Minyatürde top oynardık

Güncelleme Tarihi:

Minyatürde top oynardık
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2007 00:00

Hürriyet’in bayram sohbetlerinin üçüncü konuğu Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar.

Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ve DYP muhabiri Ümit Çetin’in sorularını yanıtlayan Ağar, güvenlik kuvvetleri tarafından öldürülen Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir’le okuldayken minyatür kale maç yaptıklarını anlattı. Ağar’a soru ve yanıtlar şöyle:

Doğup büyüdüğünüz yerde bayramları nasıl yaşadınız?

Eski bayramlarda, bizim Anadolu’da olduğumuz vakit dışarıdan akrabalarımız gelirdi ya da biz ailece büyüklerimizin olduğu yere giderdik. Babam devlet memuru olduğu için her zaman izin alma imkánı yoktu. Genellikle kendi kaldığımız vilayetlerde kutlardık. Bayramlar orada tam geleneğe uygun biçimde olurdu. Sabah namaza gidilirdi, namaz dönüşünde kurban kesilirdi.

6 İLDE İLKOKUL

Babanız emniyet teşkilatındaydı, tayin yüzünden kaç okul dolaştınız?


Ben ilkokul 1. sınıfa Urfa’da başladım. Oradan Gümüşhane’ye geçtik. 1. sınıfı orada bitirdim. Oradan ilkokul 2. sınıfa Bolu’da başladım. 3. sınıfı Adana’da okudum. 4. sınıfı Ankara Bahçelievler’de okudum. Oradan Erzican’a tayin olduk. İlkokulu orada bitirdim.

Zor olmadı mı?

Hayret edilecek bir şey. Zor olmadı. Her zamanda iyi bir öğrenciydim. Sınıfın her zaman ilk üçündeydim. Hiç altına düşmedim. Ortaokula Erzincan’da başladım. Oradan Kayseri’ye tayin olduk. Oradan Diyarbakır’a. Ortaokulu orada bitirdim. Liseye Uşak’ta başladım. Oradan Ankara’ya tayin olduk. Lise 1 ve 2’yi Ankara’da okudum. Oradan İstanbul’a tayin olduk. Liseyi İstanbul’da Haydarpaşa Lisesi’nde bitirdim. İnanılmaz bir şey gerçekten, akıl almaz bir durum.

68’İN DIŞINDAYDIM
/images/100/0x0/55ea48e6f018fbb8f875f9ea


Üniversitede 1968 öğrenci olayları hiç ilginizi çekti mi, katıldınız mı olaylara?

Okulun içindeyken fiilen katılıyorsun. Bizim okul da en hareketli günlerini yaşıyordu. 68 olaylarının yaşandığı dönem. O dönemin en aktif olayları bizim içimizdeydi. Ben burslu okudum. Babam da vefat ettiği için dışında kaldım. Büyük bir ihtimalle içinde de olabilirdim. Aile sorumluluğu birdenbire benim üzerime yıkılınca dışında kaldık.

Hiç sosyal hayatınız olmadı mı?

Oldu tabii. Okulda arkadaşlarımızla. 1969 yılında çalışmak mecburiyetindeydim.

O dönemden tanıdığınız çok isim olmalı. Abdullah Öcalan da vardı galiba...

O dönemde yoktu o. Biz okulu bitirdikten sonra girdi. O dönemin en önemli isimleri, 12 Mart döneminin isimleriydi. Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir gibi önemli isimlerin hepsini tanıdık. Hatta okulda minyatür top oynadık. Bizim birinci sınıfta bir acemiler takımı vardı. Bizim takımla, onlarla çok top oynadık. Çok iyi top oynardı. Bizim yurdun kantin bölümünün salonu vardı, orada top oynardık. Sandalye bacakları kaleydi.

İYİ ÇİFT DALARDIM

Pike Mehmet lakabı o dönemde mi çıktı?

Evet o dönemde. Arkadaşlar espri olsun diye bu lakabı takmıştı. Çok fazla iyi bilardo oynayamıyordum. Futbolda da çift dalma diye bir şey vardı. Defans olduğum için. Aynı zamanda Mülkiye’nin futbol takımında da oynuyordum. Hem de dört sene Ankara birinci amatör kümede oynadım. Çok iyi çift bacak daldığım için Pike Mehmet derlerdi. O zaman çift dalma çok önemliydi. Türkiye’de en iyi Fenerbahçeli Yılmaz Şen yapardı.

İSTANBUL’A AYAZ ALMIŞTI

Meslek hayatınız nasıl devam etti?


Selçuk’tan sonra Ankara’ya kaymakamlık kursuna geldim. Ankara’dayken kızımız doğdu. Kurstan sonra kurada Gümüşhane’nin Torul kazası çıktı. Babamın emniyet müdürü olduğu yere, ilk asil kaymakam olarak gittim. Oradan Derice İlçesi’ne tayin oldum. 4-5 ay görev yaptıktan sonra ara seçimler ve iktidar değişikliği oldu. Anarşinin çok yoğun olduğu bir dönemdi. Nevzat Bey İstanbul Valisi’ydi. Bir gün haber geldi. "İstanbul Valisi, Ankara’da görüşmek istiyor" diye. Hiç unutmam, Bulvar Palas’ta görüştüm. "Seni İstanbul Emniyeti’ne alıyoruz" dedi. 1980 Ocak başında İstanbul’da göreve başladım.

Terörle mücadelede sizde iz bırakan, ilk aklınıza gelen isimler kimler?

Necdet Üruğ Paşa vardı. Birinci Ordu Komutanı’ydı. O dönemde İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı. İstanbul’da müdür muavini, sonra Ankara Emniyet Müdürü olan Ünal Erkan. Bu isimleri sayabilirim. Yıllar sonra Ünal Bey’le birlikte çalıştık, o bölge valisiydi, ben Emniyet Genel Müdürü’ydüm. Birlikte çalıştığımız askeri personel üst rütbe olmuştu. Dolayısıyla koordinasyonda bir aksama olmadı. İstanbul’da Kolordu Komutanı iken beraber çalıştığımız Doğan Güreş Paşa, Genelkurmay Başkanı olmuştu. Hasan Kundakçı Paşa, Kolordu Kurmay Başkanı’ydı, Güneydoğu’da Asayiş Komutanı oldu. Ahmet Çörekçi Paşa, İstanbul’da Hava Harp Okulu Komutanı’ydı, MGK Genel Sekreteri ve Genelkurmay İkinci Başkanı oldu.

Soldan gelseydim hayatım roman olurdu

Gençlerle aranız nasıl?

Bizim geçirdiğimiz hayat, yaşadığımız tecrübe, siyasette geldiğimiz nokta açısından baktığımızda farklı bir gelenekten gelmiş olsaydık çok sayıda film yapılabilirdi. Şiirler, romanlar yazılabilirdi bizimle ilgili olarak. Nihayetinde Türkiye’nin en zor zamanlarında halk gücüyle siyasete devam etme imkánı bulmuş insanlarız. Bizi halk korudu. Sol gelenekten gelmiş olsaydık hayatımız roman olurdu. Böyle bir siyaset geleneğinin böyle bir şanssızlığı da var.

Sol örgütün arkasından Batılı gizli servisler çıktı

Terörle mücadele aile yaşantınızı çok etkilendi mi, eşiniz hiç yeter artık dedi mi?

Eşim hiç "yeter artık" demedi. Diyemedi belki. Üzülmemesi, endişe duymaması söz konusu değildir. Çünkü bu bir irade zafiyeti getirir. Biz ailece inanmış insanlarız. Kader, belirleyici bir çizgidir bizim hayatımızda. Böyle bir inanmışlığımız olmasaydı yaşadığımız birçok acılara katlanmakta büyük zorluklar çekerdik. Çok acı, sıkıntılı günler geçirdik, ama bunlar yapılan görevlerin tabii sonuçlarıdır. Türkiye, her kesimden insanını kaybetti. Baktık yıllar sonra sol örgütlerin arkasından Batı gizli servisleri çıktı. Bunlar Türkiye’nin içine sokulmuş olan uzaktan kumandalı bombalardır. Bunların bir daha Türkiye’ye sokulmaması lazım. Türkiye kendi meselelerini kendi çözmeli.

Bayram hediyesi

Enis Berberoğlu, koyu bir Galatasaray taraftarı olan Ağar’a bayram hediyesi olarak üzerinde ismi yazılı ve memleketi Elazığ’ın plaka numarası olan 23 yazılı bir forma hediye etti. Ağar, sarı kırmızı renkteki topu görünce dayanamadı ve ayağında sektirmeye başladı. Ağar, düşürmeden 10 kez top sektirdi.

Galatasaray aşkı nasıl başladı?

Babam da Galatasaraylıydı. Babam da Ankara Hukuk Fakültesi’nde okurken Gençlerbirliği’nde oynamış. Gençlerbirliği’ne de bu nedenle bir sempatim vardır. Çocuk yaşta onunla birlikte Galatasaray takımını tutmaya başladım. Anadolu’da cızırtılar arasında maçları radyodan dinlerdik. Müthiş bir Metin Oktay ve Turgay Şeren hayranlığı Galatasaraylılığımızı pekiştirmiştir. Ben Galatasaray dışında Can Bartu, Yusuf Tulumlu hayranıydım. Onların maçlarını gider seyrederdim.

Onun hastasıyım

Orhan Pamuk okudunuz mu?

İstanbul’u okudum, Kar’ı okudum. Beğendim. Benim kötü bir huyum var size itiraf edeyim. Ben büyük bir Kemal Tahir hastasıyım. Kemal Tahir okuduktan sonra ben başka roman okumaktan lezzet almıyorum. Ondan sonra tarih ve siyasi hatırat okumaya verdim kendimi. Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları, Hür Şehrin İnsanları, Kurt Kanunu, Yorgun Savaşçı hepsini okudum; en çok Rahmet Yolları Kesti, Kurt Kanunu’nu severim. Müthiş bir kitap. Öyle bir üslup, öyle bir tarz... Ben roman okuyamadım Kemal Tahir’den sonra. Zaman zaman sıkıldıkça eski kitaplarını tekrar tekrar okurum.

Sinemada tercihiniz nedir?

Sinemaya fırsat buldukça gidiyorum. Yerli filmlere de gidiyorum. Son dönemlerde iyi yerli filmler de var. Aksiyon filmleri daha dinlendirici geliyor. Romantik filmleri de severim.

Korumalığını yaptım

İdealiniz neydi?

Çocukluktan beri bir şartlanmışlık vardı. Babam emniyet müdürüydü. 1969’da vefat ettiğinde 43 yaşındaydı. Polis teşkilatı içinde çok sevilen, itibarı olan, özellikle tabanda büyük sevgisi olan bir insandı. Dolayısıyla bu çizgi bizi içeri çekti. Bir müddet cumhurbaşkanı korumasında çalıştım. Merhum Korutürk döneminde. Kaymakamlık sınavı açıldı. Kazandım ve kaymakamlık stajına başladım. İlk Bursa’nın İznik İlçesi’ne gittim. Bir seneyi aşkın bir süre orada kaldım. Oradan İzmir’in Selçuk İlçesi’ne gittim. Oraların bize çok önemli faydaları oldu.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı

siyasetin biyoritmine aykırı

Sizce Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?

Bu konuda heveskár olduğu görünmektedir. Bu da tabii bir hevestir, arzudur. Türkiye’de herkesin böyle bir hevesi vardır. Buradaki sıkıntı, bu parlamentonun süresinin çok geçmiş olmasıdır. Gerek Süleyman Bey’in, gerek Turgut Bey’in parlamentoları 2 seneyi doldurmamış parlamentolardı. Bugün bir iktidar partisi başkanının bu hevesi siyasetin normallerinden bir tanesidir, ama normal olmayan 4 yılı aşkın bir sürede Türkiye’de seçimin olmamasıdır. Siyasetin böyle bir biyoritmi var. Bunu hafife almak doğru değil.

Ben de Köşk’te doğdum oğlum Tolga da

Emel Hanım’la nasıl tanıştınız?

Mahallede tanıştık. Kısa bir süre beraberliğimiz oldu. Nişanlandık ve evlendik. Ben Ankara’da göreve başladığımda zaten evliydik. Ben Köşk’te görevliyken Tolga doğdu. Benim doğumum da Köşk’te tesadüfen. 1951 Ekim ayında Köşk lojmanlarında doğdum. Babam Celal Bayar’ın cumhurbaşkanlığında koruma müdürüydü. Yıllar sonra ben Köşk’te çalışırken de Tolga doğdu. Annem doğduğumda göbek bağımı Köşk’e yakın bir yere gömmüş, "İleride siyaset, devlet adamı olsun" diye. Eski bir gelenek vardır öyle. Anneler çocuklarının ne olmasını isterlerse, göbek bağını ona yakın yerlere atarlar. Rahmetli anacığım öyle bir şey yapmış.

ARTIK BÖREK YEMİYORUM

Sabahları kaçta kalkarsınız?


Ben sabahları erken kalkarım. 6.30’da ayaktayımdır. Erken yatıp erken kalkarım. Ufak bir jimnastik ondan sonra gazeteler, televizyonlar... 8.30’da güne hazır bir biçimde oluyorum.

Kahvaltı düzeniniz var mı?

Evde olduğum zaman düzenli kahvaltı yaparım. İyi kahvaltı yaparım.

Ne tercih edersiniz?

Peynir, zeytin, ev reçelleri, kışın bazen helva yerim o kadar. Zaman zaman da hanım börek çörek yapardı. Şimdi kilo alıyoruz diye yapmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!