Güncelleme Tarihi:
Salacak Hikáyeleri'nin yazarı Arap Kadri'nin yaratıcısı Tekin Aral bugün toprağa veriliyor
Hürriyet Gazetesi bugün bir yazarını daha sonsuzluğa uğurluyor. Tekin Aral, Oğuz Aral'la birlikte Gırgır'ı kurarak Türk mizah tarihinin en büyük başarılarından birine imza atmıştı. 1985'ten beri Hürriyet'te çalışıyordu. Milyonlarca insanı güldüren Tekin Aral kendi hayatında ciddiydi. ‘‘Mizahçılar pek öyle kah kah, kih kih insan değildir’’ derdi. Eşinin tanımıyla ‘‘alçakgönüllü, gerektiğinde sert olabilen, dürüst bir kişiydi.’’
Tekin Aral 1941 yılında İstanbul'da doğdu. Darüşşafaka Lisesi mezunu olan Aral, karikatür denemelerine okul dergisinde başladı. Dolmuş Dergisi'nde çizmeye başlayan Aral'ın karikatürleri daha sonra Tef, Karikatür, Vatan, Yeni Tanin, Yeni Sabah ve Akşam gazete ve dergilerinde de yayınlandı. 20 yılı aşkın bir süre Günaydın Gazetesi'nde çizerlik yapan Tekin Aral, ağabeyi Oğuz Aral'la birlikte Gırgır Dergisi'nin çıkışına katkıda bulundu. Ardından Fırt Dergisi'ni yayınladı.
Tarzan, Arap Kadri tiplemeleri ve Salacak Hikayeleri'yle okurların sevgisini kazanan Aral 1989 yılından bu yana dergi çıkaran genç yeteneklere yardımcı oluyordu. Aral, 7 Eylül 1985 tarihinden beri de Hürriyet Gazetesi'ndeki ‘TV'de Ne Var Ne Yok' adlı köşesinde ilk kez yazılı-çizili televizyon eleştirileri yapıyordu.
Kah kah, kih kih değilim
1997'de Hürriyet Pazar için Gülden Aydın'ın yaptığı bir röportajda, mizah yazarımız kendi kişiliğiyle ilgili ilginç ipuçları vermişti:
‘‘Mizahın haince planlanıp kuyumcu terazisiyle ölçerek yapılması gerektiğine inanıyorum. Alışverişte karşılaştığım insanlar, ensesine bir tokat atıp komik şeyler söylememi bekliyor. Mizahçılar pek öyle kah kah, kih kih insan değildir. Futbolcu da sokakta yürürken her gördüğü konserve kutusuna tekme atmaz. Ama keyifli yönlerimiz vardır; hatta benim bile!’’
Tekin Aral, kendisinin de itiraf ettiği gibi aslında karikatüristliğe ‘‘öyle çok bilinçli’’ başlamamıştı, ‘‘bir baltaya sap olmak için’’ bu işe kalkışmıştı. O sıralarda 15 yaşındaydı. İyi resim yapıyordu. Bunları oraya buraya gönderiyordu. İlki Dolmuş Dergisi’nde yayınlandı.
Sonra birdenbire ‘‘jönlük’’ devri geldi. Tekin Aral aynı zamanda bir film oyuncusuydu! Altan Erbulak ve Oğuz Aral, ona haber vermeden Sinema Dergisi'nin açtığı bir artist yarışmasına sokuldu ve yarışmayı kazandı:
‘‘1962 yılıydı sanırım... ‘Kanun Der ki' filmiydi. Kanunun açıklarından yararlanarak bana başrol vermişlerdi. Köy filmiydi ama Kadıköylü gibi giyinmiştik. İspanyol paça kot pantolonlar, ekose gömlekler... Başıma gelmeyen kalmadı. Attan düştüm, dayak yedim, üçüncü derece yandım! Bir keresinde at beni Sarıyer sırtlarından caddeye kaçırdı...’’
Çok yoksulluk çekti
Tekin Aral çocukluğunda, gençliğinde çok yoksul günler yaşadı. Babıáli’de otellerde, dört kişilik bekár odalarında yatardı. Hatta, Üsküdar'dan Babıáli'ye gitmek, elinde karikatür kapı kapı dolaşmak mümkün olmadığından kapı diplerinde yattığı da oldu: ‘‘Parasızlıktan, aldığım barbunya konservelerini yiyip içine sinek atar, konserveyi iade ederdim. Tabii parayı geri alıp ertesi gün yeni konserve almak için. Babıáli'deki bütün bakkallar beni tanırdı. Bunun üzerine Beyazıt bakkalarına gitmeye başladım...’’
Tekin Aral'ın bu çilesi, Günaydın'ın birinci sayfasında karikatür çizmeye başlayınca bitti. 1974'te kardeşi Oğuz Aral'la Gırgır'ı çıkarmaya başladı. İki yıl sonra tek başına Fırt'ı çıkarmaya başladı.
‘‘Karikatüristler olarak herkes, hepimiz çektik’’ diyordu. ‘‘Ama işimden iyi paralar kazandım. Birlikte çalıştığım arkadaşlarım da kazandılar.’’
Eşiyle tanışması da ilginç Hayatında ilk defa Divan Pastanesi'ne gitmişti. Bir arkadaşıyla randevusu vardı. Kahve söyledi, kahvesi yanlışlıkla bir genç kızın önüne gitti: ‘‘Doğru yere gitmiş! Tanıştık böylece...’’
Tekin Aral ve eşi İnci'nin iki kızı oldu. Bir de torunu: ‘‘Damadım Savaş'la birlikte bu dişi takımına elimizden geldiği kadar direnmeye çalışıyoruz!’’ diye şakalaşıyordu.
Eşi İnci Hanım onu şöyle tanımlıyordu: ‘‘Seçici, titiz, alçakgönüllü, bir adım geride durmayı yeğleyen, gerektiğinde sert olabilen, dürüst bir kişidir Tekin.’’
Babaya şiirli veda
Türkiye'nin en renkli muhalefetini tek başına yıllarca sürdüren, mizahıyla her yaştan her kesimden insanı güldüren Tekin Aral Usta'ya, en zor veda tabii ki ailesinden geldi. Aral'ın küçük kızı Ayça Aral, babasına vefat ilanı yerine, bu şiirle veda etti:
Yüreğinde o kadar büyük bir sevgi besliyorsun ki
Bizleri öyle bir aşkla sevdin ki
Yarattığın bütün güzel şeyler kalbinde nalıyordu ilhamını
Ölümün bize en yakın olduğu yerde
sen ölümsüzleştirdin kendini
Hayatımın en büyük borcu
Sana hak ettiklerini, beklentilerini
sunmak olacaktır.
Beni duyduğunu şimdiden hissediyorum.
Başsağlığı mesajları yağdı
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Tekin Aral'ın vefatı dolayısıyla eşi İnci Aral ve ağabeyi Oğuz Aral'a birer telgraf gönderdi. Demirel, telgraflarında ‘‘taziyelerini’’ iletti.
Başbakan Bülent Ecevit: ‘‘Değerli karikatürist Tekin Aral'ın vefatından derin üzüntü duydum. Toplumsal sorunlara karşı duyduğu sorumluluğu karikatürlerine zekice ve ince bir duyarlılıkla yansıtan sayın Aral'ın karikatür dünyasında önemli bir yeri vardır.’’
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz: ‘‘Mizah dünyamızın ilkeli ve yaratıcı kişiliğiyle tanınan değerli ismi eşiniz Tekin Aral'ın vefatı dolayısıyla eşim ve ben acınızı içtenlikle paylaşır, merhuma Allah'tan rahmet size ve tüm yakınlarınıza başsağlığı dileriz.’’
Turizm Bakanı Ahmet Tan: ‘‘Değerli karikatür ve mizah ustası Tekin Aral'ın ölümünden derin üzüntü duydum.’’
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen: ‘Değerli karikatür ustası Tekin Aral'ın vefatından duyduğum üzüntü büyüktür.’
Mizah dünyasının ünlü ismi Tekin Aral, böbrek yetmezliği tanısıyla 3 aydır tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi yoğun bakım servisinde önceki gün kalp yetmezliğinden yaşamını yitirmişti. Hürriyet'teki köşesinde Türkiye'nin ilk çizgili televizyon eleştirmenliği yapan Aral 58 yaşındaydı.
Mizahçılar üzgün
TAN ORAL: Tekin Aral'ın kaybından gerçekten çok üzüntü duyduğumu söyleyebilirim. Bu üzüntüyü ben bir meslektaş olarak duyuyorum ama onu seven okurlarının da duyduğunu biliyorum. Mizah dünyamızda kendine özgü bir yeri vardı. Bu mizah anlayışının ısrarlı bir uygulayıcısıydı.
HASAN KAÇAN: Tekin abi, ve kardeşi Oğuz Aral bizim kuşağımızın ilk öğretmenleriydi. Benim kuşağımın hocasıydı. Oğuz Abi her ne kadar disiplinli ve sert görünümlü olsa da, o daha yumuşaktı. Bizlerle ilişkisi de öyleydi. Oğuz abiyle karşılıklı espri yapamazdık ama o bizimle konuşur ve espriler yapardı. Beraber kurduğumuz futbol takımında top oynardık. Bunun yanında tabii çok iyi bir portre karikatürcüsü ve dergicisiydi. Çıkardığı dergiler satış olarak dünyada ilk sıralarda yer almıştı. Bir ekole damgasını vurmuş sanatçılardandı. Ailesinin, sevenlerinin ve bütün karikatür camiasının başı sağolsun diyorum.
GANİ MÜJDE: Tekin Aral benim için sadece iyi bir karikatürcü ve mizah yazarı değil aynı zamanda ağabeyimdi. Beraber çok uzun yıllar çalıştık. Bana mizahı ve hayatı öğretenlerden biriydi. Herhalde yetişmemde ağabeyim kadar bana emeği geçmiştir. Onun öğretmen olduğu bir okulda yetiştiğimi düşünüyorum. Keşke mezun etmeden ölmeseydi.