Güncelleme Tarihi:
Alaattin Çakıcı'ya kırmızı pasaport veren Yavuz Ataç'ı yönlendiren kişi olarak gösterilen MİT'in Washington Temsilcisi Mehmet Eymür'ün eşi Janset Eymür, cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş bir olaya imza atarak, Hürriyet'e çok özel açıklamalarda bulundu. Bayan Eymür, Fatih Altaylı'nın geçen hafta, ‘‘Bir istihbarat hikâyesi’’ başlıklı yazısı üzerine Hürriyet'e internet aracılığıyla gönderdiği e-mailde, şimdiki MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile Çakıcı'ya kırmızı pasaport veren Pekin'deki MİT'çi Yavuz Ataç'ı ağır dille suçladı. Bayan Eymür, ‘‘Çakıcı'yı, Yavuz Ataç'la birlikte yurtdışına operasyona yollayan MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un kendisidir. Çakıcı'yı MİT'e empoze eden de Atasagun'dur’’ dedi.Janset Eymür'ün şok açıklamaları şöyle:
EŞİM KONUŞAMIYOR
‘‘Sayın Fatih Altaylı, 22 Ağustos tarihli yazınızı okudum. Eşimin işlerine karışmak istemediğim halde onun cevap verme ve açıklama yapmasına izin vermedikleri ve kişilik haklarını savunmasını disiplin cezaları ve idari tasarruflarla engelledikleri için yazınızdaki bazı hususları ben düzeltmek durumunda kaldım.
ŞENKAL UTANSIN
İfadelerinizden Şenkal'la konuştuğunuz anlaşılmakta. Benim yanımda çeşitli zamanlarda ‘‘Sen bu ülkeye çok hizmet ettin, hiç birimiz senin yerini tutamayız’’ diye eşime iltifatlar yağdıran Şenkal Atasagun'un şimdi ‘‘Eymür eski Eymür değil’’ diyebilmesi için biraz utanması lazım. Eşimin çizgilerinde hiç bir değişiklik olmamıştır. Esas değişen kendisidir ve bu değişim ailevi ilişkileri ve eski Müsteşarla olan çekişmesine dayanmaktadır. Bu değişim, kendi başarısızlıkları ve eşimin eski Müsteşar tarafından örnek gösterilen başarılı çalışmaları ve idarecilik vasıfları ile kıskançlığa, düşmanca bir tavra dönüşmüştür.
ATAÇ MAFYA TEMSİLCİSİ
Eşim, yeraltı dünyasının MİT'deki temsilcisi diye nitelediği Yavuz Ataç ile ilgili bir çok teşebbüste bulunmuş, sözlü olarak ve resmi yazılarla bu şahsın teşkilatta tutulmaması gerektiğini, Alaattin Çakıcı'ya ve yeraltı dünyasına bilgi aktardığını belirtmiştir. Şenkal ise Yavuz Ataç'ı himayesine alarak başında bulunduğu birimde önemli bir göreve getirmiş, eşimin Yavuz Ataç'la ilgili teşebbüslerini Yavuz Ataç’a bildirerek onu eşime karşı kışkırtmış ve neticede Amerika'ya tayinimizden önce Yavuz Ataç'ın beline silah koyarak eşimi makamında tehdit etmesine ve birbirleri ile yumruk yumruğa girmelerine neden olmuştur.
ATASAGUN GÖNDERDİ
Eşime de haksız yere disiplin cezası verildiği bu olaydan hemen önce Yavuz Ataç'ı metresi Neyzi isimli kadınla birlikte yurt dışına Alaattin Çakıcı ile birlikte operasyona yollayan Şenkal Atasagun'un kendisidir. Keza Alaattin Çakıcı'yı MİT'e empoze eden de yine kendisidir. Bunları eşleri dahil bütün MİT camiası biliyor. Bunlar nasıl olsa ortaya çıkmayacak mı? Kırmızı pasaportun kimler tarafından verildiği, Çakıcı'yı kimlerin görevlendirdiği, Birdal olayının kilit ismi Mehmet Kulaksızoğlu'nun kimlerin himayesinde olduğu, Yavuz Ataç, Kaşif Kozinoğlu gibi kişilerin MİT'te kimlerden himaye gördüğü nasıl olsa ortaya çıkacak. Onun için suçluluk telaşı içinde eşime ‘‘değişti’’ demek, onu bütün olayların içinde gibi göstermek insafsızlıktır.
EŞİM NEDEN DÖNÜYOR?
Eşimin geri çekilmesinin Alaattin Çakıcı ile bir ilişkisi yoktur. Geri çekilmesinin nedeni eşimin Şenkal ve yardımcısına resmi yazışmalarda ağır tenkitlerde bulunmasından ve birçok kanunsuz işlem için soruşturma açılmasını istemesinden kaynaklanmaktadır. Siz ondan duyduklarınızı tetkik etmeden yazmakta biraz acele etmişsiniz. Biraz gelişmeleri bekleseydiniz iyi olurdu. Zaman içinde kimin ne olduğu, kimin ne yaptığı, devleti ve devletin yöneticilerini kimlerin kandırdığı ortaya çıkacaktır.
Altaylı ne yazmıştı?
YAZARIMIZ Fatih Altaylı 22 Ağustos Cumartesi günkü Hürriyet'te çıkan ‘‘Bir istihbarat hikâyesi’’ başlıklı yazısında şu iddialara yer vermişti:
‘‘MİT'in uzunca bir süre başsız, daha doğrusu çok başlı olduğu Çiller döneminde, teşkilatta pek çok karışıklık yaşandı. Değişik guruplar, değişik amaçlarla operasyonlar yaptılar. Bu operasyonların kimi ülke çıkarınaydı, kimi ülke çıkarı arkasına gizlenmiş şahsi çıkarlardı.
MİT içindeki bir takım güçlü ve eski isimler arasında rekabet yaşanıyordu. MİT'çiler arasında illegal yollara sapanlar, MİT'in şirket içi operasyon kurallarını ihlal edenler dahi oldu. Türk, İtalyan, Rus ve Amerikan mafyalarıyla geçmişten kalan ilişkileri kullananlar, mafyayı kontrol edebileceğini düşünenler çıktı. Bunu bir dönem becerdiler de...
Ancak özellikle 1995'ten sonra iş çığrından çıkmaya başladı. Eski ilişkilerinden dolayı, faydalı olur umuduyla, Mehmet Eymür tekrar MİT'e döndürüldü. Ancak Eymür eski Eymür değildi...
MİT'i bilmeyen Sönmez Köksal bu itişmeyi izledi ama anlayamadı, kavrayamadı...
Şenkal Atasagun bu duruma da dur dedi. MİT'i toparladı ve asli görevine döndürdü. Çünkü çekirdekten istihbaratçıydı ve kime dur diyeceğini biliyordu.
MİT'in önemli isimlerinden Yavuz Ataç ve Mehmet Eymür yurtdışı görevlere yollandılar. Amaç bu ikiliyi etkisiz hale getirmekti.
Bu iki postalama operasyonu MİT'te devlet-mafya bağlantılarında bir operasyona girişileceğinin göstergeleriydi.
Çakıcı'nın yakalanmasından birkaç gün önce Eymür sessiz sedasız Türkiye'ye çağrıldı. Yavuz Ataç'a da Türkiye'ye dönme talimatı verildi. Eymür'ün dönüşü şöhretinden ötürü haber oldu ama Devlet-Çakıcı bağlantılarında Eymür kadar etkili olan Ataç'ın döneceği haberi basın tarafından çok önemsenmedi.
Bu operasyonla, devlet yıllarca kullandığı ancak 1995 yılından itibaren kontrolünü tamamen elden kaçırdığı bir gruba, ‘‘İşiniz bitti’’ mesajını verdi. Eller deterjanla yıkandı.’’
KİM KİMDİR?
Çekirdekten ilk müsteşar
Halen MİT Müsteşarlığı görevini yürüten Şenkal Atasagun, son dönemde çekirdekten yetişip teşkilatın en tepesine kadar yükselebilmiş ilk MİT'çi. 57 yaşında, Galatasaray Lisesi mezunu. Fransa'da Grenoble Üniversitesi'nde siyaset bilimi öğrenimi gördü, 1967 yılında MİT'e katıldı. Yurt içi ve dışında pek çok kademede görev yaptı. İstanbul Bölge Başkan Yardımcılığı ve Ankara Bölge Başkanlığı yaptıktan sonra MİT'in en kritik görevlerinden biri olan Operasyon Başkanlığı'nı üstlendi. Yaklaşık üç yıl süreyle bu görevde bulunduktan sonra, 1997 Ağustos ayında Londra Temsilcisi oldu. Londra'da altı ay kalabildi ve 8 Şubat 1998'de Sönmez Köksal'dan boşalan MİT Müsteşarlığı görevine getirildi.
Eymür'ün Çerkez kökenli cesur eşi
Mehmet Eymür'ün ikinci eşi. Anne ve baba tarafından safkan Çerkez. Ailesi Kafkasya'dan Türkiye'ye göç eden Janset Eymür, Çerkez kadınlarının tüm özelliklerini taşıyan, son derece alımlı ve güzel bir kadın. Mehmet Eymür'le bir yakınları aracılığıyla tanıştığında henüz üniversite öğrencisiydi. Bir MİT mensubunun eşi olmayı aklından bile geçirmediği sırada bir yakınları vasıtasıyla tanıdığı Eymür'e aşık oldu. Güzel sanatlar eğitimi alan gencecik bir kızken, MİT'in adı üzerinde en fazla spekülasyon yapılan elemanı ile hayatını birleştirerek, kendisini zorlu ve oldukça sert bir hayatın içinde buldu. Ünlü MİT Raporu kamuoyunda patladıktan sonra eşiyle ilgili suçlamalar birbiri ardına sıralanırken, Eymür'e en büyük desteği veren genç eşiydi. Janset Eymür, büyük bir güvenle bağlandığı eşini hep korudu. Evliliklerinin birinci yılında doğan Ayşe isimli kızları şimdi 10 yaşında. Şimdiye kadar eşinin bir gölge gibi daima arkasında olan genç kadın ilk kez büyük suçlamalar içeren bir açıklamayla kamuoyu önüne çıkıyor. Janset Eymür'ün bu çıkışı, Mehmet Eymür'ün kendisi hakkındaki suçlamalara karşı bundan böyle sessiz kalmayacağı biçiminde yorumlanıyor.
Türkiye'yi sarsan ünlü raporu yazdı
Mehmet Eymür'ün babası da MİT'çiydi. Ankara Koleji'nden mezun olduktan sonra MİT'e girdi. 1983 yılında kurulan MİT Kaçakçılık Şubesi'nin başına müdür olarak atandı. Bu görevdeyken Emniyet Kaçakçılık ve Harekat Dairesi Başkanı Atilla Aytek'le birlikte meşhur ‘Babalar Operasyonu’nu gerçekleştirdi. O dönemde aralarında Dündar Kılıç ve Behçet Cantürk'ün de bulunduğu yeraltı dünyasının ünlü isimlerini sorguladı. Hazırladığı ve Necdet Üruğ, Ünal Erkan ve Mehmet Ağar'ı hedef alan ünlü MİT Raporu basına sızınca, Türkiye'de büyük gürültü koptu. Gelen tepkiler üzerine, 10 Haziran 1988'de emekli olmak zorunda kaldı. Emekli olmadan önce, MİT'de birlikte çalıştığı emekli Yarbay Korkut Eken'le birlikte Antalya'da buz fabrikası kurdu. Daha sonra ortaklık bitti ve iki dostun yolları ayrıldı. DYP lideri Tansu Çiller'in Başbakan olmasından sonra 31 Ocak 1995'de MİT'e geri döndü ve oluşturulan Kontr-Terör merkezinin yöneticiliğine getirildi. Susurluk olayının patlak vermesinden sonra Tarık Ümit cinayetinden özel timci polisler ve Emniyet Özel Harekat Başkanı İbrahim Şahin'i sorumlu tuttu. Susurluk olayı soruşturmasında Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkan Vekili Hanefi Avcı tarafından Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ı koruyup, kollamakla suçlandı. Daha sonra Yeşil'i operasyonel amaçlar için istihdam eden kişinin o olduğu ortaya çıktı. Yılmaz, 1997 yılında Başbakan olduktan hemen sonra onu Washington'a gönderdi. Kısa bir süre önce de merkeze alındı.
2 sürpriz isim
JANSET Eymür, Hürriyet'e açıklamasında Kaşif Kozinoğlu ile Mehmet Kulaksızoğlu adlı iki sürpriz kişiden de sözetti. İşte bu iki kişiyle ilgili ayrıntılar:
KULAKSIZOĞLU Mehmet Cemal Kulaksızoğlu adı ise ilk kez İHD Genel Başkanı Akın Birdal'ın suikastçileri hakkında açılan soruşturma sırasında, ‘azmettirici’ olarak duyuldu. Mikail Sarı ve Nafiz Karacan sahte isimlerini kullandığı açıklandı. Birdal suikasti sanıklarının elebaşlarından Semih Tufan Gülaltay, Mehmet Cemal Kulaksızoğlu'nun MİT'çi Yavuz Ataç'ın çok yakın adamı olduğunu belirtip, ‘‘Kendisi sık sık Pekin'e Yavuz Ataç'ın yanına gidip geliyordu’’ diye konuştu. Kulaksızoğlu, Birdal suikastinin azmettiricisi olarak polisçe aranmasına rağmen bir türlü yakalanmıyor. Kulaksızoğlu'nun sevgilisi Oya Kaya, Birdal soruşturması sırasında polise ifadesinde, kendisini suikastçi Astsubay Cengiz Ersever ile Kulaksızoğlu'nun tanıştırdığını belirtti, ‘‘Kulaksızoğlu, Yavuz Ataç'ı çok sevdiğini ve onun için çocuklarını bile öldürmekten çekinmeyeceğini söyledi’’ diye konuştu.
KOZİNOĞLU Binbaşı Kaşif Kozinoğlu adı ilk kez İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Susurluk skandalından sonra yazdığı, ‘‘Çiller Özel Örgütü’’ kitabında geçti. Perinçek'e göre Kozinoğlu, Çiller ekibinin özel kuvvetlerle bağlantısını sağlıyordu. Kozinoğlu'nun şu sıralar Doğu Türkistan'da Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı bağımsızlık mücadelesi veren kadroları eğittiği ileri sürülüyor.