Güncelleme Tarihi:
Moda dunyasini ciddiye almak gerekiyor. Biraktigi etkiyle bir suru sey kesfediyorsunuz.
Ornegin bu sezon, vitrinlerde aksesuvar bolumune gizlenen o iri halka kupeler, 80'li yillarin tekrar moda oldugu haberini verdi. Dallas dizisinin hakimiyeti sadece kupelerde degildi, baska detaylarda da vardi: Irili ufakli sac mandallari geri gelmisti.
Oysa mandallar ve kupeler bir vakitler tek bir isimle butunlesirdi: Serpil Cakmakli.
Cakmakli, o vakitler Banu Alkan'la beraber gunun stariydi. Ikisi de tipiyle, tavriyla, hatta konusmasiyla kendilerine ozgu birer semboldu.
Hatta, sarisin degilseniz ve kilonuz ortalamanin biraz ustundeyse, ustelik bir de Ray-Ban modeli gozlukler takmissaniz, sokakta insanlarin sizi Serpil Cakmakli'ya benzetmesi kacinilmazdi.
* * *
Ancak gecen zaman icinde Cakmakli diger kadinlarin yaptigindan sasmadi. Evlendi, cocuk dogurdu, bosandi. Bu arada halka kupelerini cikartti. Sonra mandalini cope atti. Sonra kilo verdi ve satafatli renkleri gardrobundan kovdu. Sade kadin kimligine burundu.
Cakmakli simdi yeniden gundeme girmeye hazirlaniyor. Suat Suna'nin duzenlemelerini gerceklestirdigi bir albumle muzik dunyasinda kendine bir yer arayacak.
Belki yeni bir star olacak; belki fark edilmeden elenip gidecek.
Ama herseye yeni bir kimlikle en bastan baslayacak.
* * *
Afrodit Banu Alkan'a gelince... O Serpil Cakmakli gibi ‘‘modernlesme’’ yolunu secmedi.
Aslinda cok fazla bir sey de yapmadi: Sadece hic degismedi. 80'li yillarin basinda hayatimiza girdiginde de boyleydi. Kilosu kadar kivrimlari da yerinde, dekoltesi yaz-kis ayni aciklikta, ama otrisi her zaman omuzunda, kiskirticiligi da tam kivamindaydi.
Kendine o vakitler benzersiz bir ask duyardi. (Veya duymaz sadece bizimle dalga gecerdi.) Ne goruntusu, ne ifadesi, ne de kelimeleri evrim gecirdi.
Hala ortadan ayrilmis sari lepiska saclarini ayni sekilde salliyor. Hosuna gitmeyen bir sozle karsilastiginda benzersiz ifadesiyle gulumsemeye devam ediyor. Sorulara hala soruyla cevap veriyor.
O hep ayni. Ama biz degiliz.
Onun sanki yasi bile degismedi. Biz buyuduk, yaslandik, nesil bile degistirdik. Ama Afrodit'e bir seycikler olmadi!
Evet, gozlerinin kenarlarinda hafif kirisiklar var. Hatta daha cok kapatici kullanip, daha az makyaj yapiyor. Ama ifadesinde degisen bir sey yok. Sadece her yere gec kalip, otrislerine sarilip keyifle gulumsuyor. Cunku milenyum Turkiye'sinde, Banu Alkan sinemanin olmasa bile reklamlarin stari olmayi basardi.
Ustelik bir marka oldugunu da kabul ettirdi. Biliyorsunuz; mendil deyince akla Selpak gelir. Ped soz konusu oldugunda, kadinlar birbirinden hangi marka olursa olsun Orkid isterler.
Sonuc: Afrodit adinin mitolojik etkisini coktan unuttuk. Inanmiyorsaniz cocuklara sorun. Afrodit kim derseniz cevabi hemen yapistirirlar: Tabii ki Banu Alkan!
‘‘Ben ozgurum’’ diyen tavuklar
ABD’de, gundemi mesgul edenler siralamasinda secimlerden sonra ikinciligi kimseye kaptirmayan ‘‘Chicken Run’’ nihayet bugun vizyona giriyor.
Turkiye sinemalarinda ‘‘Tavuklar Firarda’’ adiyla gosterime giren bu filmi ilk bakista cocuk fimi sanabilirsiniz. Ama o vakit onyargilariniza teslim olmus olursunuz...
‘‘Tavuklar Firarda’’ bir animasyon filmi olsa da, sadece cocuklar icin degil, her yastan izleyici icin tasarlanmis. Ustelik simdiden 106 milyon dolarlik bir gise hasilatiyla rekora dogru kosuyor. Peki niye? Sanirim basari senaryonun kendisinde yatiyor...
Efendim, olay Ikinci Dunya Savasi sirasinda bir tavuk ciftliginde geciyor. Esas oyuncularimiz tavuklar. Nazi kampini animsatan yumurta ciftligine hapsolmus, ozgurluklerini istiyorlar. Hayatin sadece yumurta yapmaktan ibaret olmadigini aniden fark eden tavuklar kacmak icin her yolu denemeye basliyor. Neyse ki karsilarina pek beyaz atli prense benzemeyen, ama yine de kendilerine uygun bir kahraman cikiyor: Bir horoz. Horozun adi ne diye sakin sormayin, bilmiyorum. Ama daha onemli bir bilgi hazirda bekliyor: Horozu Mel Gibson seslendiriyormus, flort ettigi tavugu ise Miranda Richardson...
Kesfedilmesi gerekenler
Leyla Ipekci’nin romani
Birkac yil oncesine kadar gazeteciydi. Ama o aslinda karsimiza yazar kimligiyle cikmakta kararliydi. Yilmadi ve 1998'de Maya ile hayatimiza girdi, sonra Sinan'in Maya'si geldi. Leyla, simdi de uclemesini tamamladigi ilk romaniyla karsimizda. Kitabin adi ‘‘Ilk Kotuluk’’. Neden bahsediyor, olay nedir derseniz bir aciklamada bulunmaktan kacinacagim. En azindan sizin okuma keyfiniz bir yerlere kacmasin...
Pembe dizi gerilimi
Gecen hafta, aksamustu televizyon karsisinda oturmus, zapping aleti elimde, bir ileri bir geri kanallar arasinda dolasip dururken ani bir pembe dizi sokuna yakalandim: CNBS-E'nin yeni pembe dizisi ‘‘Tutkular’’ birkac hafta once yayina girmis. Jenerigi klasik formatlara uygun bir asansor muzigi esliginde romantik bir ortamda seyrediyor. Kimseyi hemen ardindan karsilasacagi gerilimden haberdar etmiyor. Ancak bir sure sonra dogaustu guclere sahip olan ikiz kardesler, ‘‘kotunun temsilcisi’’ oldugu soylenen buyucu kadinlar ve bu kadinlarin yardimciligini yapan konusan oyuncak bebekler arka arkaya ekrana gelmeye basliyor... Boylece ortaya hafif urperek izleyeceyeceginiz gerilim katkili bir pembe dizi cikiyor. ‘‘Arkasi yarin’’ halinde urpermekten hoslananlara duyurulur...
Kucuk bir not
Gazeteci buyugum Hakki Devrim’in elestirilerini bir uyari olarak kabul ediyorum. Ama haddimi asarak kucuk bir soru sormak istiyorum: Bir ilk yazi icin biraz acimasiz degil miydi?