Güncelleme Tarihi:
Şimdiye kadar beş kişi öldü, yaklaşık 1,000 kadar gösterici tutuklandı, polis kadınları dövdü ve tarihte ilk kez Ulusal Demokrat Parti’nin (NDL) bir bürosu ateşe verildi. Bir Kahire gazetesinde Hüsnü Mübarek’in üst düzey danışmanlarından birinin 97 valiz dolusu parayla Londra’ya kaçtığı öne sürülürken diğer gazeteler Mübarek’in polis yetkililerine gösterilere yeterince sert tepki göstermedikleri için bağırdıklarını bildirdi.
Mısır’ın muhalefet lideri ve Nobel ödüllü eski BM yetkilisi Muhammed El Baradey dün gece ülkesine döndü. Ancak ABD dışında hiç kimse Baradey’in ülke genelindeki protesto hareketlerinin odağı olabileceğine inanmıyor.
Mübarek’in yolsuzluğa batmış ve demokratlıktan uzak sisteminden bakıp ayaklananların, Kahire’nin denetimini elinde tutan polis güçlerini kendilerine katılmaya ikna etmek için çaba gösterdiğinin işaretleri şimdiden ortaya çıktı. Son yapılan gösterilerden birinde kitlelerin içinden bir kişi “Kardeşlerim! Kardeşlerim! Size ne kadar maaş veriyorlar?” diye polise sesledi. Ancak ortada bir müzakere durumu yok. Dahası Mübarek’in koltuğu bırakması dışında müzakere edilecek bir konu da yok. Mısır hükümetinden ise son 30 yılda olduğu gibi ne bir ses ne de bir icraat geliyor.
Halk devrimden bahsediyor ancak Mübarek’in kadrolarının yerine geçebilecek kimse yok. Mübarek hiçbir zaman bir başkan yardımcısı atamadı. Dün Mısırlı bir gazeteci bana Devlet Başkanı’nın bazı arkadaşlarının Mübarek’in yalnızlığından dolayı üzüntü bile duyduğun söyledi. 82 yaşındaki Mübarek’in yeniden aday olması bile söz konusu olabilir.
Ancak korkunç gerçek şu ki Cemal Mübarek’e pek sıcak bakmayan gaddar polis güçleri ve aynı oranda itaatkar ordu dışında hükümetin hiç gücü yok. Bu aynı zamanda bir Twitter ve Facebook devrimi ve çok uzun bir süre önce teknoloji sansürü aşmayı başardı.
Mübarek’in adamları bütün inisiyatif duygularını kaybetmiş gibi görünüyor. Partiye yakın gazeteler kendini kandıran yazılarla dolu. Gösterilerle ilgili haberler sanki halkı bastırmaya ya da gösterileri hiç yaşanmamış gibi göstermeye faydası olacakmış gibi gazetelerin eteklerine itiliyor.
Ancak sorunun ne olduğunu görmek için gazeteleri okumaya gerek yok. Mısırlıları sokaklara sürükleyen pislik ve gecekondulaşma, açık kanalizasyonlar ve bütün devlet memurlarının boğazlarına kadar içine battığı yolsuzluklar, dolup taşan cezaevleri, gülünç seçimler her yerde.
Arap Birliği Başkanı Amr Musa, geçtiğimiz hafta Mısır’ın Şarm el Şeyh şehrinde yapılan zirvede önemli bir noktaya işaret etti: “Tunus bizden çok uzakta değil.” Musa Arap halklarının kırgın durumda olduğunu söyledi. Bir başka dostum da yolsuzluk içindeki liderleri oturdukları yerden çıkarmak istemeyen ve “En azından şimdi nerede olduklarını biliyoruz” diyen bir Mısırlının korkutucu hikayesini anlattı. Ancak bugün Mısır’ın 80 milyonluk nüfusunun yüzde 30’u 20 yaşın altında ve bu gençler hiçbir şeyden korkmuyor.
Dahası Mısır’daki gösterilerde İslamcılıktan çok Mısır milliyetçiliği hissediliyor. 25 Ocak’taki Ulusal Polis Günü’ndeki gösteriler sırasında hükümet protestoculara şehitlerinizi utandırıyorsunuz deyince halk şöyle yanıt verdi: “Onlar bugünkü haleflerinin aksine onurlu polislerdi.”
Ancak bu da aptal bir hükümet değil. Basının ve televizyonları kademeli olarak özgürleşmesinde bir hesapçılık söz konusu. Mısırlılara nefes alacakları, sessiz kalacakları ve geniş tarlalarda itaatkar bir biçimde tarım yapabilecekleri kadar özgürlük verilmişti. Ne de olsa çiftçiden devrimci olmaz. Ancak milyonlar büyük şehirlere gidip gecekondu mahallelerine yerleştiklerinde, diplomasız işsizlere dönüştüklerinde, bir şeyler yaşanması kaçınılmazdı.
Independent'ta yayımlanan Robert Fisk imzalı "Egypt's day of reckoning" başlıklı analizden derlenmiştir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet