Güncelleme Tarihi:
33 yaşında. 15 yaşında yapay zekanın kült ismi Hofstadter'la sohbet toplantıları yapacak kadar matematiğe meraklı. Porche kullanmayı seven, Nassaq endeksiyle yakından ilgili, bu sayede bir zamanlar Paganini'nin çaldığı 2 milyon dolarlık Stradivarius kemana sahip. iki cep telefonu, bilgisayarla geziyor. Tutku derecesinde İnternet'e, bilgisayar oyunlarına bağlı. People dergisince 'Yüzyılın En Güzel 50 İnsanı,' Glamour tarafından 'Milenyumun Altı Erkeği' seçilecek kadar yakışıklı. 19 Haziran'da İstanbul Festivali'ne geleceğini öğrenince New York'taki evine açtık telefonu ve konuştuk.
Tehlikeli denebilecek kadar yakışıklısınız, müthiş bir hayran kitleniz var kadınlar arasında. Bunaltan ilgi, cinsel taciz oluyor mu?
- Tacizden beteri de var hayatta...(Gülüyor) Rockçularla, popçularla karşılaştırıldığında mütevazı bir şöhretim var. Dünyanın dört bir yanındaki sayısız kadın hayranımdan e-mail almak çok sevindirici. Konserlerime gençlerin ilgi göstermesi çok güzel, çünkü klasik müziğin geleceği tehlikede. Tacize gelince. İki kez teşhirci diyebileceğim kişilerin uzun süreli hedefi oldum. Öyle şeyler yaptılar ki, anlatmak bile istemiyorum.
Kız arkadaşınız Lisa size olan ilgi yağmurundan sıkılmıyor mu?
- Sekiz yıldır birlikteydik. Kısa süre önce ayrıldık. Şimdi yalnız yaşıyorum. İlgi değil ama konser için ayın 20 günü seyahatte olmam ciddi problemler yarattı. Bu sorunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Çünkü kariyerimi sürdürmek kadar eşimin, ailemin de olmasını istiyorum hayatımda.
Matematik düşkünlüğünüz müziğe yaklaşımınızı etkiledi mi?
- Kuşkusuz etkiledi. Birçok açıdan bana ilham verdi: Yaratıcı düşünmenin, müziği matematiksel görmekten korkmamanın, bu ilişkiyi kavrayıp güzelliği arttırmanın yollarını gösterdi.
Sahneye çıkarken elinizdeki kemana bir zamanlar Paganini'nin dokunduğunu düşünür müsünüz, aranızda 'matematiksel olmayan' bir ilişki var mı?
- (Gülüyor) Kemanım vücudumun bir parçası. Sadece Paganini değil, Brahms'ın keman konçertosunu ithaf ettiği kemancı Joahim de bu kemanla konser vermiş bir zamanlar. Sihirli bir duygu bu. Dokuz yıldır benim. Artık birbirimize alıştık. Çok ünlü bir film yıldızıyla evliliğe benziyor ilişkimiz. Hani, başta çok endişelenir, eşinin geçmiş aşklarını düşünürsün ya... 10 yıl sonra bunların hiçbiri aklına gelmez. İşte böyle bir şey.
NİCK NAME'İ STRADMAN
Gözler üzerinizde. Strese dayanmak için psikiyatrist anne ve babanızdan bir formül öğrenmiş olmalısınız?
- Her gün terapi için aileme gitmiyorum tabii. (Gülüyor) Beni çok iyi yetiştirdiler. Kavanoz içinde büyümedim, hayatla başa çıkmanın yollarını da öğrendim. Müziğin yanında birçok spor dalıyla uğraştım. Grammy ve şöhret değil. İyi müzik, iyi kişisel yapı gerektirir.
Maceraperest bir yaşamınız var: Karajan gibi sürat yapmayı seviyorsunuz, tenis, golf için dünyanın dört bir yanına gidiyorsunuz. Müziğe gelince çok mutaassıpsınız. Gidon Kremer ya da Nigel Kennedy gibi Rus ruletinden hoşlanmıyorsunuz pek. Neden?
- Bunu duymak beni sevindirdi. Çünkü bugünlerde fazlasıyla maceracı olmakla, klasik dışındaki alanlara fazla zaman ayırmakla suçlanıyorum. Ama Gidon Kremer fazlasıyla maceracı. Benimkine gelince: Edgar Mayer'la yaptığım 'blue grass fussion' diyebileceğimiz çalışma, Kırmızı Keman'da çaldığım eser, yeni proje Bernstein'ın West Side Story'sini yorumlamak geleneksel klasik müziğin dışında işler. Karajan gibi uçak kullanmıyorum. Yılda 150 konser için saatlerce yolculuk yapmak uçak nefreti doğurdu bende.
'Bay Stradman'in chat yaparken rastladığı en ilginç şahsiyet kimdi?
- (Gülüyor) Eskisi kadar chat'e girmiyorum. E-mail sayesinde dünyanın dört bir yanında çok ilginç bir arkadaş grubum oldu. Müzikçilerin yanısıra aktörler, doktorlar. Konser turlarında da ilginç kişilerle tanışıyorum. Mesela bir seferinde çok ünlü bir TV yıldızıyla, Matheu Labyorteaux'la karşılaştım. Filmde orkestra şefini canlandıracakmış, ders alıyormuş. Sonra en iyi arkadaşım oldu. Turnede bile olsam gece yarısı İnternet'te buluşup bilgisayar oyunları oynuyoruz. Geçen ay Güney Afrika'da Nelson Mandela'yla tanışma fırsatını kıl payı kaçırdım, hastalandı çünkü. Onun yerine Kainat Güzeli'yle tanıştırdılar.
FAZIL SAY HARİKA
Hiç Türk arkadaşınız var mı?
- Fazıl Say'la tanıştım, Carnegie Hall'da bir konser verdik. Harika bir müzikçi. Belki bu sefer başka arkadaşlar da edinirim.
Nicholas Maw sizin için 1993'te bir konçerto besteledi. 1999'da Gramophone'daki röportajda bu eseri hatırlamakta bile zorlanmışsınız. 2001'de kaydettiniz ve sayesinde Grammy kazandınız. Besteciyi, eserini bu kadar yıl ihmal ettiğiniz için şimdi vicdan azabı çekiyor musunuz?
- Zor soru. Bu eseri çok seviyorum. Birkaç kez çaldım ve sonra kaydettim. Vicdanım ikiye bölünmüş durumda. Bir yanda eserin çok daha fazla çalışılması gerektiğini düşünüyorum, öbür yandan evde diğer bestecilerin bana gönderdiği eserler yığın halinde bekliyor. Maw daha çok çalmamı istiyordur mutlaka. Vicdanım rahat değil yani.
Çağdaş bestecileri dinlenemeyecek eserler yazmakla suçluyorsunuz.
- Bazı eserler dinlenemez geliyor bana. Bugün klasikleşse de Schoenberg dinlemek için de bir neden bulamıyorum mesela. Bach, Brahms, Prokofiyef, Mozart gibi dev bestecileri çalarak büyüdüm. Bu standartları yeni bestelerde bulamıyorum. Bana adanan ya da yorumlamam için gönderilen epeyce eser var. Fakat sipariş verdiğim, bestelenme sürecine aktif katılıklarımın sayısı onu geçmez. Gidon Kremer gibi tamamiyle yeni, sipariş verilmiş eserler çalamam.
Sizce bir gün kullandığınız Stradivarius keman 'Tom Taylor' yerine Joshua Bell adını alacak mı?
- Dilerim 50 yıl sonra Tom Taylor gibi kimsenin bilmediği bir isim yerine kemanım benim ismimle anılacak.
İstanbul'da neler çalacağınızı öğrenebilir miyiz?
- Beethoven'in az çalınan müthiş eseri 4. keman piyano sonatı, Schubert'in derinliğini yansıtan en sevdiğim eserlerinden Fantezi'si, Ysaye'nin üç numaralı keman sonatı ve Ravel'in caza, bluesa kadar uzanan Sonat'ını yorumlayacağız. Simon Mulligan aynı zamanda caz da çalıyor. Onunla Ravel çalmak ilginç bir deneyim. Sanıyorum bir de Gershwin çalacağız.
Bu Röportajın daha geniş halini www.is-muzik.net'ten okuyabilirsiniz.