Güncelleme Tarihi:
Yıllarca yazarlık yaptığı Vogue dergisinin genel yayın yönetmenliğine atandığında 40 yaşındaydı. Seçkinci tavrı bir yana bırakıp, samimi, sıcak bir üslup getirdi dergisine. Vogue tirajda çeyrek milyonu yakalayınca o da Amerika'nın yolunu tuttu. Harper's Bazaar'ı yeniden yaratmak için. Başarısı ödüllerle taçlandırılıp, modacıların yanı sıra Lady Di, Hillary Clinton gibi şöhretlerin dostluğuyla onurlandırılırken o rahim kanseriyle savaşıyordu...
Milyon dolarlık Liz
Tilberis iki yıl içinde dergiyi beklenen noktaya getirdi. Kendi alanında bir gazetecilik başarısıydı bu. Ama o muzip esprilerinin iğnesini kendisine batırmaktan da çekinmiyordu: ‘‘Londra'da sadece bir moda dergisinin editörü olarak bakıyorlardı bana. Edebiyatçı grubuna, oyuncu grubuna kabul edilmiyordum. Gazetede çalışan meslektaşlarım konuşmaya tenezzül dahi etmiyordu. Bilmezlikten, duymazlıktan geliyorlardı. Burada adımı 'Milyon Dolarlık Liz' taktılar. İyi değil mi, ben de Manhattan'da kalmayı tercih ederim...’’
Tilberis ‘‘Çok alımlı moda editörleri, modellerin moralini bozar’’ derdi. Harper's Bazaar'da göreve başladığında 67 kiloydu. ‘‘Tabii bu bizim meslekte 'illegal' kabul ediliyor. Amerika'da daha fazla dikkat çekiyor. İşe başladığımda, kulağıma kilomla ilgili kaba espriler gelmeye başladı. Dedikodu sütunlarına malzeme oldum. İş arkadaşlarımın kırbaç gibi esprileri sayesinde bir yılda sekiz kilo verdim.’’
Snobizm düşmanı
Geçen hafta The Guardian ve The Independant gazetelerinde yayımlanan ve arkadaşlarınca kaleme alınan veda yazılarına bakılırsa, yönetici koltuğuna oturmak Tilberis'in kişiliğini hiç değiştirmedi. Ne hoşgörülü tavrı ne dostça yaklaşımı değişti, ne de iflah olmaz iyimserliği azaldı. Eski yardımcısı Sally Brampton ‘‘Hepimizle arkadaştı. Muzip ve zeki bir insandı. Tüm enerjisini yetenek keşfetmeye, yaratıcılıkları en iyi şekilde sergilemeye yönetlmişti’’ diyor veda yazısında.
Kahkahalar atan genç kızlar, çocuklar, yırtık kotlar, tişörtler, beyaz tişörtlü erkek modeller, köpekler onun sayesinde Vogue sayfalarına yayıldı. Zarafeti, fantezileri de önemsiyordu; ama sağduyudan ayrılmadan... Geçmişte dergiye nüfuz eden züppeliği, seçkinciliği tamamen kazıdı sayfalardan. Vogue 233 binlik tiraja oturdu.
51 yıllık yaşam serüveninin belki de en ilginç akşamıydı. Liz Tilberis, New York'un seçkin semti Upper East Side'daki evinde bir noel partisi düzenlemişti o akşam. Moda dünyasından 250 ünlü isim davetliydi. Top modeller, ünlü tasarımcılar, kozmetik firmalarının yöneticileri...
Ünlü konuklar Tilberis'in zaferini kutlamak için buluşmuştu. Dergisi, Harper's Bazaar, moda dünyasının Oscar'ı olarak kabul edilen iki Ellies (Ulusal Dergi Ödülleri) birden kazanmıştı. Yayımcı firma Hearst, başarılı yayın yönetmenini basında rastlanmayan bir yolla, New York Times'a tam sayfa ilan vererek kutlamıştı. Gözler onun üzerindeydi. Mor kadifeden, Ralph Lauren imzalı giysisiyle göz kamaştırıyordu.
1993 yılının aralık ayıydı. Tilberis, zirveyi ve hemen ardındaki karanlık uçurumu aynı anda görmekteydi. O akşam pencereden sokağa, kapısının önüne dizilen limuzinlere baktı. Londra'da, stajyer muhabir olarak Vogue dergisinde çalıştığı günleri, işe yetişmek için peşinden koştuğu 13 numaralı otobüsü hatırladı. ‘‘Hayatımın en müthiş anını yaşıyorum bu akşam’’ diye düşündü. Ertesi sabah hastaneye yatacaktı. İlk kanser ameliyatı için. Bir hafta önce öğrenmişti hasta olduğunu. Sadece eşi Andrew'ya söylemişti.
MERAKLI OKUR
Rahim kanseriyle tam beş yıl mücadele etti Tilberis. Son ana kadar işinin başından ayrılmadı. Bazaar'daki köşesinde çizgiler, renkler, yeniliklerden söz etti. Hastaneden çıkınca defilelere koştu. Yazılarında okuyucularını yumurtalık kanserine karşı uyardı. Temposu düşmedi. Öyle ya, 1998'de yayımlanan otobiyografisinin başlığında söylediği gibi 'Ölmek İçin Zaman Yok'tu onun için...
Roma hamamlarıyla ünlü İngiltere’nin Bath kasabasında bir dişçinin kızı olarak dünyaya gelen Elizabeth Kelly'yi, dünyanın en önemli iki moda dergisinin yönetmenliğine ulaştıran uzun yol, kararlılık, merak ve cesaretin taşlarıyla şekillendi.
Daha 12 yaşında, Vogue dergisinin en sadık okurlarından biriydi. İçindekiler bölümünden, arka kapak içindeki küçük ilanlara kadar hatmederdi sayfaları. İnatçı bir kızdı. Malvern Kız Koleji yöneticileri, arkadaşlarına 'Tanrıya inanmıyorum' dediğini bir türlü itiraf ettiremediler. Odasına erkek arkadaşını almakta ısrar ettiği için Leicester Politeknik'ten kovuldu. Jacob Kramer Akademisi'ne başvurduğunda, moda çizimlerine 'Özel okul züppesinin fantezileri' diyen ve okula alınmamasını öneren Andrew Tilberis'i (daha sonra evlendiler) inadıyla altetti.
Moda eğitimi alırken bir yandan da Bath'taki Evening Cronicle gazetesine moda sayfası hazırlıyordu. 1967'de İngiltere'deki en ünlü moda dergisi Vogue 'genç yetenekler' yarışması açtı. Amatör moda yazarı Liz, dergiye üç yazı gönderdi. Ve birinci oldu. 25 sterlin aylıkla Vogue'un kadrosuna girdi. Stüdyolarda, moda çekimlerinde yaklaşık 20 yılı geçti. Modelleri çekici hale getirmenin, fotoğrafları unutulmaz kılmanın inceliklerini öğrendi. Yayıncılık yaklaşımını ilk kez yönetmenliğini yaptığı 'Pratik Güzellik' sayfalarında sergiledi. Elitist yaklaşımı bir yana bırakıp, okuyucuların çok para harcamadan rahatlıkla uygulayacağı inceliklerin altını çizdi. Moda editörü olduğunda Bruce Weber'in sade fotoğraflarını ön plana çıkardı. Gülümseyen, enerjik ve makyajsız bir genç kızın fotoğrafını kapak yaptığında, matbaadakiler gözlerine inanamamış ve bir yanlışlık oldu herhalde diye düşünerek, filmin üzerinden kızın dudaklarına ruj eklemişler.
1987'de Ralph Lauren, Tilberis'e tasarım ekibine katılmasını teklif etti. 250 bin dolar önerdi. Teklifi kabul eden Tilberis, eşyalarını topladı, evini sattı, New York'ta daire tuttu. Bunu duyan Vogue Genel Yayın Yönetmeni Anna Wintour, meslektaşını çağırdı: ‘‘Biliyorsun ben Amerikan edisyonunun başına getirildim, ayrılıyorum. Koltuğum senin...’’
DERGİ EKİP İŞİ
Tilberis, başarıyı tek başına sahiplenmedi hiç. ‘‘Derginin hamuru insandır’’ diyordu söz açıldığında. ‘‘Bu binaya sabah girer, akşam çıkar. İyi dergi ekip işidir. Bu hep unutulur...’’
Prenses Diana'yı Vogue'un kapağına poz vermesi için ikna etti. Fotoğrafçı Arthur Elgort'la birlikte sade, kendinden emin, ölüme karar verebilecek kadar cesur, modern bir prenses imajı sundu kapakta. Diana'yla iyi dost oldular. Ameliyat için hastaneye yattığında ilk arayan o oldu. ‘‘Hangi Diana’’ diye sordu telefonu açan Andrew Tilberis. Cevaba çok şaşırdı: ‘‘Diana Windsor.’’ 1992'de Hearst, gözde dergisi Harper's Bazaar'ı zirveye oturtma düşüyle Tilberis'e kapısını açtı. Atlantik Okyanusu'nun karşı yakasına taşınan Tilberis yayınevinin zemin katındaki odasında, telefon başında tam üç ay dostlarına telefon etti. Sonunda Vogue'a meydan okuyacak ekibi yarattı.
Liz Tilberis, 1980'lerde çocuk doğurmak için çok çaba sarfetti. Bir süre tedavi gördü. Başaramayınca Robbie ve Christopher'ı evlatlık edindi. Ancak çocuk tutkusu nedeniyle gördüğü tedavi, aldığı ilaçlar çok sevdiği çocuklarına doyamadan yaşama veda etmesine neden oldu.