ayırdı.
Oysa bugün moda, hem şirket ilişkileri, hem de ortaya koyduğu genel trendler açısından milliyeti çoktan dışlamış bir dünya. Örneğin Fransa'nın köklü modaevleri artık İngiliz tasarımcıların elinde. Modacılar yeryüzünün çeşitli etnik geleneksel giysilerinden ilham aldıklarında bile, global bir trend haline dönüşüyor bu: Mesela son dönemde hemen her modaevinin tasarımları arasında Çin etkisi görülebiliyor.
Eskiden Fransız ve İtalyanların hakim olduğu bu dünyada, çoktandır İngiliz, Japon, Amerikan tasarımcılar da seslerini duyuruyor; hatta Çinli, Rus, Hintliler de başlarını kaldırmaya başladı. Ama sonuçta, hiç kimse kendi ‘‘yerel’’ giysisini yapmıyor, dünyanın kaymak tabakasını oluşturan müşterileri arasında milliyet farkı gözetmiyor. Ürdün'ün Filistinli Kraliçesi Rania'yı hangi modacı geri çevirebilir ki?
Vogue Dergisi de, ‘‘Amerikan Modası’’ derken hayli zorlanmış zaten. Milliyete göre moda ayırımı yaparken, belli belirsiz ifadeler kullanıyor:
‘‘Paris'in tiyatrovariliği, Londra'nın yenilikçiliği, Milano'nun aşılamaz seksiliği karşısında son zamanlarda yenik düşen New York, gerçek spor giyimde dünyanın başkenti olduğunu ortaya koydu.’’
Bunun ardından sayfalarına, o gerçek spor giyimden örnekler koyduğunu sanmayın. Vogue'da yer alan tasarımlar, Amerikalı oluşlarıyla değil kişilikleriyle diğerlerinden ayrılan bir dizi modacının her türde giysileri: Calvin Klein, Badgley Mischka, Ralph Lauren, Bill Blass, Narciso Rodriguez, Anne Klein, Donna Karan, Marc Jacobs vb.
Öyle ki, Vogue, bu giysilerin sapına kadar Amerikalı olduğunu ispatlayabilmek için sıradan bir yönteme başvurmuş: Dekora Amerikan bayrağının renklerini, yıldızlarını, hatta düpedüz bayrağın kendisini yerleştirmiş. Amerikan bayrağı ya da madalyaları broş, başörtüsü, şal gibi aksesuarlara dönüşmüş.
Asıl ilginci, Vogue'un 11 Eylül saldırısından sonra Amerikan moda dünyasıyla ilgili verdiği bilgiler.
11 Eylül'e kadar, New York'taki moda şovları hep aynı sıkıcı düzen içinde yapılıp duruyormuş. Ama İkiz Kuleler'e saldırıldığı anda herşey değişmiş. Şovlar iptal edilmiş. Ama iş durmaz! Modacılar koleksiyonlarını göstermek için başka yollar denemişler. Moda dergilerinin editörlerini, Yedinci Cadde'deki showroom'larına çağırıp, müziksiz küçük gösteriler yapmışlar. İlginç olaylar da yaşanmış. Donna Karan'ın (ünlü modacı 11 Eylül'ün evlilik yıldönümü olduğunu açıklamış basına) şovunda Sting ve Celine Dion'dan aşk şarkıları çalınırken herkes hüngür hüngür ağlamış...
Bir başka ipucu da veriyor Vogue: 11 Eylül, modadaki trendleri de etkileyecekmiş. Son zamanlarda öne çıkan siyah renk, askeri kıyafetler ve kent gerillalarından esinlenmiş çizgiler, artık bu devre uymuyormuş. Tabii 11 Eylül'den önce aldığımız sözde savaşçı ceketlerini ve Kazak çizmelerini bir köşeye atmayacakmışız, paramızı boşa harcamadık herhalde, ama tasarımlardaki o içkin güzelliği öne çıkaracak bir şekilde kullanacakmışız...
Vogue Dergisi, Amerikan popüler söyleminde 11 Eylül'le birlikte alaycılığın, istihzanın sona erdiğini bildiriyor. Ama diyor, moda mizahi ve isyankar eğilimini kaybederse, yazık olur. Ardından ilginç ifadeler geliyor. ‘‘Bozguncu moda, istediğimiz en son şeydir’’ diye yazıyor Vogue'dan Sally Singer. ‘‘Ve Amerikan tasarımcılarımızın da bize sunmayı düşünecekleri en son şeydir.’’
DONNA KARAN’DAN AMERİKAN TESETTÜRÜ
Tasarımcılar arasında en ‘‘Amerikalısı’’ herhalde Donna Karan. Eskiden de Amerikan bayrağını kullandığı olurdu. Nitekim 11 Eylül'den sonra ona olan ilgi de yeniden artmış. Paraşüt kumaşından yapılmış trençkot ve bayraklı başörtüsü için Vogue Dergisi ‘‘ABD'nin ulusal kıyafeti olabilir mi?’’ diyor. Ne dersiniz?