Güncelleme Tarihi:
Yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği Mısır’da, Nahda Meydanı'ndaki sert müdahaleler sırasında çıkan yangında bazı protestocular yanarak can verdi. Müslüman Kardeşler Teşkilatı yapılan sert müdahalenin ardından darbe karşıtlarına destek için Mısırlılardan "sokaklara dökülmelerini" istedi.
Mısır’da yaşanan son gelişmeleri konunun uzmanları şöyle değerlendirdi:
Yalım Eralp (Emekli Büyükelçi - CNN Türk dış politika danışmanı):
Mısır’ın geçiş döneminin sancılı olacağı aşikar. Mısır haklı ikiye bölünmüş vaziyette. Bu tür bölünmeler son derece tehlikeli. Kaos yaratır, iç savaş yaratır. Mısır böyle bir dönemin içine girmiş görünüyor. Dışardan buna çözüm bulmak mümkün değil. Taraflar arasında uzlaşıyla çözülmeli aksi takdirde korkarım ki adeta eski Yugoslavya’da olduğu gibi daha kanlı olaylara sahne olacak.
Sedat Ergin (Hürriyet Gazetesi yazarı):
Öncelikle uluslararası camia açısından, en hafif ifadeyle, mahcubiyet yaratan bir durum söz konusu olmalı. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin Mısır’daki darbe sonrasında askeri yönetim üzerinde hiçbir etkili caydırıcılık yaratamadıkları anlaşılıyor. En azından General Sisi’ye verdikleri desteği muhaliflere mutedil davranması, daha önceki toplu ölümlerin tekrarlanmaması gibi koşullara bağlayabilirlerdi. Bunun yapılmadığı ve/ya da verilen kuvvetli desteği Sisi’nin “elim serbest” şeklinde değerlendirdiği anlaşılıyor. Neresinden bakılırsa bakılsın, 21’inci yüzyılın başında bütün dünyanın gözü önünde böyle bir toplu katliamın gerçekleştirilebilmiş olması bütün insanlık için yüz kızartıcı bir durumdur. General Sisi’nin uluslararası camia tarafından geçerli bir muhatap olarak alınabilmesinin meşruiyet zemini büyük ölçüde ortadan kalkmış bulunmaktadır. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için yaptığı çağrı yerindedir. BM böyle bir olayda hareket geçmezse, hangi olayda ne zaman harekete geçecektir? Bu arada yalnızca Batı değil İslam dünyasının da Mısır’daki gelişmeler karşısında daha duyarlı ve sorumlu bir tavır sergilemesi beklenirdi.
Prof. Dr. Beril Dedeoğlu (Galatasaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı):
Mısır'da yaşanan olaylarla ilgili önemli olan ABD'den gelecek açıklama çünkü ABD orada yaşananları darbe değil devrim olarak nitelendirmişti. Öyle görülüyor ki Rusya Suriye'den elini çekmediği sürece ABD de Mısır'dan elini çekmeyecek.
Muhalifler ABD ile diyalog kurabilirse, Mısır'da bu emirleri veren kadro tasfiye olur. Fakat böyle bir diyalog kurulamazsa bu emirleri verenler ülkeyi yakıp yıkarak bir süre ilerler. Uluslararası alandaki suskunluğun sebebi bu arayış olabilir.
Türkiye'nin Mısır'da yaşananlara yorumu "Darbelerle bir ülkenin yönetilemeyeceğini söylemiştik, aynen söylediğimiz gibi oldu" şeklinde olacaktır. Türkiye bu durumda uluslararası bir platformu zorlayabilir. Bunun Birleşmiş Milletler olacağını sanmıyorum. Bir platform, bir kongre, bir diyalog çağrısı olabilir. Bu platformda ABD yer alacaktır; İhvan'ın destekçisi olarak Türkiye de yer almalı. Buradan bir yol haritası çıkabilir. Bu, Mısır için düşünülen iyi senaryo olabilir. Kötü senaryo ise olayların halk çatışmasına dönüşmesi ve Mısır'ın iç savaşa sürüklenmesidir. Bu durumda uluslararası müdahale söz konusu olabilir.
Murat Yetkin ( Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni):
Mısır’da seçilmiş cumhurbaşkanının askerler tarafından devrilmesine darbe diyemeyen ABD, Avrupa ve daha ileri gidip alkışlayan Arap otokrasilerinin bugünkü felaket tablosunda ağır sorumluluğu vardır. Aynı tutumu ‘geliyorum’ diyen bugünkü müdahale sonrasında da ne yazık ki görüyoruz.
Mısır halen hızla iç savaşa doğru sürüklenen bir ülke görünümündedir. Halkın bir bölümü cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesini kabul etmemekte ve aradan geçen bir buçuk aya ve baskılara karşın itirazlarını sokakta sürdürmektedir. Öte yandan halkın bir bölümü de Mursi’nin arkasında olan Müslüman Kardeşler örgütünün Mısır’ı bütünüyle bir din devletine dönüştüreceğinden endişe etmekte, bunların bir kısmı askeri darbenin de arkasında durmaktadır. Bu vahim bir tablo, daha önce örneğine pek rastlanmamış bir bölünmüşlük tablosudur.
Asker ve polisin Adeviye ve Nahda meydanlarında göstericilere kanlı müdahalesi, olayların iki cephe arasında çarpışmalar, ibadethanelere saldırılar şeklinde diğer şehirlere de sıçramasına yol açmış görünmektedir. Bu tablonun bir yan ürünü de radikal İslamcı grupların, artık Müslüman Kardeşleri de yetersiz bularak El Kaide türünden doğrudan terör yöntemleriyle büyümüş örgütlere kayması, Suriye’den sonra Mısır’ı da saran iç savaş rüzgarının bütün bölgeyi sarması tehlikesidir.
Mensur Akgün (İstanbul Kültür Üniversitesi Küresel Siyasi Eğilimler Merkezi Direktörü):
Mısır’da iş çığırından çıkmaya başladı. Büyük olasılıkla Mısır’ı önümüzdeki dönemde istikrarsızlık bekliyor. Şunu da unutmamak lazım burası öyle bir coğrafya ki her gün yüzlerce kişi ölüyor. Dolayısıyla bugün yaşananların da yarın unutulmayacağı anlamına gelmiyor. Ancak olayların devam etmesi durumunda Mısır şiddet sarmalına girebilir ve bu durumdan vazife çıkaracak gruplar mutlaka olacaktır. El Kaide’nin şu ana kadar yaptığı açıklamalar da zaten kaygımı teyit eder nitelikte. Şiddeti durdurmak için uluslararası kuruluşların da harekete geçmeleri gerekir.
ABD’den bir tepki gelecektir ancak saat farkından dolayı akşamüzeri saatlerinde bir tepki gelebilir. İnsani açıdan mutlaka bir tepki gösterecekler ama Mısır’da yaşananlar görmezden gelinirse ciddi biçimde harekete geçmelerini beklemek gerçekçi değil.