Güncelleme Tarihi:
Son bir yılda bütün dünyada bir ‘‘firavunlar dönemi Mısırı’’ modasının başlaması, İkinci Ramses romanlarının ve TV'lerde eski Mısır belgesellerin artması bilmem dikkatinizi çekti mi? Bu, Türk turizminin bugünlerde yaşadığı krizin çok daha büyüğüyle bundan iki yıl önce karşılaşan Mısır'ın bir İngiliz tanıtım şirketiyle beraber uyguladığı programın bir parçası. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin Mısır turizmini kurtaran şirketi Türkiye'ye getirme talebi ise, parasızlık gerekçesiyle Turizm Bakanlığı'ndan geri döndü.
Firavunlar zamanı Mısır'ı, şimdilerde bütün dünyada pek bir moda. Bundan üç bin küsur sene önce yaşamış olan firavun İkinci Ramses'ten bahseden yayınlar birkaç aydan beri en çok satan kitaplar listesinin ilk sıralarında yer alıyor, CNN'den BBC'ye kadar en yaygın TV kanalları firavunlardan bahseden belgeseller yayınlıyor ve en büyük kalem firmaları bile İkinci Ramses kalemleri imal ediyorlar.
Ramses merakı bize kadar geldi: Firavununun hayatını konu alan bir roman serisi aylardır kitap satış listelerinin en başlarında ve gene eski Mısır'dan bahseden ‘‘Katledilen Piramit’’ isimli bir başka kitap da son günlerde çok satılan eserler arasında.
Bu eski Mısır rüzgárlarının birdenbire fırtınaya dönmesinin sebebi bana epey zamandır merak olmuştu. Firavun modasının alıp başını gitmesi tesadüfe benzemiyordu, gerisinde başka işler var gibiydi ve merakımı bizzat kendisi de turizmci olan eski turizm bakanı Bahattin Yücel giderdi: Ramses'in, firavunlar devrinin ve eski Mısır modasının durup dururken canlanmadığını, bir kampanyanın neticesi olduğunu ve modayı Mısır hükümetiyle İngiltere'deki bir tanıtım şirketinin başlattığını ondan öğrendim.
Hadise turizmle alákalıydı. Mısır turizminin iki yıl önce başına gelenler şimdi Türk turizminde de yaşandığı için Ramses rüzgárının nereden ve nasıl estiğini sizlere de aktarayım dedim:
Mısır, 1997'nin 17 Kasım günü son zamanların en büyük terör hadiselerinden birine sahne oldu: Memleketin güneyinde, Lüksor şehrinin civarındaki Kraliçe Haçepsut Tapınağı'nı gezen kalabalık bir turist grubunun üzerine makineli tüfeklerle ateş açıldı el bombaları atıldı. Katliamı aşırı bir İslami grup yapmış ve tapınakta 66 turist can vermişti.
Baskın, döviz gelirinin neredeyse dörtte üçünü turizmden elde eden Mısır'ın turizmini çökertti. Bütün rezervasyonlar iptal edilince artık ne Kahire'nin yanıbaşındaki piramitler beldesi Giza'da turist kaldı, ne de güneydeki Kral ve Kraliçeler Vadisi'nde. Tepetaklak olan Mısır turizmiyle beraber ülkenin ekonomisi de sallanmaya başladı.
İlk şaşkınlık birkaç haftada atlatıldı. Mısırlılar turizmi kurtarmanın yollarını aramaya başladılar. Hükümet İngiltere'nin önde gelen bir tanıtım şirketi olan B.G.B. ile anlaştı, Mısır'ın kana bulanan görüntüsünü temizleme işini bu şirkete havale etti ve masraftan çekinmedi.
BGB, Mısır için yepyeni bir tanıtım projesi hazırladı: Ülkenin İslami kimliği Lüksor baskınından sonra terörle eşdeğer hale gelmişti, firavunlar zamanının öne çıkartılması daha uygun olacaktı ve öyle yapıldı. Çok yönlü bir kampanya başladı. Meselá eski Mısır'la Ramses üzerine kitapları olan Fransız yazarı Cristian Jacq'ın eserleri birkaç dile birden tercüme ettirildi. Avrupa ve Amerika Mısır'ın firavunlar dönemini gösteren afişlerle donatıldı, büyük şehirlerde eski Mısır sergileri açıldı ve bu arada dünya TV'lerinde ardarda Mısır belgeselleri yayınlatıldı. Christian Jacq'ın Türkiye'de son aylarda listebaşı olan ‘‘Katledilen Piramit’’, ‘‘Işığın Oğlu’’, ‘‘Milyonlarca Yılın Tapınağı’’, ‘‘Kadeş Savaşı’’, ‘‘Ebu Simbel'in Kraliçesi’’, ‘‘Batı Akasyasının Altında’’ gibi kitapları BGB'nin Avrupa ve Amerika'da başlattığı bu eski Mısır modasının bize de yansımasıydı.
BGB'nin kampanyası neticede Mısır turizmini kurtardı, 1997 Kasım'ındaki baskını unutturdu ve turizmi baskın öncesinden de parlak bir hale getirdi. Şimdi Lüksor ve Asuan'daki tapınaklar ziyaretçilerle dolu, Kızıldeniz sahillerinde tatil yapabilmek için aylar öncesinden rezervasyon gerekiyor.
Ve işin bizimle alákalı tarafı: Mısır'dan sonra Türkiye Seyahat Acentaları Birliği ‘‘TURSAB’’ da BGB ile temasa geçti. Türk turizmini málûm sebeplerden dolayı girdiği krizden çıkartmak için proje hazırlamasını istedi ve şirkete bu iş için ödenecek para için Turizm Bakanlığı'ndan destek talep etti. Bakanlıktan gelen cevap aslında tahmin edildiği gibiydi: Ankara ‘‘Parasızlıktan telefonlarımıza bile haciz kondu, dolayısıyla beş kuruş veremeyiz’’ diyordu.
TURSAB, bu cevaba rağmen BGB'ye gene de bir ön çalışma yaptırıyor. Rapor önümüzdeki haftalarda tamamlanmış olacak ve yeniden Turizm Bakanlığı'na götürülecek ama sonrası Allah kerim!..
Ben, Türk turizminin feryad ettiği bu günlerde bir zamanlar aynı dertten muzdarib olan Mısır'ın bulduğu dermanı yeni hükümete ve çiçeği burnunda Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya hatırlatayım dedim.
Mısır'ı 3 bin yıl sonra tekrar kurtardı
Mısır'ı M.Ö. 1290'la 1224 arasında tam 66 yıl boyunca idare eden İkinci Ramses, firavunlar döneminin tahtta en uzun süre kalan hükümdarıydı. Ramses'in iktidar seneleri Mısır için savaşlarla dolu oldu ama benzerine bir daha hiç rastlanmayan bir refah dönemi yaşandı.
Ramses'in Hititler'le girdiği meydan savaşından sonra yaptığı Kadeş barışı, dünyanın ilk yazılı siyasi anlaşmasıydı. Mısır, Ramses'le karısı Kraliçe Nefertari zamanında yoğun bir kalkınma hamlesi gördü. Ülkenin dört bir yanında dev inşaatlara girişilirken, Mısır o dönem dünyasının en güçlü ve en zengin memleketi olmuştu.
90 yaşını geçtikten sonra ölen Ramses'in kendisi gibi mumyası da maceralar yaşadı. Firavunun Karnak'ta yaptırdığı ve kendi ismiyle anılan dev tapınağa konan mumyayı Mısırlı rahipler ölümünden 200 yıl kadar sonra bir başka tapınağa naklettiler. Mumya bu yüzyılın başında bulunup Kahire Müzesi'ne kaldırıldı ama 1970'lerde bozulmaya başladığı farkedilince ‘‘tedavi’’ için Fransa'ya yollandı. Ramses'i getiren uçak Orly havaalanında devlet töreniyle karşılandı. Firavun tedavisinin tamamlanmasından sonra yine törenle Kahire'ye uğurlanıp tekrar Kahire Müzesi'ne yerleştirildi.
Mısır'ı bundan 3 bin küsur yıl önce devrinin en kuvvetli ve en zengin ülkesi yapan firavun İkinci Ramses, şimdi de hatırasıyla memleketinin turizmini kurtarıyor.
Aile geleneğine yakışan şık bir kitap
Bu yüzyılın başında yaşamış olan Fransız gazetecisi Paul Fesch'in Paris'te 1907'de çıkarttığı ve Abdülhamid dönemi İstanbul'unu anlatan meşhur kitabının Türkçesi, 92 yıl sonra Türkçe'de de yayınlandı. İşin güzel tarafı, Fesch’i birkaç ay önce kaybettiğimiz seçkin bir yayıncının, Aláattin Eser’in oğlunun yayınlamış olması.
Aláattin Eser, Türkiye'de sayısı az olan ciddî yayımcılardandı. ‘‘Bizans İstanbulu’’, ‘‘Küçük Asya Seyahatnamesi’’, ‘‘Büyük Efendi'nin Sarayı’’, ‘‘İstanbul Seyahatnamesi’’, gibi çok sayıda önemli eseri Türkçe'ye çevirtti ve şık bir şekilde yayınladı. Ahmed Emin Yalman'la Ebubekir Hazım Tepeyran'ın yakın geçmişin önemli siyasi belgelerinden olan hatıraları da Aláattin Bey'in yayınlarındandı.
Aláattin Eser, bundan birkaç ay önce hayata veda etti. Kitap meraklıları hem ‘‘beyefendi’’ bir dostlarını hem de ciddi bir yayıncıyı kaybettikleri için üzgündüler. Ama şimdi Aláattin Eser'in oğlunun yayınladığı bir kitap, Paul Fesch'in ‘‘Abdülhamid'in Son Günlerinde İstanbul’’u, Aláattin Bey'in yayıncılıktaki yerinin boş kalmayacağını gösteriyor.
Paul Fesch geçen asrın sonuyla bu yüzyılın başında yaşamış bir Fransız gazetecisiydi. Bir ara İstanbul'da kalmış ve Paris'te 1907 Kasım'ında o zamanın Türkiye'sini anlatan oldukça hacimli ve son derece mühim bir kitap çıkartmıştı. Eserin Türkçesi, ilk yayınının üzerinden 92 yıl geçtikten sonra ancak geçen haftalarda çıkabildi ve yayınlanması da Aláattin Bey'in oğlu Semih Eser'e nasip oldu.
Fransız gazeteci kitabında Abdülhamid'i hemen her yönüyle, ailesinden siyasi görüşlerine kadar anlatıyor; o zamanın İstanbul'unu renkli ayrıntılarıyla yazıyor, sonra imparatorluğun siyasi ve ekonomik tablosunu çıkartıyor. Erol Üyepazarcı'nın rahat bir Türkçe'yle çevirdiği ve dipnotlarla zenginleştirdiği 697 sayfalık eserde o dönemden kalma çok sayıda çizim ve fotoğraf da bulunuyor. O dönem İstanbul'unun siyasi ortamının yanısıra günlük dedikodularına da meraklı olanlar Fesch'i mutlaka okumalılar.